𓆩 𝗍һіr𝗍ᥡ-𝗍һrᥱᥱ 𓆪

336 22 30
                                    














sona doğru adım adım, gençler. şimdiden vedalaşmaya başlayalım. biricik libido çiftimi çok özlemişim, finali yazmak için sabırsızlanıyorum.















"Bayan Tanaka?" karşımda formaliteye uygun bir takım elbiseyle dikilen güvenlik görevlisinin afallamış yüzü, beni istemeden de olsa gülümsetti. Büyük salona girmeme adımlar vardı ve beni tanıdığı, ama olaylardan bir haber olduğu tepkisinden bile açıktı. Bir bana, bir de yanımda benimle ilerleyen aileme baktı, kim olduklarını yeni kavramış olacak ki, yutkunarak kulağındaki ufak vericiye dokdundu. "Efendim, misafiriniz var."

"Ah evet, anneme onu özlediğimi de söyle." bu gafıma karşılık Ran kıkırdadığında bir anlığına gözlerimiz buluştu onunla, çok geçmeden kapıdan geçmemize izin vermek adına geri çekildi görevli. Zaferimin ilk adımına gülümseyerek Rin'in elini yakaladım büyük bir özgüvenle, her şeyin iyi gideceğini ve artık özgür bir hayatım olacağına inanmamın yanı sıra kazanmak için onun dokunuşlarına da ihtiyacım vardı.

Büyük ve parlak salona girdiğimiz anda bakışlarım tanıdık simaları seçebilmek için kalabalığın arasında gezindi, ufak bir dejavu gibi hissettiren saniyelerin sonunda bizi fark eden ilk kişi diğer adıyla ikimizin kum torbası olan Kaito oldu.

Benimle evlenip tüm malıma çökmeyi planladığını düşününce, ona acıdığımı da söyleyemezdim.

Kaito yanında konuştuğu davetliye tekrar bakamadı, gözlerinin bizim üzerimizde gezindiği kesindi. Şimdilik sakin davranmanın, ortalığı ayağa kaldırmaktan çok daha iyi bir başlangıç olduğunu düşünerek Kaito'nun yanına yürümeye çabaladım ama Rin tuttuğum eliyle durdurdu beni.

"Ne yapıyorsun?" sesi netti ve hoşlanmadığı yüzünden belliydi, ona gülümseyip baş parmağımla sevdim elinin yumuşak yüzeyini. "Önce medeniyet, bebeğim. Hem, sinirden delirmesini izlemek hoşuna gitmiyor mu?"

"Sana bakmaya devam ettiği sürece ondan farkım kalmıyor bu konuda." yine de beni takip ederek Kaito'nun hemen yanındaki ufak kokteyl masasının çevresine yerleşmemize izin verdi. Ran ve Sanzu gülümseyerek onları tanıyan, doğal olarak çekinen insanları izliyor, Rin bir süre önce silah kabzasıyla bayılttığı düşmanından ayırmıyordu gözlerini. Elimi çenesine atıp başını kendime çevirdiğimde öfkeli gözleri benimkilere değdiği anda yumuşadı.

"Onu yeterince hırpaladık aşkım." yanağını baş parmağımla okşadım biraz olsun sakinlik sağlayabilmek için bedenine. "Buraya bunun için gelmedik, biliyorsun."

"Bir an önce gitmeli, yoksa.. " duraksadı, gözleri onunla benim bedenim arasında mekik dokudu. "Yoksa.. Hikaru.."

"Hayır, sensiz falan büyümeyecek." yarım kalan cümlesini onun adına tamamlayıp yanağını öptüğümde, Rin en basit tabirle afallamıştı. Geri çekilip çoktan kendilerine içki kapan çifte baktım, keyifleri yerindeydi ve sanki sıradan bir davette gibi eğleniyorlardı.

Annemin varlığının eksikliğini hissederken ben, bizi hiç sorun etmeden içeri alan güvenliğin içimde yarattığı şüpheyle savaşıyordum. Annemin geldiğimizden haberi olmalıydı, niye ortaya çıkmıyor, bizi kovmaya kalkmıyordu ki?

Ben bu karmaşanın arasında başım Rin'in omzuna yaslı düşünürken, bizi annemden önce bulan, aramızın her seferinde daha da kötüleştiği biricik eşiydi. Solumuzdann gelen bedeni fark ettiğimde kafamı Rin'in omzundan kaldırdım, böylelikle onun çatık kaşlarına ve bizi süzen gözlerinin görüntüsüne tanık olabildim. "Ne işiniz var burada? Niye geldin?"

salvatore, | rindou haitani. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin