𝐾𝑎𝑟𝑎𝑛𝑙𝚤𝑘𝑡𝑎𝑘𝑖 𝐼̇𝑙𝑘 𝑉𝑎𝑚𝑝𝑖𝑟

3.6K 180 67
                                    

Selamlaaarrrr💝💕💘

Yeni başladığım ficler içinde en sevdiğim bu oldu. (Tabii Kolye dışında.)

Ben konuyu beğenmişke. İnş siz de beğenirsiniz.

İyi okumalaaarrrr 💘💞💕💝💘💗💗

🩸

Jungkook sıkıcı günün sonunda kendini banka bıraktı. Tek askılı çantasını kafasının üzerinden geçirerek çıkarırken yuvarlak camlı gözlüğü, onun sinirini bozmak istercesine burnunun ucuna düştü. Tek parmağıyla yukarı itti gözlüğü. Ne zaman düşse sinirleniyor, telefonu gözüne yakın tuttuğu için kendine kızıyordu. Bu gözlüğü hiç sevmiyordu.

Bugün okulda fazla yorulmamıştı, bütün kolay dersleri bugüneydi. Aslında en kötü günleri hep kolay dersler olan günler oluyordu. Çok bilmiş damgası yiyordu her bir ders. Çok umursamasa da bazen katlanmak zor olabiliyordu.

Tek yaptığı derslerinde iyi olmaktı. Bunun için neden zorbalandığını asla anlamıyordu. Bir süre sonra sorulara cevap vermeyi bile bırakmıştı, fakat derslerinin kötüye gittiğini farkedince diğerlerini umursamadan inekliğini yapmaya devam etti.

Onlar için geleceğini mahvedemezdi, iyi bir mesleği olsun istiyordu, para sıkıntısı çekmeden huzurlu bir hayat sürmek istiyordu. Bunun imkansız olduğunu biliyordu fakat bir umuttu bu işte. Zaten umut olmasa ne hayatta tutabilirdi ki onu? Her şeyin sonu belliydi çünkü. Birkaç yıl sonra nerede olacağı belliydi, işinde nerede olacağı belliydi, maaşı belliydi, yaşlılığı belliydi, onun için hazırlanan hayatın her şeyi belliydi.

Umudunu kaybetmemek yaptığı tek şeydi. O olmasa yaşayamazdı. Hayallerinde her zaman iyi bir para kazanıp iyi yerlerde olmak vardı. Bunlardan umudunu kesmek istemiyordu, hayallerini süslüyorlardı çünkü. Klasik ve sıradan bir insan olup, bir ekmek ve çorba için bütün gün akşama kadar çalışıp bir avuç parayla yetinmek istemiyordu.

Deney faresi gibi sadece görevini yerine getirip sonra dünyanın normal bir parçası olmak, dünyaya karışmak istemiyordu. Her gün sıradan hayatlar sonlanıyor, fakat seven bir iki kişisi dışında kimsenin ne haberi oluyor, ne de bir önemi oluyordu.

Bilinmenin tek bir anhtarı vardı. Para. Parası olursa bilinirdi ve tanınırdı, iyi veya kötü. Her şey onun elinde olur, onun istemediği hayatı yaşayan ve bir avuç para için koşuşturan insanları ayak sehpası hâline getirebilirdi.

Bunu istemediği söylenemezdi. İnsanları eşya konumuna getirmek ya da gereksiz sayıda insan çalıştırmak zorbalıktan başka bir şey olamazdı belki ama onlara ne zararı olurdu ki? Onlar sıradan insanlardı. Öldüklerinde tarihe değil, dünyaya karışıyorlardı. Kimin umrundalardı ki?

Yetinebildikleri ekmek için çalışıyor, ve onlarla doyuyorlardı. Hayallerinin ve isteklerinin bir önemi yoktu. Bilinmiyorlardı, otobüse bindiğimizde karşılaşacağınız türden insanlardı. Onları ekmek parasından etmek Jungkook'a yakışmazdı. Bu işleri seçmişlerdi belli ki ve ekmek için ayak sehpası olmayı kabul etmişlerdi. Bunun için Jungkook'un yapabileceği tek şey onları ayak sehpası olarak kullanmaktı. Kullanmazsa eğer o da bir başkasının terliği olurdu çünkü...

Bacağını diğerinin üzerine attı. Ortamı zar zor aydınlatan sokak lambasına çevirdi bakışlarını. Işık titreyip duruyor, birkaç kelebek sarı ışığın etrafında uçuşuyordu. Gecenin on ikisinde burada ne işi olduğunu bilmiyordu. Biraz kitap okumak istemiş ve kendini parkta bulmuştu.

Planını değiştirmeye karar verdi. Hiç bir şey yapmadan orada sadece oturacaktı. Etrafın sessizliğini dinledi. İlerideki bankta oturan çiftin gülüşleri bütün huzurunu katletti.

𝟼𝟶 𝙶𝚄̈𝙽 |  𝚃𝙰𝙴𝙺𝙾𝙾𝙺Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin