Rahatsız olduğum bir konu var ona değineceğim ne kadar kâle alırsınız bilemem. Yorumlarda ve panomda bölüm uzunlukları konusunda konuşmuşluğumuz var fakat bu iş kendini dm'den de belli etmeye başlayınca yazma gereği duydum.
Bende bilirdim bir bölümü upuzun yazıp ayda yılda bir bölüm atmayı fakat her gün bölüm atıyorum çünkü merak ediyorsunuz neler olacağını bende sizi bekletmek istemiyorum. Final dediğim için kızgınsınız ama sizin dediğiniz gibi uzun uzun yazsaydım bu fic 15 bölümü bile geçmezdi ki her gün bölüm yazmama rağmen yine gayet uzun yazıyorum.
Ben bölümü Max 200 kelime olan fice üç haftadır bölüm bekliyorum siz düşünün yani.
Bir daha bu konu hakkında herhangi bir yorum görmezsem gerçekten sevineceğim. Fic hakkında yorumlarınızı belirtmeniz istiyorum mesela görmek istediğiniz sahneleri falan.
Siz herhangi bir yorum yapmazsanız ficin akışı ile ilgili benim için akış hızı Max 5-6 bölüm daha ilerler. Onlarda da mutlu mesut jikook yazar final veririm.
Ama istediğiniz momentları merak ediyorum.
İyi okumalar...
Bölüm 21: yeni bir yer, yeni bir hayat ve yeni bir jungkook
Jimin o sabah gözlerini her zaman ki gibi mutlulukla açmış kendini okula gitmek için hazırlamış, dün geceden ütülediği ceketi ve pantolonu özenle giydikten sonra evinden çıkmıştı.
Okula vardığında henüz dersin başlamasına 10 dakika kadar vardı ve öğrencilerin olmamasını normal karşıladı. Uykucu öğrencileri hep son dakika gelir ve bazen de derse geç girerlerdi bu yüzden sorun etmedi ve beklemeye karar verdi.
İlk beş dakika geçince içine şüphe düştü, bir şey olmuştu da haberi mi yoktu? Ama yinede bekleme kararı verdi. Dersin başlamasının üstünden 10 dakika geçmesine rağmen kimse okulun yakınından bile geçmeyince köye inmek için ayaklandı Jimin.
Köy yaklaştıkça köy halkının bir çember oluşturup bir şey yaptığını gördü. Bir tören veya bir, herhangi bir şey olabilirdi işte.
Adımlarını daha da hızlandırıp meydana tamamı ile ayak bastığında jungkook'un köylü halkının ortasında bir sandalyede oturmuş ve onlara bir şey anlatmaya çalıştığını gördü.
Onun yanına gitmek için kalabalığı yarmak istese de adamlardan biri tarafından sertçe geri itilmiş ve yeri boylamıştı.
Tüm bu olanları görmeyen Jungkook, sakince konuşmaya çalışıyor, ama yüzünden siniri okunuyordu. Onu ne bu kadar sinirlendirmiş olabilir? diye düşündü Jimin.
Jungkook hep sinirliydi fakat bu yü ifadesi çok Başkaydı. "Jungkook!" Yerden kalkmaya çalıştığı sırada seslendi ismini. Tüm gözler anında ona döndü. Köylüden ilk defa saygı, sevgi değil de nefret gördü Jimin. Tanrı aşkına ne yapmış olabilirdi?
"Jimin ne işin var burda?!" Jungkook'un sinir ve sevgi ile karışık ses tonunu duyunca daha da yaklaştı ona. "Ben öğrenciler gelmedi diye bakmak istedim" lafına devam edecekti ki sözü bir kadın tarafından hışımla kesildi.
"İbne Öğretmenlere çocuk emanet etmeyiz biz!" Jimin kalbinin bin parçaya ayrıldığını hissetti. Hep korktuğu gün sonunda gelmiş ve kapısından girmişti. Kapatmamıştı ki kapısını.
"Laflarınıza dikkat edin!" Jungkook'un hiddetli seni Jimin'i bile ürkütürken, köy haklı etkilenmiş gibi durmuyordu. "Şu sürtüğün aklını karıştırmasına izin verme jungkook." Jimin kafasını tanıdık sese, bayan Jeon'a çevirdi. Göz yaşları kendinden bağımsız akmaya başlamıştı.
Bunun nesi suçtu? "Bayan Jeon haklı, bu sürtük karıştırdı gül gibi jungkook'umuzun aklını" kadınlar kendi kafalarında bu durumu onaylarken Jimin ağlıyor, jungkook derin nefesler alıyordu. "Ben bir şey yapmadım" cılız çıkan sesine rağmen onu duyan bir kaç kişiden biri yerden aldığı bir taşı onlara doğru fırlattı. Bir yerlerine gelmemişti ama bu kadar nefret jimin'e çok fazlaydı.
"Sen gelmeden önce jungkook annesine torun sözü veriyordu. Sen geldin ve erkeklerden hoşlanıyor artık. Büyü yaptın işte bunun başka açıklaması olamaz" bir adam söze girip jimin'e aşağılayıcı tavırlar sergilerken jungkook'un hiçbir şey dememesi Jimin'i daha da kırıyordu. Verdiği söze ne olmuştu? Onunla her yere gelecek adam onu hickimseden koruyamıyor muydu?
"Ben bir şey yapmadım diyorum!" Boğazı yırtılırcasına bağırdı bu kez. İlk kez nefes almış ve son kez konuşmuştu. Koşar adımlarla arkasına bile bakmadan evine doğru koşmaya başladı. Burdan bir an önce gitmesi gerekiyordu ve ilk işi taehyung'u aramak, ardından da eşyalarını toplamak olmuştu.
O sırada Jungkook sinirlerini kontrol etmeye çalışıyordu. Sevdiği adama yapılan ithamlar basit değildi o bile hazmedememişken nasıl Jimin hazmedebilirdi ki?
"O siktiğimin laflarını bir kenara atıp onu suçlamayı bırakın." Tıslarcasına konuşuyor, yapamadıkları için kendini dövüyordu. "Haksız değiliz jungkook oğ-" annesinin konuşmasına izin vermeyiz hiddetle 'sen sus' diyerek lafını kesmişti.
"Annenle bir sürtük için kavga mı edeceksin Jeon Jungkook!" Anneside sinirleniyordu çünkü oğlu onu bir adamdan daha değersiz görmüştü. Bu gururunu çok kırdı. "Ona sürtük demeyi kesin piç kuruları" boğazında bir ağrı hissetti jungkook, kalbindeki kadar ağır değildi. "Ben ona aşığım, o benim değil ben onun aklını deldim duydunuz mu?"
Köy halkı buna inanmamıştı, daha doğrusu inanmak istemiyordu. Jungkook küçüklüğünden beri burda yaşıyordu ve böyle bir şey olamazdı. "Eğer onun hakkında kötü konuşan olursa gebertmekten çekinmem. Şimdi siktirin gidin" kalabalığı yararak ilerlemeye çalışırken annesinin sesi durdurdu onu yerinde. "Babanın emanetini bırakacak mısın"? dedi.
Jungkook yavaşça arkasını dönmüş ve annesinin gözleri içine acı ile bakmıştı. "Sen onun emanetine saygı duyup onu korudun mu ki o bırakmasın?" Gözünden ikinci yaş damlası aktı. İlki Jimin'in arkasına bakmadan gittiği zamandı.
"Bende öyle düşünmüştüm" arkasını dönüp hızla ilerlerken tekrar duydu o sesi. "Eğer şimdi burdan çıkıp o çocuğun yanına gidersen baban ve sen seni evlatlıktan reddedeceğiz" Jungkook histerik bir gülüş atmış ve arkasına bakmadan gitmişti.
Yolu Jimin'in eviydi. Ondan başka gidecek yeri de yoktu zaten şimdi. Hızlı adımlarla giderken son dakikasına yetişmiş gibiydi. Jimin valizleri ile kapısının önünde oturmuş birini bekliyordu. Ağlıyordu da.
"Jimin'im" dedi koşmaya başlarken, yaşlarının tamamen akmasına izin vererek koştu bu sefer. Jimin'de yerinden kalkmış ve ona doğru koşmuştu. Ortada bir yerde sarılıp, sonu yokmuş gibi ağlayan iki beden gelecekleri yokmuş gibi öpüşmeye başladı. Üstünlük kimdeydi bilinmiyordu. Bir o, bir o saldırıyordu. İlk ayrılan Jimin olmuş kollarını karşısındaki adama göğüs hizasında bağlamış dikiş sarılmıştı. "Geldin"
Mutlu çıkan sesine bile kırıldı jungkook. "Elbette gelecektim. Nasıl böyle bir şey düşündün?" Bir kez daha öptü bol bol yanaklarından, burnundan ve dudaklarından.
"Ne yapacağız şimdi Jungkook" jungkook, telefonunu cebinden çıkartmıştı. Artık birini arayacağı zaman kimseye ihtiyaç duymuyordu. Hepsi kolları arasındaki beden sayesindeydi.
"Telefondan birini arayıp ufak bir konuşmanın ardından cebine atmış ve jimin'e dönmüştü. "Yeni bir hayata başlayacağız, sen ve ben. Sadece biz. İşim hazır zaten, senin evine gideriz ben daha büyük bir ev bulana kadar. Sonra Astra ile gladiolus'u da alırız olur mu?"
Jimin atlarını unutmamasına kıkırdamış ve kollarını daha da sarmıştı, bu evet demekti. "Taehyung yarım saate gelmiş olur" jungkook kafasını onaylar anlamda sallamış ve tekrar oturmuşlardı.
Yeni bir hayat jungkook'u bekliyordu. 32 yıldır doğru düzgün ayrılmadığı bu yerden aşkı uğruna ayrılacaktı. Pişman değildi.
yeni bir yer, yeni bir hayat ve yeni bir jungkook onu bekliyordu.
Hadi girişten 200 keseyim 900 kelime yazmışım yeter bence
Omg sonunda kurtuldular bunlar ama yeess
Diğer bölüm zaman atlamalı çünkü öyle olması gerek
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SWY
Fanfictionaşk nedir dedim? tüm öğrenciler kendi kafasından bir şeyler uydururken o sadece bana baktı. "siz bay Jeon, siz aşk hakkında ne düşünüyorsunuz?" güldü. 11-13 yaş aralığındaki öğrencilerim arasında 32 yaşında biri olarak basit de olsa bir Fikri vardı...