|5|

16K 515 21
                                    

Anılar tekrardan bir yığın gibi üzerime çökmüştü. Kaldırsam gücüm yeterli değildi toplasam ruhum. Derin bir yorgunluktu yalnızca hissettiğim.

Kime baksam neye baksam bir boşluğun içinde yuvarlanıyor gibiydim. Ruhum bedenimi terk etmişti. Bir daha da geleceği yok gibiydi.

Toparlayınca düzelir zannediyordum ancak neyi elime atsam elime yüzüme bulaştırmaktan başka bir şey yapamıyordum. Böyle böyle kabullenmiştim işte. Bazen zorlamamak gerekirdi.

Bazen düşünüyorum da neden bazı şeyleri değiştirmek için kendimi kaybettiğimi. İnsanlar değişmezdi. Yalnızca düzeleceğini sanarak çaba sarf ederdik. Ama görüyorum ki değiştirdiğim yalnızca kendimdi.

O uzun süren yolculukta bile farkına varılmıyordu değiştiğin. Ne zaman çabalamaktan vazgeçersen işte o zaman değişirdin. Çünkü ben de değişmiştim.

Alya yalnızca bir fotoğraf karesinde kalmıştı. Çünkü onu kendi elleriyle öldürmüşlerdi. Şimdi sadece bir adım vardı fakat ben farklıydım.

En ufak bir şeyde ağlayan o kız çocuğu yoktu artık. Ya da bir çift sevgi gördü diye kendini bile unutan o kız yoktu. çünkü zamanında içime çokça akıtmıştım inci tanelerimi. Veyahut artık kimseden bir sevgi ya da bir merhamet için birilerinin gözlerinin içerisine bakmıyordum.

Benimle birlikte sevgi denen bu çaresizliği söküp almışlardı içimden. Bu yüzden de inancımı yavaş yavaş yitirmiştim. Çünkü zamanla geriye hiçbir şey kalmıyordu inandıklarından.

"Şu Cihan Bey'in eski karısı Alya değil mi Füsun?"

Düşüncelerim beynimde beni işgal altına almışken ilerlediğim bu yolda yanımdan geçen kadının sesiyle bakışlarım yüzüne doğru çıkmıştı yavaşça.

Biri diğerine bakarak bir şeyler söylerken diğeri ise baştan aşağıya beni süzmeye başlamıştı. Gözüm bir saniye kadar onlara değip hiç arkama bile bakmadan yoluma devam etmiştim.

"Kadının saç rengi bile değişmiş kız. Hem o'nun gözleri yeşil değil miydi? Neden şuan siyah acaba?"

Gözlerimi hiç istemesemde devirerek onların söylediklerine kulak asmadan bu sefer hızlı hızlı ilerlemeye devam etmiştim. İnsanlar zaten her zaman konuşurdu. Bunu da değiştiremezdik.

Yaz olmasına rağmen soğuk esen rüzgar gözlerime tesir ettiğinde taktığım lens de artık gözlerimin sulanmasını sağlamıştı. Birkaç kez gözlerimi kırpıştırarak bir elimle savrulan saçımı kulağımın arkasına yerleştirmiştim.

Görüş açıma sahilin mavilikleri girerken otobüs durağına kadar yürümeye devam etmiştim. Birkaç dakika kadar sonra gördüğüm durakla rahatladığımı hissederken adımlarımı daha da hızlandırmıştım.

Boş olan alana nihayet ulaşırken oturacak bir yerin olmadığını gördüğümde birazcık üzülsem bile birkaç dakikaya otobüsün geliceğini bildiğimden dolayı ayakta yavaşça sağa sola doğru giderek beklemeye başlamıştım.

Sol tarafa bir kez dönüp hemen ardından sağ tarafa doğru arkama döndüğüm esnada cebimden kartımı çıkartarak yavaşça bu sefer de önüme dönmüştüm.

"Kızım otobüs saat ka-

İşittiğim sesle birlikte bakışlarım hızlıca karşıya doğru bakarken sözü yarıda kesilmiş kadına kesilen nefesim ile birlikte bakmaya başlamıştım.

O kadar şaşkındım ki hareket dâhi edemiyordum. Yalnızca gözlerinin içerisine boşluk yaratan bakışlarımla bakmayı sürdürmüştüm her ne kadar şaşkın olsam bile.

Yıllar sonra bu şekilde hiç tahmin etmemiştim. Hayat gerçekten de tuhaftı. O da tıpkı benim gibi oldukça şaşkın duruyordu. Eli çantasında kalmış bir şekilde ağzı açıkken gözlerini gözlerimden çekmemişti.

Ancak bu şaşkınlığı kısa sürecekti çünkü hiç düşünmeden hızlıca arkama dönerek geldiğim yola doğru adım atmaya başlamıştım.

"Alya!!"

Ardımda işittiğim sese kulak vermeyip hızlı adımlarımla ilerlemeye devam etmiştim.

"Alya dur bekle kızım."

Kolumun tutulmasıyla beraber adımlarım da aynı anda durmuştu. Nefes alış veriş seslerim kulaklarımın içerisinde yankı yapıyordu. Kalbim resmen göğüs kafesimi dövmek istermiş gibi atıyordu.

"Alya, sensin kızım."

Karşımdaki kadının özlem dolu bakışlarına maruz kalırken bir boşluğu andıran gözlerimi ondan çekmeden dışarıya doğru sessiz bir soluk bırakmıştım.

" Rümeysa abla, konuşmak istemiyorum."

Her türlü yorgunluk barındıran sesimle konuştuğum esnada yüzünde oluşan o hüznü görmezden gelerek tekrardan ilerlemeye çalışmıştım ancak o'nun sesiyle bir kez daha adımlarım sekteye uğramıştı.

"Alya, lütfen kızım bir dur hemen gitme. O kadar çok şaşkınım ki halâ burada olduğuna bile inanamıyorum."

Yavaşça bakışları baştan aşağıya doğru bütün bedenimi incelerken bir süre saçlarımda oyalanan bakışları bu sefer de gözlerimde durmuştu.

"Çok değişmişsin Alya. Sanki başka biri gibisin."

Şaşkınlığı ses tonuna da yansırken avucumun içerisinde tuttuğum kartı var  gücümle sıkmaya başlamıştım.

"Öyle"

Belli belirsiz ruhsuzca konuşup bakışlarımı hemencecik yanda bulunan ağaca doğru çıkartmıştım.

"Seni o kadar çok merak ettim ki kızım ancak elimden hiçbir şey gelmedi. Telefonla ulaşmaya çalıştım fakat hattın kapalıydı."

Yavaşça bana doğru bir adım atarak tam da önümde durmuştu. Bu sefer de ağaçta olan bakışlarım kısa süre sonra ona değmişti.

"Konuş benimle kızım, susma böyle Alya. Sen eskiden böyle değildin."

Rüzgardan dolayı birazcık açılan eşarbını eliyle usulca düzeltirken yüzümde oluşan acı tebessüme engel olamamıştım.

"Konuşacak ne kaldı ki geriye Rümeysa abla."

Elini eşarbından çekip sözlerimi işitirken gözlerinde gördüğüm o hüznün daha da arttığına şahit olmuştum. Bende de hiç azalmıyordu.

"Alya tıpkı Cihan Be-

"Rümeysa abla sakın ama sakın bir daha o'nun adını ben yanındayken ağzına alma. Konuşmamız burada bitsin lütfen. Senden tek ricam benimle karşılaştığını kimseye söyleme. Zaten söylesen de bir şey değişmeyecek."

İçime derin bir nefes çekerek dışarıya doğru bırakmıştım.

"Allah'a emanet ol."

Göz temasını hızlıca bitirerek arkamı dönmüş ve geldiğim yolu tekrardan gitmeye başlamıştım. Her şey üzerime doğru geliyordu. Tam bitti diyordum  geri bana daha acı vererek geri dönüyordu.

Hazmetmeme bile izin verilmiyordu. Yüzleşmek bu kadar acı nasıl verebilirdi ki? Eskiden yakın olduğun insanlarla bu derecede uzak olmak ciddi anlamda üzüyordu beni.

Eskiden kaldığım o evde çalışıyordu Rümeysa abla. Kendisini bildim bileli çok merhametli, gülen yüzlü ve şefkatini hiç eksik etmeyen bir insandı. Hiç tatmadığım o annelik duygusunu ben ondan tatmıştım.

Şimdi ise birer yabancı olmuştuk her birimiz. Ondan belki de kaçmamam gerekirdi ancak artık yüzleşmekten yorulmuştum. Belki de bir daha kaldıramayacaktım bu da etkili olmuş olabilirdi.

Yüzüne bile doğru dürüst bakamamıştım geçmişin her bir izi yüzüme çarpmasın diye. İşte bu kadardı beni yerle bir etmek. Yalnızca bir suret bile yeterli olabilirdi.

Ama unuttuğum bir şey de vardı. Beni yerle bir edecek tek suretin bugün gördüğüm suretin olmamasıydı.









































Umarım beğenirsiniz. Gelecek bölümde görüşmek üzere. Sizleri seviyorum Ballarım 💕

ACIVÂRİS Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin