𝑆𝑜𝑛𝑢 𝐺𝑒𝑙𝑚𝑒𝑦𝑒𝑛 𝑆𝑖𝑔𝑎𝑟𝑎𝑙𝑎𝑟

422 40 26
                                        




🥀


Soğuk rüzgâr vurdu yüzüme, her gün gördüğüm bu maraton, sıkıcı ama anılar yüzünden huzurlu hissettiren çatıdaydım yine. Anılar o anılar... Kanım anılarımla kaynıyor; mutlu, hüzünlü, haşin, neşeli, huzurlu farketmeyen her biri beni oluşturuyordu. Bazıları da bu terasta geçiyordu. Sevgilimle sarıldığım anılarım, onu öptüklerim, kucağında ağladıklarım, seviştiklerim... Bu çatıda çok şey yaşanmıştı.

Vahşice yüzümü bıçaklayan rüzgâra karşı çatının aşınmış kiremitlerine oturdum. Bu gece de diğerleri gibi ışığı sevmiyordu. hiçbir pencere ışık saçmıyordu, ben hiç vampirler kadar karamsar yaratıklar tanımadım. Bizim gibi olanlar sadece biz miydik? Bir sigara yaktım her gece yaptığım gibi. Bana ne kadar zarar verdiği umrumda değildi, ben daha ne kadar zarar görebilirdim ki?

Gecenin karanlığı, ıssız sessizlik ve her yerimde hissedebildiğim puslu rüzgâr tıpkı bir sahilde yapılan acılı, karamsar ve körelmiş duygulara hizmet eden denizin durgunluğunu andırıyordu bana. buraya neden çıkıyordum bilmiyordum. Bedenimi her gece bu çatıya zincirlemek bana sancılı bir acı veriyordu. Ama buraya gelmeden de yapamıyordum, ona ihanet ediyormuş gibi hissediyordum hep. Bu çatı ve aşağıdaki o küçük isli, sisli daire benim tek mirasımdı. Herhangi bir köşkten veya saraydan çok daha değerliydiler. burada bulunmak eskimiş ve çok fazla uğranmayan bir müzeyi tekrar tekrar dolanmak gibiydi. burası benim müzemdi. Hayallerimin, umutlarımın, yaslarımın, özlemimin ve 𝒂𝒔̧𝒌𝜾𝒎𝜾𝒏 sergilendiği bir galeriydi.

Bu gece çatı fazla soğuktu, ben ise soğuğun ısırığını hissedemeyecek kadar uyuşmuş, hissiz bir put gibi taşlaşmıştım. Fakat boğazıma bir öküzü oturtan, kalbimin ağrımasına sebep olan, ciğerlerimi alevler içinde bırakan hislerim beni puttan ayırıyordu. Neden her gece buraya gelip kendime bu acıyı yaşatıyordum ki? Çünkü gidecek başka hiçbir yerim yoktu. Aşağıda kalayım desem, kapıyı açtığım gibi anılar, hikayelerim yüzüme kusuyordu. Onlarla bir türlü başa çıkamıyordum. Her yerde benimlelerdi. çatıda en azından huzur vardı. tabii buna huzur diyebileceğimden emin değildim, nefes aldığımı hissedemiyordum bile. bu sessizlik beni boğazlıyordu. Bir şehir neden bu kadar sessiz olurdu ki? nefret ediyordum bundan! Bıkmıştım artık! Havasını solumak istemiyordum. Cansız bir gül gibi göğsümde solan kalbimin burada atmasını artık istemiyordum. Artık özlemek istemiyordum.

Neden unutmak bu kadar zordu ki?! Onu unutmak. artık onu unutmak... hayır hayır, istemiyordum. O benim sahip olduğum tek şeydi. Ama burası, burası, bu çatı, bu ev, bu sokaklar, bu binalar, bu hava, bu kuşlar, bu pislik, bu küf, bu rutubet kokusu, bu sigara izmaritleri, bu bulutlar. Arada bir üzerime yağan, bana öfke, üzüntü ve daha fazla özlemden başka bir şey getirmeyen o kahrolası yağmurlar! Buraya gelince ortaya çıkan anlayamadığım lanet olası duygularım!!! Belki de ölmeliydim. kendimi buradan aşağı atsam ölebilir miydim ki? Vampirler ölebiliyor muydu böyle? Bu ölüm benim son bulmayan acıma bir çare olabilir miydi? Biliyordum, hayır... biliyorum. Sakinleşmem gerekiyor.

Yoldan çıkmaya meyilli nefesimi dizginledikten sonra bunun hiçbir sebebi ve manası olmayan bir eylem olduğunu fark ederek, acı ve kederle dolu, insanların duysa tüylerinin dikileceği çığlığımı boş şehre bıraktım. Canım yanıyordu ama beni kimse duymuyordu! Boğazımı kaplanlar tırmalıyordu. Yine de durasım gelmiyordu. gözlerim yıkılmış bir barajmışçasına boşalmaya başlayınca ardı arkası gelmeyen çığlıklarım da daha cırtlak ve boğucu bir hal almışlardı. Kuşlar kaçışıp duruyorlardı, yine çok bağırıyor olmalıydım.

Sonunda duygularım yerini tekrar boşluğa bıraktıklarında özlemimin yerini boğazımda hissettiğim acı alınca yine arada bir geçirdiğim ataklardan birini atlattığımı fark ettim. ne önemi vardı ki? Beni duyacak kimse kalmamıştı. Beni hor gördüler siz de hor görmeyin. Ben tek başıma acımı çekiyorum. Burada, bu çatıda. Sevgilimi kaybettim, uzun bir süre önce. Onun sevgisine doyamadım ve nerede olduğu hakkında hiçbir fikrim olmaması beni perişan ediyor. hayır öyle düşündüğünüz gibi bir şehirde ya da bir ülkede değil. Ben Taehyung'u kaybettim. Onun bir türlü huzura eremeyen ruhu nerede hiçbir fikrim yok. Benim aşkımın bedenini ondan zorla çaldılar. Kafanız mı karıştı? Merak etmeyin... benim kafam da 50 yıldır karışık. Hiç bitememekle cezalandırılmış bir mum gibiyim. İçimden yükselen o iple kendimi yavaş yavaş yakıyorum. Bir insan ölümü neden bu kadar ister şimdi anlayabiliyorum.

𝟼𝟶 𝙶𝚄̈𝙽 |  𝚃𝙰𝙴𝙺𝙾𝙾𝙺Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin