𝐵𝑜𝑔̆𝑢𝑘 𝑂𝑑𝑎

4.2K 241 96
                                        


🩸

Jungkook boynunun acısıyla uyandı. Öldüğünü sanmıştı ve her yerin beyaz falan olmasını bekliyordu. Onu şaşırtan da bu asla beyaz olmayan bulanık ortamdı.

Bir yatakta yattığını tahmin ediyordu. Kafasının altında rahat bir yastık, üstünde sıcak bir battaniye olsa da boynu acıyordu. Bayılmadan önce yere düştüğü için incitmiş olmalıydı.

Nasıl kurtulabilmişti ki o durumdan? Ölmek üzere olduğuna emindi. Ama belli ki ölmemişti ve şuan düşünmesi gereken bundan daha önemli şeyler vardı. Şuan neredeydi?

Kafasını hafifçe çevirerek olduğu odaya baktı. Küçük bir odanın içindeydi. Oda karanlıktı, sadece yanındaki komodinin üzerindeki ufak bir gece lambasının sarı ışığı odayı görebilmesini sağlıyordu. Komodinin üzerine elini rastgele attı ve göremediği ahşabın üzerinde elini oradan buraya gezdirdi, aradığı şey ise, bir umut, gözlüğüydü.
İçerisi Jungkook'un görebildiği kadarıyla çok fazla eşya ile doluydu. Hemen komodinin arkasında, panjurlu pencerenin önünde tek kişilik soluk renkli bir koltuk görüyordu. Onun ardına koyu renk ahşaptan küçük sayılamayacak çift kapaklı bir dolap yerleştirilmişti. Duvarlara yapıştırılmış kağıt parçaları dışında yatağın alt kısmına bitiştirilmiş olan çalışma masasının üzerinde de kağıtlar seçiyordu. Masa daha çok dikkatini çekti, üzerinde koca bir yığın var gibiydi. Kapalı olan kapıya baktı, üstündeki askılığa yığınla kıyafet asılmıştı.

Buranın neresi olduğunu bilmiyordu. Neden burada olduğunu bilmiyordu, nasıl hayatta kaldığını bilmiyordu, İçi içini yemeye başlamışken yatakta doğrulmaya çalıştı. Boynu çok ağrıyordu, bu acı ağrı yanında paniği de getiriyordu. Buradan çıkması gerektiğini hissediyordu. Büyük bir gayretle doğrulabildi ve panjurun ipine uzandı. Dışarıya bakmak istiyordu. 

Fakat ipi çekerken boynuna saplanan acıyla kafasını geri yastığa sabitlemek zorunda kaldı. Çok aciz bir durumdaydı. Ne kıpırdayabiliyor, ne doğru düzgün görebiliyordu. Ağlamak geliyordu içinden ama bunun ona bir faydası olmazdı.

Yavşça duyulan kapı gıcırtısıyla o yöne bakmaya çalıştı. Kapının önünde biri duruyor gibiydi, tek gördüğü irice bir karaltıydı. İçini kaplayan korku karnına kramplar veriyordu. Göğsünün sıkıştığını rahatça hissedebiliyor, başına kötü bir şey gelmemesini dileyip duruyordu tanrıdan. Bu kimdi? Neden onun evindeydi? Ne istiyordu?

"Uyandın mı?" Sesi çok kalın değildi, ama ince asla değildi. Barışçıl bir tonda olması gram rahatlatmıyordu onu. Karaltı yavaş bir şekilde, neredeyse süzülerek Jungkook'un yattığı yatağa yaklaştı.

Jungkook o an elinde tuttuğu iki parlak camı gördü. Bunlar onun gözlüğü olmalıydı. Bakışlarını gözlükten çevirip biraz ötesinde duran yüze baktı. Bulanık gördüğü yüzün hatlarını seçebilmek adına gözlerini kıstı, göremiyordu. "Sen kimsin? Neredeyim ben? Ne oldu bana? Neden beni buraya getirdin? Ne istiyorsun?"

Yabancı ona gözlüğünü uzattı. "Sakin ol, iyisin sorun yok. Gözlüğünü al." Jungkook'un doğal olarak korktuğunu görünce daha da alçalttı sesini.

Jungkook çabuk bir harekte gözlüğünü alıp takarken o konuşmaya devam etti. "Kusura bakma, birkaç işim vardı ve... gözlüğün kırılmıştı. Onu tamir ettirdim. Yerdeydi, senin olduğunu düşündüm. "

Jungkook gözlüğünün iki çeliğini tuttuğu gibi taktı. Şimdi her şey çok daha netti, odanın soluk renk paletini daha rahat görebiliyordu. İlk olarak karşısındaki kişiye baktı. Yüzünü seçebiliyordu şimdi.

𝟼𝟶 𝙶𝚄̈𝙽 |  𝚃𝙰𝙴𝙺𝙾𝙾𝙺Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin