|8|

15.4K 533 47
                                    

İnsanı mayıştıran havasıyla beraber kendimi uykunun kollarına teslim etmemek adına oturduğum koltukta birazcık daha bedenimi dik bir konuma getirerek şirketin yolunu tutmaya başlamıştım.

Hastaneden ayrılır ayrılmaz binmiştim taksiye. Şimdi ise akan yolu bitkin bir şekilde her ne kadar gözlerimi açık tutmakta zorlansam bile izlemeye çalışıyordum.

Bu benim için çok normaldi artık çünkü aldığım kemoterapiler bedenime ya kusmayla geri dönüş yapıyordu ya da bu hâlde yorgunlukla.

Ama şuanda her ikisini çekmek beni daha da yoruyordu. Böyle kendimi bitmiş gibi hissediyordum. Ne parmaklarımı oynatacak gücüm vardı ne de nefes alacak en ufak bir halim.

Tüm bunlar olsa bile üstelik işe gitmek zorundaydım. Benim dinlenicek bir vaktim yoktu maalesef ki. Çünkü çalıştığım bu şirkette izin kotamı doldurduğum için birkaç gün daha yaparsam atılacağımı biliyordum.

Bundan dolayı da her ne kadar aldığım ilaçlardan sonra bitkin olsam bile gidip çalışıyordum. İşte böyleydi. Kimse kimseyi anlamıyor ya da acımıyordu ancak başına geldiğin zaman empati yapabiliyordu insanoğlu.

Daha fazla düşünürsem eğer hastalanacağımı bildiğimden dolayı başımı usulca sağ tarafa doğru yatırarak akan yolu izlemeye devam etmiştim. Gördüğüm mavilikler beni resmen içine çekiyordu.

Öyle huzurlu hissettiriyordu ki saatlerce gözümü kapatsam bile sesimi çıkarmayıp sonsuza kadar dinlenirdim bu yerde. Resmen unuttuğum duyguları hatırlatıyordu hem bu sayede de.

Gözlerimi hiç çekemeden denizin o berraklığına daldığım esnada midemde başlayan ufak yanma hissiyle beraber yüzümü buruşturmuştum bir anda.

Sağ elimi bitkin bir şekilde midemin üzerine yerleştirip ovmaya başlamıştım belki bir ümit geçer diye ancak bu sefer de midemin bulanması üzerine dişlerimi var gücümle sıkarak gözlerimi kapatmıştım.

Bu çok kötü bir histi ve ben bu histen oldukça nefret ediyordum. Almıştım zannediyordum fakat hala alışmış değildim. Beni günden güne bitiriyordu. Ve bu oldukça canımı yakıyordu.

"Abi, arka camı birazcık açabilir misin?"

Daha fazla dayanamadığım için öndeki şoföre zor da olsa seslenmiştim. Yoksa kendime gelemezdim tanıyordum kendimi.

"İyi misin kızım?"

Camın açılmasıyla beraber serin hava ciğerlerime dolarken içime derin derin nefesler çekmeye başlamıştım ki önümde oturan adamın konuşmasıyla kapalı duran göz kapaklarımı usulca açmaya başlamıştım.

"Biraz midem bulandı abi sorun yok merak etme, ayrıca sağ olun camı açtığınız için."

Zor da olsa kısık çıkan sesimle cevap vermiştim. Bakışlarım dikiz aynasından adamı bulduğunda abi de başını anladım dercesine sallayarak taksiyi sürmeye devam etmişti.

Yolculuk benim mide bulantıları ve bitkin bir şekilde geçerken birkaç dakika sonra nihayet şirketin önünde durmuştu araba. Durduğu an çantamdan şoföre parayı uzatarak temkinli bir halde ne kadar zorlansam da kapı kulpunu kavrayıp açmıştım yavaşça kapıyı.

Gözlerime nüfuz eden güneş ışığı görüşümü kısıtlasa bile sağ ayağımı yere doğru indirip zemine basmasını sağlamıştım. Bedenimi hareket ettirmek çok zordu şuanda. Sanki bütün kemiklerim kırılacakmış gibiydi.

"Yardım etmemi ister misin kızım?"

Koltuktan destek aldığım esnada diğer ayağımı da yere basarak ayağa kalkmıştım ki abinin sesini duymamla beraber bakışlarım hızlıca onu bulmuştu.

ACIVÂRİS Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin