3

224 10 0
                                    



Ellerimi birleştirmiş, arabanın kapısına yapışmış, dışarıyı izliyordum. Bacağımda hissettiğim elle korkuyla bakışlarımı ona çevirdim. Bacağımı sıkıca kavramıştı. Ona dokunmadan konuştum. "Çek elini." sesimin titrek çıkmasını engelleyememiştim.

Baş parmağıyla bacağımı okşamaya başladığında sakin olmaya çalışıyordum.

Arabadayız ve birazdan davet salonunda olacağız. Hiçbir şey yapamaz. Az kaldı...

Gerginlikle içimden dua ediyordum. Hızlıca ulaşmamız için. Şu anda bir şey yapamayacak olmasını bilmeme rağmen korkuyordum.

Oldukça kalabalık bir yer gördüğümde geldiğimizi anlamıştım. "Yanlış bir hareketini görürsem yarım kalan işimi bitiririm."

Ya bugün buradan kurtulamazsam? Hayır. Hayır. Hayır. Hayır. Böyle bir şey olmayacak.

Arabayı kalabalığın önünde durdurdu. Vale kapımı açarken her şeyi bir kenara bıraktım ve gülümsedim. Sahte dünyaya karşı iyi görünmeliydim. İşler her şeyden önce iyi bir imajla yürüyordu. Volkan arabadan indi ve yanıma gelip elini ceketimin içinden belime koydu. Acıyla gülümsüyordum. Böyle olmamalıydı. Kahretsin ki böyle olmamalıydı. Kaçtıktan sonra ne olacaktı? Şimdi girerken fotoğraflarım çekiliyordu, ama buradan çıkmıldıüım görünmeyecekti. "Levla Hanım, Volkan Bey düğün ne zaman?" bunu söyleyen kişiye bakmadım. Volkan'ın sesini duymamla sinirlendim ama belli etmemeye çalıştım. "Birkaç gün sonra."

Yutkunmaya çalıştım. Volkan diğer sorulara cevap vermemişti. İçeri girdiğimizde tanıdık yüzler görmemle daha da gerilmiştim. Etrafı incelemeye başladığımda merdivenler gözüme çarptı. Oldukça büyük bir yerdi. Gördüğüm tabelalarla tuvaletlerin üst katta olduğunu anlamıştım.

Kokteyl masalarına benzeyen ama daha geniş olan masalardan birine ilerledik. Stresle tırnaklarımı avucuma bastırarak rahatlamaya çalıştım. "Yüz ifadeni değiştir." eğilip kulağıma fısıldayan Volkan'a cevap vermeden uzaklaştım. Fakat belimdeki eli buna fazla izin vermemişti. Dudaklarıma yaklaştığında geri çekilmeye çalıştım. Belimi sıktığında vücudum dikleşti. "Canım yanıyor!" Tam öpecekken yüzümü çevirdim ve yanağımdan öptü. Sinirle soludu. "Eve gittiğimizde bunu soracağım."

Gerginlikle etrafa bakındım. Bize dik dik bakan kişiyi görünce kaşlarım çatıldı. Savaş Payidar, geçenlerde onun hakkında Mezarcı dendiğini öğrenmiştim. Gerçekten yaptırdığı binlerce mezarlık varmış. Hepsi de kendi öldürdüğü kişilerdi. Yani öyle duymuştum.

Volkan'ın nefret ettiği, her fırsatta küfürler sıraladığı düşmanıydı. Ve bunun yalnızca iş konusunda olduğu düşünmüyordum. Dalmış bir şekilde, tek başına duran masaya kolunu dayamış Savaş'ı izlerken gözleri gözlerime değdi. Çok korkunç bir çehresi vardı. Sol kaşının üzerinden geçen kısa bir kesik ve yüzünün solunda kirli sakallarından pek görünmese de çenesinden boğazına kadar inen yara izleri taşıyordu. Gerginlikle gözlerimi kaçırıp Volkan'a baktım. Onun da odağında Savaş vardı.

Zamanında Payidar Holding ile birlikte çalışacaktık ama Volkan yüzünden bütün sözleşmeleri feshetmiştik. Korkudan aylarca tehdit beklemiştim. Ama şaşırtıcı şekilde hiçbir şey olmamıştı.

Belimde hissettiğim baskıyla elimi Volkan'ın belimdeki eline koyup indirmeye çalıştım. Farkında olmadan mı yapıyordu bilmiyordum ama kısa tırnaklarının baskısını tenimde hissetmiştim. Yaptığım şeyle sinirle bana döndü. Küçük bir adım geriledim. Dudaklarımdan acı bir inleme kaçmıştı. "Dayanamıyorum, dokunma sırtıma." diye fısıldadım.

LEVLÂHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin