I will love you till' the end of time,
I would wait a million years. :')"Manjiro."
Masanın başında oturan bedeni bana dönüyor seslendiğimde, odada bir tek bizim kalmamızı fırsat bilerek konuşmak istiyordum onunla.
"Niye yaptın bunu?"
Kapkara gözleri benimkileri buldu bu dediğimle, normalde olduğunun aksine sakin görünüyordu ilk kez. "Niye mi? Seni yanımda istedim."
"Ben zaten yanındayım Manjiro." dediklerine anlam veremezken kaşlarım çatıldı, bir eli yavaşça masanın üzerinde kalan elimi tuttu. Garipsemediğim gibi soğuk elinin benimkiyle ısınmasına izin verdim bir süre.
"Bu alanda desteğe ihtiyacım vardı, senden iyisini de düşünemedim." dudakları belli belirsiz yukarı kıvrıldı ardından. "Hem, kaptanın olmamı özlemedin mi?"
Bu düşünceyle gülümsedim ben de, yıllar öncesi aklıma düşerken nazikçe sıktım elini. "Özledim elbette, ama bu farklı Manjiro.. Buradaki her şey gerçek ve ciddi, ya yapamazsam?"
Bu sefer benim elimi nazikçe sıkan onun eliydi. "Sen bana ToMan'dan kalan tek şeysin, Arin. Yapabileceğini biliyorum, zarar görmene izin vermem."
İstemsizce gülüşüm yüzümde solarken onun da bakışları önüne döndü, tüm bunların ağırlığı hâlâ onu mahvediyor olmalıydı. "Senin de kayıp gitmene izin veremem."
"Benim hiçbir yere gittiğim yok, Manjiro." daha fazla düşünceleri arasında kaybolmasını istemediğimden müdahele ettiğimde, yorgun gözleri bana döndü yavaşça. Ona da bulaşmasını umarak gülümsedim gözlerine bakarken.
"Senin için çalışmayı çok özlemişim, kaptan."
Görev başarılı, Mikey gülümsedi.
Normal haline döner dönmez bakışlarını kaçırdı, sanki içinde hâlâ ufak Mikey'i tutuyor, yalnızca birkaç saniye ortaya çıkmasına izin veriyordu. "Ran annenin yanında olduğundan bahsetti, o yüzden şirkete gelmemişsin. Neden?"
Söyleyeceklerim içimde tıkanırken sessiz bir süre geçirdik öyle, nasıl anlatacağımı bilmeden bakındım sadece masanın üzerine. "Biz.. Rindou'yla tartıştık, o yüzden."
Başı kalkıp bana baktığında gözleri bu sefer ciddi anlamda öldürücüydü. "Orada kalmanı gerektirecek ne oldu? Seni incitti mi?"
Başımı iki yana salladım, olanları hatırladıkça göğüs kafesim daralıyor, gözlerimin önü bulanıklaşıyordu. "Hayır, sadece.. Ayrı yerlerde kalmamız gerek."
"Anlıyorum." kısa ve net bir cevaptı, benim içinse kaçmak adına iyi bir fırsat. Gözlerimi silip yanından sıvışacakken seslendi arkamdan. "Rindou'yu odama yolla."
𓆩 𓆪
üçüncü kişi ağzından anlatım.
On dakika kadar önce biraz dahi olsa konuşmak için çabaladığı kadının, patronunun odasına gitmesini söylemesiyle şimdi burdaydı Rindou. Elinden gelseydi ona sıkıca sarılıp gitmesini engellerdi ama buna fırsat dahi vermeden gitmişti yanından genç kadın, Rindou da böylece bunu patronuyla konuşmasından sonraya bırakmak zorunda kalmıştı.
Büyük meşe kapıyı açıp içeri girdiğinde, masasının öbür yanında oturan beyaz saçlı adamı yakaladı lila irisleri. "Beni çağırmışsın." dedi soğuk bir sesle, tek dilediği bunu olabildiğince çabuk bitirip Arin'inin yanına dönmekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
salvatore, | rindou haitani.
Short Story"en sevdiğim fırtınalardan birinin vurduğu yaz gecesinde, tam ikimiz eşitken, öp beni. " /rindou haitani esaslı kurgu. /tamamlandı 𓍯