Bölüm 17: düşmekten korkma, çünkü seni tutmak için ben hep burda olacağım...
On dakikadan fazla bir süredir ikiside sessizce oturuyordu. Jimin duyduklarını hazmetmeye çalışırken jungkook onun kendi içinde verdiği tepkilerini inceliyordu. Arada kaşlarını çatıyor, ağzı o şeklini alıyor ve çoğunda dudaklarını büzüyordu.
Jungkook Jimin'e karşı bir şey hissedip hissetmediğininden emin değildi ama en azından anlamak istiyordu. Gerçekten gay mıydı, yoksa Jimin mi onu etkiliyordu. "Ata binmek ister misin?" Uzun zaman sonra yerinden kalkıp kısa bedenin karşısına geçerek konuştu. "gladiolus'a binmek istemiyor musun?"
Jimin kafasını onaylar anlamda sallamış ve bay Jeon'u takip ederek jungkook'un atını almaya gitmişlerdi. Jimin jungkook'un atını aldıktan sonra çiftliğe gideceğini düşünse de bembeyaz atı bay Jeon'un atının yanındaki yerini almış yemleniyordu. "İkisi birbirine çok zıt ama çok yakışıyorlar değil mi?" Jimin'in sorusuna Jungkook kafa sallamak ile yetinmişti. "Onları bu sene çiftleştireceğim" Jimin gözlerini kocaman açmış ve hemen atına sarılmıştı.
"Ama canı yanar bay Jeon" ağlamaklı çıkan sesine jungkook kahkaha atarak cevap vermişti. "Bu onların doğası tamam mı? Çiftleşir ve yeni at doğururlar" Jimin istemese bile bildiği için kafasını sallamış ve merak ettiği soruyu yöneltmişti.
"Geçen sene kimle çiftleştiler peki" jungkook düşünür gibi yapmış ve kafasını iki yana sallamıştı. "Gladiolus'un ilk çiftleşme senesi ama Astra'yı hatırlamıyorum. Sanırım bir misafirin kısrağıydı."
Jimin ağzını şokla açmış ve siyah ata bakmıştı. "Ya o eşini isterse?" Jungkook bu dediğine gülmüş ve "atlarda eş kavramı yoktur isterse erkek atlarla bile çiftleşebilir. Biz sadece yeni midilliler istediğimiz için kısrak ile çiftleştiriyoruz" demişti. Jimin hemen atına daha sıkı sarılmış ve kafasını iki yana sallamaya başlamıştı. "İzin vermiyorum. Gladiolus'um sikip kenara atabileceğiniz bir at değil"
Jungkook daha fazla bu konu hakkında konuşmak istemediği için Astra ile birlikte ilerlemeye başlamıştı, Jimin'de onların peşinden. "Öncelikle atın eğerine tutun." Jimin jungkook'un yaptığı haraketleri tekrar ediyor, o ne derse yerine getiriyordu. Jimin bir yandan geç kalmamayı aklına koyarken diğer yandan dalıp gidiyordu.
"Ayağını sağlam bas öğretmenim, düşmeni istemem" Jimin bastığı yeri kontrol etmeye çalışırken duyduğu cümleler yanaklarının kızarmasını sağlıyordu. Böyle sert bi flört mü ediyordu onunla? "Sağlam basıyorum ama kayıyor" Jimin pes edercesine ayağını toprak zemine hızlıca vurup üstündeki kot pantolonun kirlenmesine vesile olmuştu.
"Sadece sakin ol ve tekrar dene tamam mı?" Jimin derin bir nefes almış ve tekrar tekrar denemişti. En sonunda ayağının kaymayacağından emin olunca jungkook'un konuşmasına izin vermeden ata çıkmaya çalışmıştı.
Erken davranmış olacak ki ayağı kaymış ve kendini yerde bulmayı beklerken jungkook'un kolları arasında bulmuştu. "Uzun uzun bakışacak mıyız?" Jimin jungkook'un gözlerine bakarken bunu sormak istemişti. "Bakışmak mı istiyorsun?"
Jungkook her zaman onun utandırmanın bir yolunu buluyordu. "Düşmem değil mi?" Jungkook'un kolları her ne kadar kaslı olsada rahatsız olacağını düşündüğü için hafif tutmuştu. "düşmekten korkma, çünkü seni tutmak için ben hep burda olacağım."
Jimin, jungkook'tan gelen sözlerin ardından kendini zarzor da olsa ayağa kaldırmış, saçlarını ve üstünü düzelttikten sonra "gideyim artık geç kalmamalıyım" demişti.
Adımlarını hızlı hızlı dış kapıya götürürken bu iki günlük haftasonu sürecinde bay Jeon'dan uzak durmayı kafasına koydu. arkasından jungkook'un unuttuğu detayı hatırlatması ile dualarının neden hiç kabul olmadığını düşündü. "Hafta sonu dersimiz var öğretmenim, sabah 11 gibi geleceğim haberin olsun" Jimin adımlarını daha da hızlandırıp gözden kaybolurken yaşananları sorguladı.
