9

104 5 2
                                    


Ne olduğunu sorduğumda dudakları öfkeyle kıvrıldı ve gözlerini gözlerimden ayırmadı. Bakışlarının altında yatan tehlikenin derinliği ürpermemi sağlarken önümüzü kesen arabadan inen tanımadığım kişiye takıldı gözlerim. Ne zaman streslensem yaptığım gibi sertçe köprücük kemiğimi okşarken sessizce mırıldandım. "Daha bir saat olmadı ne bu aksiyon!"

En arkadaki yani dördüncü arabadan inen kişi görüş açıma girdi, karanlığa rağmen onu görmüştüm. Az önceki halim yok olurken korkumu engellemeye çalıştım.

Savaş'ın yüzündeki tebessüm saklamaya çalıştığım korkumu körüklüyordu. "Ölmek istiyor. Arabada kal." dedikten sonra bir hışımla arabadan indi. Ne olur ne olmaz diye kendimi savunacak bir şey aradım. Sağda solda hiçbir şey bulamayınca son umut torpidoya baktım. Bulduğum tabancadaki şarjörün dolu olduğunu anladığımda içim bir nebze rahatlamıştı. Arabaya bindiğimizde çıkardığım ayakkabılarımı geri giydim ve her şeye hazırlıklı olmak istedim.

Arabaların farları birden açıldığında gözlerimi kırpıştırarak Savaş'ı aradım.

Elimdeki silahı sıkıca tutarak ön pencereden Savaş ve Volkan'ı izlemeye başladım. Karşı karşıya hararetle konuşuyorlardı. Daha doğrusu sanırım Savaş insanı çileden çıkaracak sakinlikle tehditler savuruyor, Volkan ise kıpkırmızı suratıyla çıldırmış şekilde altta kalmamak için bir şeyler demeye çalışıyordu. Ne konuştuklarını anlayamıyordum çünkü dışarıdaki hiçbir ses duyulmuyordu. Volkan boğazından sıkıca tutulmasıyla işaret parmağını kaldırarak bir işaret yaptı ve tüm adamların silahı Savaş'a doğruldu.

Sinirim tepeme çıkarken ne olacağını düşünmeden elimde sıkıca tuttuğum tabancanın emniyetini kapatarak arabadan indim.

Volkan'ın yüzü garip bir hal almış, tüm duygular resmen sırayla yüzünden geçmişti. "Köpeklerine söyle namlular insin, hemen." dedim ve elimdeki silahı Volkan'a doğrulttum. Aslında köpekler derken arada kalsam da beni itip kakmaları aklıma gelince vicdanım susmuştu.

Volkan'ın boğazını sıkmayı bırakmış olan Savaş sol elini cebine koyup sağ koluyla sahiplenir bir şekilde belimi sardı. Falat Volkan umursamayarak garip bir yüz ifadesiyle bana odanlanmıştı.

"Seni çok özledim sevgilim. Ama ne kadar
çökmüşsün bensizliğinde, kıyamam sana." Her kelimesinde Savaş'ın ifadesi daha da kasılıyor, her an Volkan'ın üzerine atlayacak gibi duruyordu.

Volkan her zamanki gibi dediğim şeyleri umursamadan kendi istediklerini söyleyince şaşırmadım. "Aksine çok mutluyum Volkan, kocam bana çok iyi bakıyor. Ama şu an konumuz bu değil, etraftaki silahlar inmezse kafana sıkmaktan çekinmeyeceğim."

"Duydun karımı Volkan. Sıkar bak kafana, çekinip yapamazsa da ben sıkarım." derken yüzünde öfke bir yanda dursa da muzip bir ifade de yer edinmişti. Volkan'ın yüzü ise sinirden kıpkırmızı bir hale gelmişti.

Nedense tüm gerginliğim yok olmuştu. Savaş'ın belime dolanmış olan kolu, sesi, yanımda oluşunu bilmem bile içimi güvenle dolduruyordu.

Tekerleklerin asfaltta acı bir ses çıkarmasıyla etrafımızı sarmaya başlayan arabaları gördüm. Sanırım Savaş'ın arkamızdan gelen adamlarıydı.

Çağrı en önde inerken sadece Savaş'a bakıyor, bir şey demesini bekliyordu.

Merakla ne yapacağını izledim. Hiçbir kelime söylemeden bir şeyi onaylar gibi yavaşça gözlerini kırptı. Bu Çağrı için yeterli olmalı ki saniye geçmeden belindeki silahı çıkararak Volkan'ın adamlarını vurmaya başladı. Ardından Çağrı'nın yanındaki diğer adamlar da.

LEVLÂHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin