Jungkook'un annesini şuan sevmiş olabilirsiniz ama...
Bölüm 5: pazartesi günü gel başla
Jimin:
Sabahın ilk ışıkları ile uyanmış haftanın son günü için okul hazırlığına başlamıştım. Takım elbise giyecek havam yoktu o yüzden bir kot ve beyaz t-shirt giyip hemen yan tarafta olan okuluma adımladım.
Dün akşam bay Jeon'un küçümseyen tavırlarının da etkisiyle burdan gitme isteğim daha da artmıştı ve şimdiden yeni bir okula nakil istemiştim.
Öğrencilerimi seviyordum fakat buranın insanı fazla gelenekçiydi. Köylü oldukları için değil, kafa yapıları öyleydi.
Geçen yarım saatlik sürenin ardından öğrencilerimin de yavaş yavaş gelmesi ile dersi başlatmış ve onlarla çoğu etkinlik içeren keyifli vakitler geçirmiştik.
Gün sonunda hepsine bir ödev vermiştim. Haftaya cumaya kadar ailelerinde en sevdikleri kişinin kim olduğunu bulup bana onları anlatmaları ve neden onları çok sevdiklerini söylemeleri gerekiyordu.
Her sınıf düzeyim için uygun bir ödevdi. Çoğunun annesi veya babası yazacağından emin olduğumdan dolayı anne ve babalarını da yasaklamıştım.
İlk okuldaki hocam da bize ilk olarak bu ödevi vermişti ve bende aynısını vermek istedim.
Okuldan çıkıp kısa mesafedeki lojmanıma girecekken kapının önündeki bayan Jeon'u görmemle adımlarımı hızlandırmış ve hemen yanına gitmiştim.
"Bayan Jeon burda ne işiniz var?" Sorumla geldiğimi farkedip ayağa kalkmıştı. Bende hemen kapıları açıp onu içeriye almıştım.
"Bir şey içmek ister misiniz?" Kafasını olumlu anlamda sallayıp yanına oturmam için işaret etmişti.
"Planımız işe yaradı oğlum, okumayı kabul etti" bu çok güzel bir haberdi. Ve evet plan yapmıştık.
Dün annesine olanları anlattığımda 'bana bırak' demişti. 'Seni evde görsün yeter'
Bana bağırması beklemediğimiz bir şeydi evet ama kararını vermesinde etken olmuş gibi duruyordu. "Gidip okumaz ve o çocuğun gönlünü almazsan sütümü helal etmem dedim itiraz etti ama oda istiyor bir yanda gururuna yediremiyor"
Oğlunun okuyacak olması onu çok mutlu ediyordu. Oğluyla gurur duyan bir anneydi, bu her halinden belliydi.
"Ona okumayı öğreteceğimden emin olabilirsiniz. Çok yakında çoğu işini kendi görecek bunu size temenni ederim"
Birbirimize sarılmış ve kısa ir süre sonra da ayrılmıştık. Onu eve kadar bırakmayı teklif etsemde istememiş ve komşusu ile gideceğini söylemişti. Bay Jeon'dan bir-iki ev arkada oturuyordu.
Akşama kadar geçen vaktimde öğrenciler için bir kaç şey hazırlamak istemiştim fakat çizmek cidden çok zordu. Yazıcıya ve ya şehire inmem gerekiyordu.
Bunu bay Jeon ile konuşmak için köye iniyordum ki onunda bana doğru geldiğini görmüştüm. Orta yolda karşılaşınca aynı anda konuşmuştuk.
"Bay Jeon"
"Öğretmen"
"Sen söyle" emir verir gibi konuşmasını bir kenara atıp lafa girmiştim. "Şehire inmem gerek yada köye bir yazıcı getirmeliyiz öğrenciler için etkinlik yapacağım fakat çok zorlanıyorum."
