Ă̈n̆̈ă̈n̆̈ă̈s̆̈

1K 69 32
                                        




🩸

Jungkook boynuna giren kramplara aldırış etmedi bu sefer, geri de çekilmedi. Başı dönmeye ve etraf bulanıklaşmaya başlarken kollarını Taehyung'a sardı. Bilinci gitgide kapanırkense başı usulca Taehyung'un omzuna düştü. Pişman değildi.

"Aman be, sanki bunu yapmazsam ileride pişman olacakmışım gibi." Bogum Taehyung'a tekmeyi sertçe çaktı ve onu Jungkook'tan ayırdı. Taehyung geriye savrulunca gözleri irileşti ve Bogum'a odaklandı. Hâlâ açtı.

Bogum ise boynundaki laneti o an farketti. Bunu Taehyung'la konuşmak için sonraya sakladı ve karşısındaki canavara seslendi.

"Hey dostum, kendine gel artık. Çocuğun içinde ne varsa sömürdün." Ardından mırıldandı.

"Umarım çok geç kalmamışımdır."

Jungkook yere yığılınca Taehyung'un bakışları bilinçsiz yatan Jungkook'a yöneldi. Bir süre sonra tek gözü eski kahverengi hâline döndü ve beyazı -hâlâ biraz kırmızı olsa da- tekrar belirdi. Gözü geri geldiği gibi endişeli bir biçim aldı, az önce ne yaptığını çok iyi biliyordu.

"Yo, yo, yo..."

Hızla dizleri üzerinde yanına geçti ve kanlı parmağıyla nefesini kontrol etti. Parmağına gelen sıcaklıkla rahatlayarak derin bir nefes aldı. Onu öldürdüğünü sanmıştı. Kendinden nefret ediyordu, eğer Bogum onu durdurmasaydı Jungkook'u da kaybedecekti. Utancından yüzünü Jungkook'un göğsüne gömdü ve darmadağan hâliyle ağlamaya başladı. Bogum ise derin bir iç çekti.

"Neden bu kadar duygusalsınız?!"

Taehyung Jungkook'u doğrultup sarıldı sıkıca. Ona zarar vermişti, kendini kontrol edememişti. Artık Jungkook ona eskisi gibi güvenmeyecekti, onu eskisi gibi sevmeyecekti. Yaşlarını durdurmaya çalıştı fakat başaramadı. Zavallı sevgilisine baktı, her yeri kanla kaplanmıştı. Okşamaya doyamadığı saçlarına kanlar sızmıştı, bakmadan duramadığı yüzü bile kırmızıyla sarılmıştı. Çaresizce suratındaki kanları eliyle temizlemeye çalıştı fakat daha fazla dağıtmaktan başka bir şey yapamadı.

"Kim bu? Senin onu kurtardığını söylüyor, ne oldu?"

Taehyung Bogum'un varlığını hatırlayınca ellerindeki kanları yüzüne bulaştıra bulaştıra sildi yaşlarını. Jungkook'u odada kalan tek sağlam yere, kilimin üzerine indirdi. Sıkıntılı bir şekilde ayağa kalktı ve kan akan kızıl gözüyle birlikte Bogum'a döndü.

"İşine gelmeyen şeyi hatırlamazsın ki sen."

Bogum sırıttı sinir bozucu bir şekilde. "Neyi hatırlamam gerekiyor?"

Taehyung dolabına yöneldi ve içi kan dolu bir şişe ve bir şırınga çıkardı. "Ona saldırdın, az daha öldürüyordun. İdam edilmemen için onu kurtardım."

"Sadece bu kadar mı?" dedi Bogum sırıtarak. Devamını merak ediyordu. Olayların sadece bunlardan ibaret olduğuna inanmıyordu.

Taehyung ise lafı hiç dolandırmadı. "Sevgiliyiz."

Ağzı bir karış açılan Bogum hayretle Taehyung'a bakmaya başladı. Bu kadar şaşırmasına neden olansa Taehyung'un ta kendisiydi. Taehyung uzun bir süredir kimseyle birlikte olmamıştı ve olmayı da düşünmüyordu. Sadece iki hafta önce tanıştığı biriyle, bir insanla sevgili olmuş olması inanılacak türden bir şey değildi.

"Ebenin amı, sen mi? iki haftada mı?"

Taehyung soruyu duymamazlıktan gelerek şırıngayı kanla doldurdu ve iğneyi Jungkook'un boynuna sapladı. Zavallı Jungkook'un hâli içler acısıydı. Bu hâle gelmesinin sebebinin kendi olduğunu hatırladığında kendini parçalara ayırmak istiyordu Taehyung. Suçluluk hissinin verdiği gerginlikle sert bir şekilde Bogum'a seslendi.

𝟼𝟶 𝙶𝚄̈𝙽 |  𝚃𝙰𝙴𝙺𝙾𝙾𝙺Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin