aşk nedir dedim? tüm öğrenciler kendi kafasından bir şeyler uydururken o sadece bana baktı. "siz bay Jeon, siz aşk hakkında ne düşünüyorsunuz?" güldü.
11-13 yaş aralığındaki öğrencilerim arasında 32 yaşında biri olarak basit de olsa bir Fikri vardı...
Dünki rezilliğimden sonra beyaz atlı prens beni alıp köy okulunun yanındaki lojmana bırakmış ve yarın -yani bugün- geleceğim ve konuşacağız demişti.
Saat henüz daha sekiz olmamışken kapımı çalması ise çok ciddi olduğunu anlamıştım. "Merhaba bay Jeon sizede günaydın" iznimi bile almadan içeri girmesi ile arkasında dil çıkarmakla yetinmiştim.
"Yarın değil evvelsi gün okul açılacak öğretmen bey, neden bu kadar geç geldiniz?" Kabalığı karşısında sadece derin bir nefes almıştım. Bu adamla değil ömür saatler geçmiyordu. Eşi nasıl dayanıyordu?
Ben atanmayı bekliyordum bay Jeon. Atanma haberini alır almaz da eşyalarımı toplayıp yola çıktım. Bu benden kaynaklanan bir sorun değildi. Milli eğitim müdürlüğü ile derdinizi konuşun."
Her ne kadar kibar konuşmak istesem de sesim sonlara doğru sert çıkmıştı. " Köyümüze gelen her öğretmene daha rahat etmesi için gidene kadar atlarımızı hediye ediyoruz. Bize kadın hoca atanacak dediler bu yüzden atınızı beyaz hazırlattık ama isterseniz deği-"
Hemen sözünü kesmiştim çünkü beyaz çok istiyordum. "Hayır hayır hiç sorun değil ben beyaz atı istiyorum" heyecanlı konuşmam ile kafasını olumlu anlamda sallamış ve gitmek üzere kapıya doğru gitmişti. Çalan telefonunu cebinden çıkartırken hâlâ tuşlu telefon kullanan insanları görmem beni şaşırtmıştı.
Köydeki çoğu kesim zengindi ve babaannem bile mini bir dokunmatik kullanıyordu. Bay Jeon kapıyı çarpıp çıktıktan sonra kendime güzel bir kahvaltı hazırlayıp okula girmiştim.
Sadece 3 odası bulunan okulda biri sınıftı ki yaklaşık 15 öğrencim tek vardı bu yüzden rahatça sığardık. Diğer odalardan biri mutfak ve diğeri de öğretmen odasıydı.
Bu okulun müdürü bendim. Öğretmeni, hademesi, temizlikçisi her şeyi bendim. İlk öğretmenlik deneyimim için böyle bir yer asla hayalim değildi ama her sınıf düzeyini Aynı sınıfa koymak heyecan da veriyordu.
Üç tane birinci sınıf, iki tane ikinci sınıf, dört tane üçüncü sınıf, üç tane dördüncü sınıf ve yine üç tanede beşinci sınıf düzeyi öğrencim vardı. Eğlenceli olacağını biliyordum.
Sınıf düzenini düzgün yapmalıydım. Önden arkaya doğru birinci sınıflardan başlayıp beşinci sınıfta bitirmeliydim ama boyu uzun veya kısa olan öğrencilerim olabilirdi.
Bu yüzden sıraları U düzeni haline getirmeye karar verdim. Hem böylece daha rahat bir eğitim alabilirlerdi.
İlk sırayı sürüklemek istedim ama yerinden oynamadı bile. Kaldırmak ise imkansızdı.
Okuldan çıkıp köy halkına karışıp birilerinden yardım isteyebilirdim. Köşede oturmuş bay Jeon'da dahil üç adamı görmemle sevinçle onlara koştum.
Beni görür görmez ayağa kalkan tahminen aynı boylarda olduğumuz ama kaslı ve kalıplı olan adam önümde saygıyla eğilmişti. Ona karşılık verip bende konuşmaya başladım.
