4

160 8 1
                                    

"Bana tek bir cevap ver, sen misin?" dedim gerginlikle. Evet ondan da, alacağım cevaptan da korkuyordum. Ama eğer babamın katili oysa sonuçları her ne olursa olsun babamın intikamını alacaktım.

Sorumu duyar duymaz yüzü buruştu. "Asla." Bakışlarını pencereden çekip gözlerime baktı. Ne zaman göz göze gelsek ürperiyordum. "Merak etme. Katil artık hayatta değil." dedi ve tehlikeli bir şekilde gülümsedi. Yutkundum. Çok fazla sorum vardı ama korkudan ve yorgunluktan olsa gerek ağzımı açmak bile çok zordu. Ve daha fazla şey sorarsam sinirlenip bir şey yapmasından korkuyordum. Daha sonra soracaktım bunları, daha güçlü bir konumdayken.

Sırtımdaki ağrıları hissettiğimde yutkundum. Ceketim hala üzerimdeydi ve kumaş sırtıma değdikçe daha fazla canım acıyordu. Sırtımı dikleştirip ceketten uzaklaştırmaya çalıştım. Bedenime odaklandığıma pişman olmuştum çünkü vücudumu düşündükçe tüm yaralarımın sızladığını hissediyordum. Olan şeyleri düşündükçe migrenim kendini göstermeye başlamıştı.

"Gideceğim ben." dedim ve kalkıp kapıya doğru adımladım. "Ben başımın çaresine bakarım. Ayrıca yaşadıklarım seni ilgilendirmiyor." dedim ve kapının kulpunu indirdim. Kilitli olduğunu anlayınca zar zor toparladığım cesaretim yerle bir olmuş, ağlama isteğiyle dolmuştum. Benzer şeyleri yeniden kaldıramazdım.

Yüzümü saklarcasına odaya arkamı dönüp gözyaşlarımı sildim. Saçlarımda bir el hissettiğimde tepki vermedim. Kesik nefeslerimden ağladığımı anlamaması için nefesimi bile tutmuştum. Alnım kapıya yaslıydı. "Ne var sırtında seni bu kadar rahatsız eden?" Kulağımın dibindeki sesi hem sinirli, hem de şefkatliydi. "Çekil." diyerek kenara sıyrılmaya çalıştım. Beni kolumdan tutup kendisine çevirirken hiç beklemediğim anda ceketim kollarımdan sıyrılıp yere düşmüştü. İstemiyordum. Görmesini istemiyordum. Daha da aciz bir hale düşmek istemiyordum. Kendime yıllarca emek emek ördüğüm o güçlü profil gözlerimin önümde eriyip bitiyordu.

Canım ne kadar acısa da kendimi arkamdaki kapıya yasladım ve başımı kaldırıp gözlerine baktım. Yumuşaktı bakışları. Ben de tam tersi şekilde öfkeyle bakıyordum.

Korkumu ancak öfkeyle saklayabilirdim.

Eliyle önümdeki saçlarımı tutmuş, kulağımın arkasına sıkıştırmıştı. Elini çekmeden saçlarımı arkadan toplayıp omzumun kenarına koymasıyla bağırdım. "Dokunma bana!" Önümden çekilmesiyle onu arkamda bırakarak odaya doğru ilerledim.

Ama öfkemden dolayı bir şeyi unutmuştum.

Saçlarımı omzumdan çekmeyi.

"Sana bunu Volkan mı yaptı?" dedi yükselen, yine de sakin tutmaya çalıştığı sesiyle.

Hızla saçlarımı arkama attım. "Seni ilgilendirmez." Sinirliydim sadece. Keşke Volkan'la hiç tanışmamış olsaydım. Keşkelerim almış başını gidiyordu artık... Kapıyı çarpıp çıkmasıyla umutla kapıya koşturdum. Ama kilitledi.

Gözlerimden akan yaşlarla yatağa girdim. Odanın sıcak olduğu belliydi ama yine de üşüyordum. Örtünün altına girdim ve yüz üstü uzandım.

Yok olmak istiyordum.

🍷

Ne kadar ağladıysam hava kararmıştı. Panik yapmamaya çalışarak yatağın yanındaki lambayı açtım.

Kulaklarıma ilişen tıkırtı sesiyle odada bir duvar saati olduğunu fark ederek merakla baktım.

21.07

LEVLÂHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin