7

119 4 2
                                    


Herkes sessizce yemeklerini yiyordu. Bense önümdeki ete çatal batırıp duruyordum. Az önceki kanlı serenattan sonra tüm iştahım beni terk etmişti.

Yutkunuşlarımı yumuşatmak için şarabımı yudumlamaktan başka bir şey yapamazken birisi konuştu.

Gerginliğin az da olsa dağılabilmesini istiyordum ve birinin konu açması iyi olmuştu.

"Tebrik ederim tekrardan, bu arada ihaleden çekilecek misiniz Savaş Bey?"

Vazgeçtim. Ortama daha da sıçmaktan başka bir şey yapmadı.

Savaş arkasına yaslandı. "Benim değil de, sizin çoktan çekilmiş olmanız gerekiyordu Ahmet Bey. Çekilmemekte kararlıysanız farklı müzakerelerde bulunabiliriz tabii."

Yediği boğazında kalmış gibi öksürmeye başladı. Açık açık tehdit ediliyordu. Zaten yaptıklarıyla nam salmış, az önce herkesin içinde Behram'ı vurarak ufak bir resital veren adamın tehdidi Ahmet'i korkutmuş olacak ki geri adım attı.

"Hayır siz yanlış anladınız beni, biz birkaç gün içinde çekileceğiz şirket olarak. Sadece sizin nasıl bir yol çizeceğinizi merak etmiştim." Yarım yamalak kurabildiği cümleden sonra sustu pişmanlıkla.

"Sorun yok o zaman, merakınızı kendi içinizde tutun." Dizlerimin üstündeki elimi tutup, ellerimizi ayırmadan masaya koydu. "En güzel günümüzde, davetimize icabet ettiğiniz için teşekkür ediyorum." dedi ve masadan kalktı. Ben de masadakilere gülümseyerek teşekkür ettiğimizi söyledim.

Bu sırada Savaş kalkmam için sandalyemi çekerken yeniden elimi tuttu ve kimseye bir şey demeden büyük alandan çıkmamızı sağladı. Çıktığımız kapıdan sonra büyük bir holle karşılaştık. Dış kapı buradaydı.

Üzerinden ceketini çıkarıp iki yanlarından tuttu. "Giy hadi."

Diretmeden giydim, daha doğrusu giydirmesine izin verdim.

Belime koyduğu eli görünce elini ittirdim.

"Kimse yok, ne gerek var?"

Sinirle sorduğum soruya sakinlikle cevap verdi. "Dışarıda birileri bekliyor olabilir, ki muhtemelen öyle."

Bir şey demeyerek yeniden yanına yaklaştığımda eli tekrar belimi buldu. Dediği gibiydi, dışarıda patlayan flaşlar gece vakti olduğundan dolayı gözlerimi alırken başımı eğdim.

O klişe an yaşanmadı.

Çünkü saklanmam gerekmiyordu.

Aksine, gözümü acıtan flaşlara rağmen güzel durmaya çalıştım.

Önümüzdeki aracın arka koltuklarına kendimizi atınca rahat bir nefes aldım ve Savaş'tan uzak olmaya çalışarak cama yapıştım.

Sessiz ve uzun bir sürenin sonunda Savaş'ın evine gelebilmiştik. Hiç yüzüne bile bakmadan kaldığım odaya çıkıp kapımı kilitledim.

Yemekte yaşanan olaydan sonra ona karşı olan korkum daha da artmıştı.

Üzerimdeki ona ait ceketi çıkarırken kokusu burnuma geldi.

Hoş ve tanıdık bir kokuydu.
Ve beni eskilere götürmüştü.

Aklıma çocukluk arkadaşım Ata geldi. Savaş'la çok benziyorlardı.

Ata'ya dair anımsadığım anılar çok azdı, ama hatırladıklarım bile beni mutlu ediyordu.

Peluş bir dinozoru vardı, o dinozoru çok sevdiğim için annesinin hediyesi olmasına rağmen bana hediye etmişti.

LEVLÂHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin