𓆩 sі᥊𝗍ᥱᥱᥒ 𓆪

410 28 19
                                    






And he's got my name,
Tattooed on his arm his lucky charm.





"İyi misin, bebeğim?"

Arabanın torpidosuyla aramızdaki anlamsız bakışmayı bölen Rin'in yumuşak sesiydi, kaç dakikadır öylece gözlerimi dikmiş bakıyordum bilmiyordum bile. Gözlerimi kırpmadığımdan, ya da canım yandığından, birkaç kez açıp kapadığımda iki yanağımdan da yaşlar süzüldü. Rin'e baktığımda çoktan beni izlediğini fark ettim, bakmayı çok sevdiğim lila irisleri benimkileri takip ediyordu. Eğilip yanaklarımı sildi usulca, sessiz kalmayı seçti konuşmak yerine.

Ne hissettiğimi algılayamıyordum, ordan çıkalı ne kadar olduğunu da. Tek bildiğim arabaya oturduğumuzdan beri üzerime bir ağırlık çöktüğüydü, Rin'in arabayı çalıştırmayıp sessiz otoparkın içinde öylece beklediğini dahi yeni fark ediyordum. Neyi beklediğimizi sormak istesem de konuşmaya kalktığımda sesimin titremesinden endişeliydim, neden böyle hissediyordum ki?

Ben öylece etrafa bakarken Rin koltuğunu geriye kaydırıp dizlerini işaret etti. "Gel, bunu sevdiğini biliyorum."

Evet, kucağında, kollarının arasında, yatağında, her yerde seninle olmayı, çok seviyorum. Çünkü yirmi dört yıllık hayatımda beni evimde hissettiren tek şey, sensin.

Elimin tersiyle gözlerimi sildikten sonra koltuğumdan kalkıp kendimi yan bir şekilde kucağına yerleştirdim, başım göğsüne yaslıyken kolayca duyabiliyordum kalp atışlarını. Bir süre sessiz kalıp kendimi sıksam da, Rin'in bir elini belimde, diğerini saçlarımda hissettiğimde tutunabildiğim her şey soyut bir halde dağıldı içimde. Böyle hissetmemem gerektiğini biliyordum, aksine mutlu olmalıydım ama neden kalbimde koca bir ağırlık vardı anlayamıyordum.

Rin'in parmakları saçlarımı yavaşça sevdiğinde tamamiyle bağlarını kopardı vücudum benimle, dudaklarımın arasından bir hıçkırık kaçırdığımda yenildiğimi hissediyordum. Verdiğim tüm savaşı kaybettiğimi, söylediğim onca şeyin boşa gittiğini. Şimdiden güçlü kalamıyorsam eğer, nasıl koruyacaktım ailemi?

"Şşt, geçti bebeğim." o kadar sessizdi ki, saçlarımın arasına fısıldamamış olsaydı duyamazdım. "Benimlesin, güvendesin." hemen ardından hissettiğim öpücüğün beni iyileştirmesi gerekirken, duygusallığım yüzünden ağlamam şiddetlendi. Bununla beraber Rin'in belimden beni tutan eli sıkıca bedenime sarılıp kendine bastırdı beni.

Ağlamamı kesip konuşmakla ona daha sıkı sarılmak arasında kaldım ufak bir süre ve bedenim ona sığınmayı seçti. Pişman hissetmiyordum, ağlama sebebim bu değildi. Eğer öyle olsaydı beni istemediğini bağırışı kafamda defalarca çınlıyor olmazdı.

Onun için berbat bir evlat olduğumu biliyordum, hiçbir seçimimin ona uygun olmadığını, dilediği gibi beni yetiştiremediğini de. Ama beni zorunda olduğu için doğurup büyüttüğünü, istemediğini duymak bambaşkaydı.

"Sana her ne dediyse doğru olmadığını biliyorsun, değil mi?" hıçkırıklarım biraz daha durulmuş göğsünde dinlenirken konuştu Rin. Saçlarımda gezinen elini başımdan aşağı indirip çenemde durdu. "Gözlerime bak bebeğim."

Başımı yasladığım göğsünden kaldırıp ona baktığımda baş parmağıyla göz altımı sildi, eğilip göz kapağıma öpücük bıraktı. Dışarıya soğuk ve duvar gibi görünse de Rin benim yanımdayken, hayal bile edemeyeceğim kadar nazikleşebiliyordu. "Söylediklerini kafana takmanı istemiyorum, doğru olmadığını iyi biliyorsun. Anlattığı gibi biri değilsin."

"Sorun o değil." nihayet konuşabildiğimde tereddüte düştüm bir anlığına, bunu söylemeli miydim? "Söylediği gibi biri olmadığımı biliyorum."

salvatore, | rindou haitani. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin