İyi okumalar😏🩸
Jungkook zaten açık kalmış olan kapıyı ittirdi ve kapı hiç gıcırdamadan açıldı. Taehyung'u görmekten çok korkuyordu fakat evden ses seda çıkmıyordu. Eve sessizce girdi ve Bogum'un cesedini salona yatırdı. Onun hiçbir suçu yoktu, Jungkook'u kurtarmaya çalışırken canından olmuştu. Hiç tanımadığı bir çocuğu sırf arkadaşının sevgilisi olduğu için kurtarmıştı. Hem de öleceğini bile bile.
Jungkook yavaş adımlarıyla bu sefer, yatak odasına yöneldi. Acaba Taehyung hâlâ orada mıydı? Yoksa gitmiş miydi? Aralık duran kapının önüne geldiğinde yavaşça ittirdi. Kendini her şeye hazırlamıştı.
Daha kötü bir şey olmuş olacağından korkuyordu ama tek gördüğü yatağında sessizce oturan Taehyung'tu. Hiçbir tepki vermemişti ona. Bir yere odaklanmış bir şekile oturuyordu sadece, ne ağlıyordu, ne de sinirliydi.
Jungkook seslendi Taehyung'a sessizce. Fakat Taehyung yine de hiçbir tepki vermedi. Bu Jungkook'u korkutmuştu. Taehyung kendi gibi davranmıyordu, ne zaman Jungkook ona seslense hemen yanına koşardı. Şimdi yüzüne bile bakmıyordu.
Jungkook parçalara ayrılmaya yüz tutan kalbini daha da zorlayarak Taehyung'a tekrar seslendi. Taehyung'ta yine en ufak bir tepki yoktu.
Yavaşça yatağa doğru yürüdü, Bogum'un birkaç gün önce giydiği ve umursamadan yere attığı kıyafetlerinin yanından geçti. Geçen akşam üzerinde çizim yaptığı, defter ve kalemlerin hâlâ yerinde durduğu masayı geçti. Yatağın karşısında, Taehyung'un yanında ayakta dikildi. Taehyung hâlâ kıpırdamıyordu, hâlâ ne konuşuyor ne de ona bakıyordu.
Jungkook onu rahatsız etmemeye çalışaraktan yavaşça yatağa oturdu. Ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Hayır, tabii ki de biliyordu. Özür dilemek zorundaydı. Fakat özürün bu dakikadan sonra bir faydası olur muydu ki? Onu o kadar üzmüşken, bir de üstüne arkadaşı onun yüzünden ölmüşken kuru bir özrün faydası olur muydu ki?
Jungkook Taehyung'a çevirdi kafasını. Onu inceledi. Terlemişti, gözleri irileşmişti ve onları çok nadir kırpıyordu. Yanakları ıslaktı, gözleri kan çanağına dönmüştü, yorgun ve bitkin bir enerjisi vardı ve kesinlikle tükenmişti. Omuzları düşmüş, boynu bükülmüştü. Hayatı boyunca depresyonda olan yalnız bir adamı andırıyordu. Bakımdan, ilgiden ve mutluluktan uzak.
Ama Jungkook'a göre Taehyung asla böyle biri değildi. Taehyung cesurdu, iyiydi, anlayışlıydı, hoşgörülüydü, ilgiliydi... Taehyung insan değildi. İnsanlıktan oldukça uzaktı. Çünkü Jungkook insan dediği şeyden sadece kötülük görmüştü. Eğer insan demek buyduysa, Taehyung'u bir insan olarak tanımlayamazdı. O, onu her zaman korumuştu. Ona belki sadece iki hafta da olsa sahip çıkmıştı. Onu sevmişti, o kadar tehlikenin arasında mutlu olmasını sağlamıştı. Kendi yiyemediği yemekleri ona yapmıştı, evini açmış, kıyafetlerini vermişti, onunla odasını paylaşmış, merakla sorduğu soruların her birini sakince cevaplamıştı.
Jungkook her zaman katlanılamayan biri olduğunu düşünmüştü, aslında kimsenin onu sevmemesinin sebebinin kendi olduğunu düşünmüştü. Herkesi, ailesini bile, kendinden uzaklaştırdığını düşünmüştü. Tuhaf olduğunu ve insanların onu bu yüzden aralarında istemediklerini düşünmüştü, herkesin onu bu yüzden reddettiğini ve ondan kaçtıklarını düşünmüştü.
Taehyung bunların tam aksine davranan tek kişiydi. Onu asla garipsememiş, onu olduğu gibi, değiştirmeye çalışmadan kabul etmişti. En saçma alışkanlıklarıyla ve tuhaf özellikleriyle, her şeyiyle kabul etmişti. Taehyung onun bu saçma sapan hayatındaki en önemli kişiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝟼𝟶 𝙶𝚄̈𝙽 | 𝚃𝙰𝙴𝙺𝙾𝙾𝙺
VampirosJungkook, tek isteği parka çıkıp kitap okumakken kendini bir vampirin yatağında bulur...