Günde 2 bölüm atmaya karar verdim artık. Bir an önce final vermem gerekiyor, yarım bırakmak istemiyorum çünkü.
Sonunda dediğinizi duyar gibiyim bu bölümü jungkook'un ağzından okuyacağız
Bölüm gibi değilde daha çok jungkook'un en başından beri duyguları gibi düşünün
Kısa olduğuna dair herhangi bir şey duymak istemiyorum
Bölüm 23: en güzel aşklar en güzel öpüşler ve jikook
Jungkook
Yanımda melekler gibi uyuyan bedenin, sevgilimin yüzünü daha yakından inceledim. Beni hayata tutup yeniden yaşatmak için elinden gelen her şeyi yapan bedeni en ufak noktalarını bile defalarca kez ezberleyecek derecede izledim onu.
İlk kez kaybolmuşken onu gördüğümde öğretmen olduğuna bile inanmadım. Küçücüktü. Çok küçüktü ve çok kırılgan duruyordu. Çok dikkat çekici ve güzeldi o ne hissettiğime anlam verememiştim. Kalbim çok hızlı çarpmıştı. Gözlerim asla açık teninde dolaşmadan sadece yüzüne bakarak atmıştı kalbim. Sonra süzdüm onu iyice. Her şeyiyle güzeldi. O minicikti.
Beyaz atlı prensim demişti bana. Kalbimin depar atması normal değildi. Hemde hiç normal değildi. Sinirliydim o zaman, hem kadın öğretmen denilerek yanılmış hemde geç geldiği için gerçekten çok sinirliydim ama onu görür görmez yüzümde sinire karşı herhangi bir şey kalmamıştı.
Her şey normal ilerliyordu, kalbim hariç. Onu her gördüğümde atıyordu ama sebebini bilmiyordum, anlamıyordum. Ben daha önce hiçbir kadına bir şey hissetmemiştim, nasıl hissedilir hemde bir erkeğe karşı nasıl hissedilir bunun hakkında hiçbir fikrim yoktu.
Taehyung'tan nefret ediyordum hâlâ ediyorum bu değişen bir şey değildi. Onunda şu sıralar yoongi ile konuştuğuna dair duyumlar aldım ama neyse.
Sürekli Jiminle temas içinde olması beni kıskandırıyordu ama ben buna o zamanlarda anlam veremiyordum. Beni okul için ikna etmeye çalıştığı zamanlar ise kabus gibiydi.
Babasına tapan bir çocuğa babasının karşı çıktığı bir fikri yaptırmaya çalışıyorlardı ve ben o zamanlar onu üzdüğümden adım kadar emindim.
O benden asla vazgeçmemiş ve beni tekrar jungkook yapmıştı. Ben okurken ve harfleri öğrenirken hiç olmadığım kadar mutluydum. Bize sürekli ödevler veriyordu. Gıcık öğretmen, mükemmel sevgili.
Aramızda kalsın çoğu ödevini yeğenime yaptırdım. Ama o bunu hâlâ bilmiyor ve bence öğrenmesine de hiç gerek yok.
Onunla daha sık aynı ortamda bulununca arada ona dalıp gittiğimi farkediyordum. Hep kendimi uyarıyordum ama o gün arsızca karşımda konuşması son nokta olmuştu.
İyice düşünüp taşınmıştım ama ya o benim gibi değilse korkusu vardı üstümde. Ama onuda ailendeki en sevdiğin üye ödevi sayesinde öğrenmiş olmuştum.
Kendi benliğimi öğrendiğim gün hayatımın en kötü günü olmuştu ve ben o günü simsiyaha boyamıştım. Ama kendimden uyandığım için falan değil, köy halkına ben ve Jimin'i nasıl kabul ettireceğim konusundaydı bu endişem.
Sonra ona açıldım, ve anlattım herşeyi. Ah Tanrım yanakları kıpkırmızıydı ve bana o kadar utanmış bakıyordu ki ne yapmam gerektiğine karar verememiştim. Onu yemeli miydim?
Benden söz niteliğinde bir şey istemişti. Benimle gelir misin? Demişti. Düşünmüştüm yalan değil. Hemde çok düşündüm ama jiminle gitmeli miyim diye falan değil. Bunu köy halkına ve anneme nasıl derim diye düşünmüştüm.
Bunların hiç birine gerek kalmadan onlar bizi göndermek için elinden gelenleri yapmıştı zaten.
Annesini o gün arkasında bırakıp gelmişti. Namjoon'dan duyduğu kadarıyla hayatına devam ediyordu. Onu çok özlüyordu. Annesine çok kızmıştı ve bırakmıştı ama anneydi işte.
Bizde mutluyduk hemde çok mutluyduk. 8 ayı biraz daha geçmiş bir süredir kendi evimiz diyebileceğimiz bir çatı altında gayet mutlu mesut yaşıyorduk.
Bizden mutlusu yoktu olmayacaktı da.
Çok az jungkook'un ağzından okumuşuz diye yazmam gerektiğini düşündüm ve hepimiz en başından beri jungkook'u öğrenmiş olduk.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SWY
Fanfictionaşk nedir dedim? tüm öğrenciler kendi kafasından bir şeyler uydururken o sadece bana baktı. "siz bay Jeon, siz aşk hakkında ne düşünüyorsunuz?" güldü. 11-13 yaş aralığındaki öğrencilerim arasında 32 yaşında biri olarak basit de olsa bir Fikri vardı...