Kafasını hemen olumlu anlamda sallamış ve eliyle arka taraflarda bir yeri göstermişti. "Ahırdan atınızı alıp gidebilirsiniz. İstediğiniz maddi desteği sağlayabilirim"
Her zaman onun yaptığı şeyi bu sefer ben yapıp göz devirmiştim. "Maddi desteğe ihtiyacım yok, ayrıca ata binmeyi de bilmiyorum. Sizin gitmeniz gerekiyor veya bir başkasının."
Kahkaha atmıştı. Onu ilk defa gülerken görüyordum. Bana mı gülüyordu. Komik miydim? Neye gülüyorsun be adam...
"Çenenizin işlevi çok ama belliki yetenek sıfır" konuşmama izin vermeden tekrar konuşmuştu. "Ben anlamam öyle şeylerden gelin gidelim ne lazımsa alırız"
Kafamı onaylar anlamda sallayıp yarın için sözleşmiştik. Ben geri lojmana dönmüştüm oda gitmişti. Bana okula geleceğine dair bir şey söylememişti. Bende bildiğimi belli etmemek için sormadım.
Ertesi sabah kahvaltımı yaparken birden kapım tabiri caizse hayvan biri tarafından çalındı. Gelenin kim olduğu az çok tahmin ettiğim bir şeydi ki açınca da tahminlerimin doğru olduğunu görmüştüm.
"Bu ne biçim kapı çalmak bay Jeon, insanca tavırlar sergilemeyi bilmiyor musunuz siz?" Sorumu görmezden gelip konuşmaya başlamıştı. "Hadi çıkalım çok işim var gitmemiz gerek hemen" kafamı iki yana sallamış onu reddetmiştim.
"Kahvaltımı bitirmedim, ben bitirene kadar içerde oturabilirsiniz" elimle içeriyi gösterip kenara çekilmiştim. Atını bir ağaca bağlayıp içeri girmişti.
Ben kahvaltı yaparken sürekli olarak birileri ile telefon konuşuyordu. Her harfe basınca başka biri aranıyordu. Abileri, annesi, arkadaşları, her biri için bir kısayol hazırlamıştı.
Çabası takdir edilirdi fakat ben ona sadece kısayoldakileri değil başkalarını da aramasını öğretecektim. "Çıkabiliriz bunları sonra da toplarım"
Konuşmam ile kafasını kaldırmış baştan aşağı beni süzmüştü. "Bu kıyafetle mi geleceksin?" Küçümser bakışları ile beni ezmesine karşın üstüme bakma ihtiyacı duymuştum.
Her zamanki gibi dizimin hafif üstü bir şort ve köprücük kemiklerimi hallice belli eden siyah bir t-shirt vardı.
"Evet, gayet güzelim bence. Yoksa Yakışmamış mı?" Kafasını iki yana sallamış ve önden yürümüştü.
Arkasından seslenme ihtiyacı duydum. Tamda o sırada kapıyı kilitliyordum. "Kaç tane fotokopi çektirmeliyim bay Jeon" kafasını bana dönmüş ve ne diyorsun dercesine bakmıştı.
"Kaç öğrencin olduğunu bilmiyor musun?" Gülmüş ve kafanı iki yana sallamıştım. "Onu kastetmiyorum elbet. Sizede çektirmeli miyim?"
İlk başta susmuş, sonra derin bir nefes almış ve kafasını aşağı yukarı sallamıştı. Heyecanım yüzünden okunuyordu. İnat etmiş ve başarmıştım da.
"Ne zaman geleyim öğretmen" ensesini kaşıyarak söylediği şeylere içten bir gülümseme sunmuştum.
"Pazartesi gel başla"
• beklenen bölümler 7. Bölüm itibari ile başlar diyorum. Yarın biraz çarşı pazar gezsinler hafta sonunun tadını çıkartsınlar değil mi?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SWY
Fanfictionaşk nedir dedim? tüm öğrenciler kendi kafasından bir şeyler uydururken o sadece bana baktı. "siz bay Jeon, siz aşk hakkında ne düşünüyorsunuz?" güldü. 11-13 yaş aralığındaki öğrencilerim arasında 32 yaşında biri olarak basit de olsa bir Fikri vardı...