Bölüm 1: beyaz atlı prensimi buldum sanırım
Sıcak havanın esir aldığı köy halkı bu sıcakta nasıl çalışıyordu bu bir muammaydı. Ehus köyü yazın sıcak kışın kurak olmasıyla bilindiğinden sayılı insan uğrar, yoğurt süt gibi ihtiyaçlarını karşılayıp hemen kaçarlardı.
İnsanların bile 2 dakika bunaldığı bu köyde bazıları yıllardır yaşıyordu. Jeon Jungkook 32 yıl önce burda dünyaya gelmiş tipik bir köylü adamdı.
Gülmeyi sevmez, çocuklara bağırıp çağırmaktan da zevk alan biriydi. Asla çocukları sevmezdi. Bu sene köy halkı biraz daha panikti elbet. 2 gün sonra okullar açılacaktı fakat öğrenciler için henüz bir öğretmen tayin edilmemişti.
Normalde bir hafta önceden öğretmen gelir, öğrencileri ile tanışır ve sınıfını isteğine göre düzenlerdi. Sonuç olarak 1. Sınıftan 5. Sınıfa tüm öğrenciler bir sınıftaydı.
Jungkook bunun için biraz daha gergindi elbette. Köydeki çoğu yaşlı nüfusa oranla genç kesimde olması onu ve diğer arkadaşlarını çok büyük zorluklara koyuyordu. Ve her ne kadar çocuk sevmese de çocukların eğitimi ile de bu 3 arkadaş ilgileniyordu.
"Woo jin buraya gel!" Sert sesiyle bağırıp küçük çocuğun yanına gelmesini beklerken cebinden tuşlu telefonunu çıkardı Jungkook. "Bakan Kim'i ara"
Telefonu henüz 7-8 yaşlarında yarım yamalak okuma yazma bilen bir çocuğa vermiş ve istediği numarayı tuşlamasını istemişti.
Bakanı arayıp yeni öğretmen hakkında bilgi edinmesi gerekiyordu. Telefondaki çalma sesini duyunca telefonu Küçük çocuğun elinden almış açılmasını beklemişti.
Telefonun diğer ucundan 'Alo' sesini duymasıyla çokta kibar olmayan bir dille konuşmaya başladı. "Ben Jeon jungkook, ehus köyünden. 2 gün sonra okul açılacak ama sen hâlâ öğretmen yollamadın. Ne zaman gelecek bu öğretmen, çocuklara kim ders öğretecek?"
Diğer hattan derin bir nefes sesi gelince konuşması için bekledi karşı tarafı. " O tarafa henüz çok genç bir öğretmen yolladık, dün yola çıkmıştı bugün gelmesi gerekiyordu. Ben bilgi alıp seni arayacağım tamam mı?"
Jungkook bugün gelmiş olsa bile geç geldi demek istemişti fakat sadece onaylayan mırıltılar ile telefonu kapattı.
Uğraşması gereken çok fazla iş vardı. Yoğurtlar ve sütler pazara, peynirler de merkezdeki bir dükkana bırakılacaktı.
Kendi atı kaç gündür şehire gidip gelmekten yorulmuş olacak ki biraz hastaydı. Jungkook hemen gitmesi gerektiğini de bildiği için hyung'undan bir at istemekten başka çaresi yoktu.
"Namjoon hyung Astra hasta olmuş, bana bir at bulamaz mısın?" Jungkook Astra'ya cidden değer verirdi. Simsiyah saçları kömür karası teni ve gözleri ile çok asil bir attı.
Namjoon onu zor durumda bırakmamak için ahırdan bembeyaz çok narin bir atını jungkook'a verdi ve bir an önce geri dönmesini emretti. Bu at Yeni gelecek bayan öğretmen içindi. "Kirletme atı, öğretmen hanıma kirli bir at veremeyiz"
Jungkook kafasını olumlu anlamda sallamış ve atın eğerine eşyalarını yüklemiş şehrin yolunu tutmuştu. Okuma yazma bilmiyor olabilirdi ama sayılar onun işiydi. Üç basamaklı sayıların zihinden çarpma gibi bir çok yeteneğe sahipti bu konuda.
Bu yüzden ticarete Jungkook bakıyordu. "Hoşgeldin Jeon, nasılsın bugün Astra nerde onu görmedim?" Adamın kapının önündeki beyaz ata jungkook'un bindiğine inanmamıştı. Jungkook ruhu gibi kara olan atından başka bir ata binmezdi.
"Biraz hasta oldu 2-3 günlüğüne bu melek benimle" jungkook arkasındaki beyaz ata ithafen konuşmasıyla adam gülmüş ve işine dönmüştü.
Jungkook tüm işlerini halletmiş köyün yolunu tutarken çalan telefonu ile durmuştu. Açtığında kulağına bay Kim'in endişeli ses tonu ilişmişti.
"Bay Jeon, öğretmen bey kaybolmuş. Nerde olduğunu bilmiyor ama köy yolunu geçtikten yaklaşık yarım saat sonra bir Çataldan sağa sapmış ondan sonra da çöl gibi bir yer diyor. Bir el atın ne olur"
Jungkook tüm duygularını bir kenara atıp "öğretmen bey mi?" Diye sordu. "Kadın gelecek demiştiniz?" Jungkook'un sorusuna bay Kim sinirlenmiş olacak ki sert çıkıştı.
"Kadın erkek mi seçiyorsunuz bay Jeon. O dağın başına öğretmen geldiğine şükredin siz." Ve telefonu kapattı.
Jungkook da önce şu öğretmen bozuntusunu bulması gerektiğine karar verip 5 dakikalık mesafeden sonra Çataldan sağa dönmüştü. Tanrı aşkına burda sola dönün işareti vardı.
Jungkook atının üstünde biraz daha ilerledikten sonra toprakların ortasında oturmuş genç bir çocuk görmüştü.
Evet çocuktu çünkü çok kısa ve küçüktü de. Jungkook'un şişirilmiş gibi duran kasları aksine ince kolları ve pürüzsüz ince bacakları, dolgun dudak ve kalçaları vardı.
Kim köye kapri şort ve sıfır kol t-shirt ile gelirdi ki? Jungkook fazla incelediğini düşündükten sonra kendini silkelemiş ve çocuğa doğru adımlamıştı. "Öğretmen bey siz misiniz?" Jimin hemen yerinden kalkmış ve karşısındaki beyaz atın üstünde duran adama bakmıştı.
"Sana soruyorum ufaklık sen misin kaybolan öğretmen?" Jungkook sorusunu yinelediğinde Jimin kendine gelmişti.
"Beyaz atlı prensimi buldum sanırım"
• Bölümü nasıl buldunuz fikirlerinizi alayım
Sizce ilk Jimin mi aşık oldu yoksa jungkook mu? (Fic için söylemiyorum)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SWY
Fanfictionaşk nedir dedim? tüm öğrenciler kendi kafasından bir şeyler uydururken o sadece bana baktı. "siz bay Jeon, siz aşk hakkında ne düşünüyorsunuz?" güldü. 11-13 yaş aralığındaki öğrencilerim arasında 32 yaşında biri olarak basit de olsa bir Fikri vardı...