Jungkook'un kendisine karşı herhangi bir şey hissettiğini düşünmüyordu. Sadece emin olmak için birine ihtiyacı vardı ve o kişi jimin'di. Ama sonra jungkook'un senin sayende farkettim demesi geldi. Ondan hoşlanıyor muydu ki? Aşık diyemezdi. Henüz oda yeni yeni kabul etmişti.
Jimin bir yanının bu duruma sevinmesini göz ardı ederek gün yüzündeki gerçeklerle yüzleşti. Nakil isteği büyük ihtimal onaylanacaktı ve bir kaç aya kalmadan gidecekti buradan. Kendini bay Jeon'a kaptırmalı mıydı?
____________
"Eun ji öğretmenim sizinle görüşmek istiyor dediğinde korktuk bir yaramazlık yaptı diye. Ama yapmadığına yemin ediyor. Söyler misiniz öğretmenim neden geldiniz?" Jimin karşısında kırklı yaşlarını devirdiğine emin olduğu kadına karşı elinden geldiğince saygılı konuşmaya özen gösterecekti. "Benim gelme sebebim eun ji değil, siz ve ablası"
Annesi kaşlarını havaya kaldırmış ve şüpheli gözlerle bakmıştı jimin'e. "Kızım ne iş" Jimin yanlış anlaşıldığının farkındaydı. "Kızınız da gelsin birlikte konuşalım." Kadın kafasını belli belirsiz sallamış ve bir beş dakikalık kaybolmadan sonra kızını da alıp gelmişti.
Jimin konuşması gerektiğini anlayınca pat diye girdi söze. "Eun ji'ye psikolojik şiddet uyguladığınızı düşünüyorum" gayet ciddi söylediği sözlere iki alay dolu kahkaha karşılık verince Jimin sinirlendiğini hissediyordu.
"Sizin yüzünüzden ufacık kız okul lavabolarında ağlıyor." Ablası yerinden kalkmış ve şiddetle eun ji diye bağırmıştı. "Gözümün önünde bile yapıyorsunuz hanımefendi!" Jimin ellerini masaya vurup şiddetle ayağa kalkmış ve kızın tam karşısına geçmişti.
"Onu neden üzdüm diye düşünüp hatanızı telafi etmek yerine tekrar üzmek için çağırıyorsunuz? Bu mu sizin ablalığınız?!" Jimin gözlerini yan tarafta ağlayan kadından çekip karşısında ona diklenen kıza çevirmişti tekrar. "Öğretmensen öğretmenliğini bil. İki iş yapamıyor diye kızdım neyine üzülsün bu kadar" Jimin sabır diler gibi derin bir nefes alıp arkasını dönmüştü. O sırada gözleri pencereden kendi evinde onları izleyen jungkook'a kaymıştı.
Her ne kadar bu tartışmayı burada bitirmek istesede henüz halledilmemişti. "Küçücük bir çocuk o, ondan bir iş yapmasını bekleyemezsiniz" Jimin'in sitem dolu sesine karşın genç kız- genç kız diyordu ama kendi yaşlarında falandı- sinirle saçlarını çekmiş ve Jimin'i kâle almayarak tekrar eun ji'ye seslenip küçük kızın odası olduğunu tahmin ettiği yere doğru adımladı. Jimin'de onun peşinden giderken küçük kızın odasında olmaması ile içi rahat etmişti. "Nerdesin küçük cadı çık dışarı!" Ablasının şiddetli sesini bölen ses otoriter ve derin bir ses olmuştu. "Kes sesini ji rae" Jimin jungkook'u görmesi ile derin bir nefes almış, kendisine gelen destekle rahatladığını hissetmişti.
"Eun ji bugün bende kalacak bayan Kim ve sen ji rae bir daha bu kıza fiziksel yada ruhsal bir zarar vermeye çalışırsan hiç görmediğin sinirim ile karşılaşırsın" jungkook'un kendinden çok emin sesi ve kabuğuna çekilen ji rae ile birlikte jungkook Jimin'in bileğinden tutmuş ve peşinden sürüklemişti. "Bu gece sen ve eun ji bende kalıyorsunuz. Annem size bakar merak etme"
Jimin'in itiraz etmesine bile izin vermeden içeriye girmişlerdi. Jimin kanepede oturan küçük kıza kocaman sarılmış ve korkmaması gerektiğini söylemişti.
Jungkook bugün ikisini de iyi bakacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SWY
Fanfictionaşk nedir dedim? tüm öğrenciler kendi kafasından bir şeyler uydururken o sadece bana baktı. "siz bay Jeon, siz aşk hakkında ne düşünüyorsunuz?" güldü. 11-13 yaş aralığındaki öğrencilerim arasında 32 yaşında biri olarak basit de olsa bir Fikri vardı...