"Okulu düzenlemem gerekiyor ama tek başıma yapamıyorum bana yardım edecek birini biliyor musunuz?" Genel olarak ortaya sorduğum soruya bay Jeon cevap vermişti. "Yoongi benimle şehire gelecek namjoon'unda atlarla ilgilenmesi gerek. Siz şimdi gidin ben peşinizden birini göndereceğim."
Kafamı onaylar anlamda sallayıp tekrar önlerinde bir kere eğilip geri okula dönmüştüm. Yaklaşık beş dakika kadar sonra da çok yakışıklı bir adam girmişti içeri.
"Günaydın öğretmen bey, ben taemin 30 yaşındayım." Asla yaşını göstermiyordu. "Bende Jimin, Park Jimin. 25 yaşındayım, size nasıl hitap edebilirim?" Çok güzel gülmüştü. Dün beyaz atlı prensimi bay Jeon olarak seçmiştim ya unutun onu asıl prens taemin olmalıydı.
"Bana sadece adımla seslenin öğretmen bey" kafamı olumlu anlamda sallamıştım. "Peki taemin lütfen bana şu sıraları taşımamda yardım eder misin? Çok ağırlar taşıyamıyorum."
Hemen onaylar anlamda işe koyulmuştu. Yaklaşık iki saatte sınıf tam istediğim hâle gelmişti. Öğretmen masasının arkasında kendime ipli bir yer yapmıştım ve her bir harfi öğreneceğimiz zaman bitiş ve başlangıç tarihleriyle oraya asacaktım.
Böylece ne kadar sürede bitirdiğimizi öğrenecektim. Öte yandan diğer sınıf düzeyleri için de olabildiğince etkinlik hazırlamaya çalışıyordum. Onların harf öğrenmek gibi bir çabası olmadığı için daha kolaylardı.
Bugünlük bu kadar olduğuna karar verip lojmanıma geri döndüm ve sadece çok temiz bir uyku istedim. Ama gece gelen bağırma sesleri ile kalkmak zorunda kaldım.
Okul köyden on dakikalik mesafe uzaklıktaydı ve sesler kesinlikle köyden geliyordu. Koştur adımlarla köye ilerlerken üstümdeki kıyafetlere asla dikkat etmemiştim. Altımda sadece boxer üstümde de dizlerime kadar uzanan bir beyaz t-shirt vardı.
Kesinlikle bu köyden taşlanarak kovulacaktım. Köye vardığımda tanımadığım iki adam kavga ediyordu. Sabah isimlerinin namjoon ve yoongi olduğunu öğrendiğim ama hangisi hangisi olduğunu bilmediğim adamların da ayırmaya çalıştığını gördüm. Taemin yada bay Jeon ortalarda görünmüyordu.
Meraklı yapıma engel olamayıp biraz daha yaklaşınca yanımdaki bir teyzeye neden kavga ediyorlar diye sormuştum.
"Şurdaki kısa boylu olan varya he o bu uzun boylunun ablasına göz koymuş. Ablasıda seviyor zaten evlenecekler ama bu aile biraz eski kafalı o yüzden kavga çıkardı. Sen merak etme oğlum köyümüz bu kadar dar kafalı değildir."
Kesinlikle inanmamıştım. Nedense hepsi çok dar kafalı insanlar gibime gelmişti. O sırada arkamdan seslenen bay Jeon ile yerimden sıçradım.
"Bu ne kılık öğretmen bey, köyde olduğunuzu unutmayın düzgün giyinin!" Sert çıkan sesine karşı iyice emin olmuştum. Giydiğim kıyafete bile kızan insanlar gay olduğumu öğrense beni öldürürlerdi herhalde.
Bir an önce bu dönemi bitirip gitmem gerekiyordu. 2. Dönemi bile burda geçirmem imkansızdı.
• Burdaki amacım köy insanını cahil göstermek değil, sadece daha çok geleneklerine bağlı olduğunu vurgulamak
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Bu asil atımız Astra
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
