Kulaklarımda onlarca insanın uğultusu yankılanıyordu ancak gözümü açmaya bile gücüm yetmediği için yalnızca bir köşede öylece verilen ilacın bitmesini bekliyordum.
Her saniye her dakika kendimi daha da çok bitkin ve kötü hissederken elimden hiçbir şeyin gelmemesi yalnızca ne kadar çaresiz olduğumu kanıtlıyordu bir kez daha.
Midemde başlayan o yakıcı his yavaş yavaş boğazıma doğru yükselmeye başladığında daha fazla kendimi tutamayıp yanımda duran poşeti aldığım gibi içimdeki zehri kusmaya başlamıştım.
Acı tad poşete doğru süzülürken yorgun bedenim yalnızca bilinçsiz bir şekilde akan göz yaşlarım eşliğinde kendisini daha da etkisiz hale getirmeyi sürdürmüştü.
Tükenmiş hissediyordum. Kusmak bile artık zor geliyordu. Kesik kesik nefesler alırken midemde bir şeyin kalmadığını anladığımda daha fazla midemin bulanmaması için poşeti hemencecik yanımdaki çöpün içine bırakmıştım.
Kendime gelemeyen bedenim anın etkisiyle kendini yavaşça sedyeye bırakmıştı. Göğsüm hızlıca inip kalkıyordu şimdi de. Ancak nefeslerim yine eskisi gibiydi.
"Alya hanım, ilacınız bitmiş hemen çıkartıyorum merak etmeyin."
Yanımdaki hastayı kontrol ettikten sonra bana gelen hemşirenin konuşmasıyla beraber anlamıştım ilacın bittiğini. Başımı yana doğru yavaşça çevirdiğim vakit ilacın kalmadığını görmüştüm.
Yanıma gelen hemşire ise elimin üzerine takılı olan kelebeği usulca çıkarıp yüzüne yerleştirdiği tebessümle birlikte geçmiş olsun diyerek yanımdan ayrılmıştı.
Üzerinde pamuk olan tenime pamuğu birkaç saniye bastırıp yavaşça çekmiştim elimin üzerinden. Bakışlarım bu sayede mosmor olmuş tenimle buluşmuştu.
Şaşırmamıştım aslında ya da herhangi bir üzüntü yaşamamıştım. Çünkü bu görüntüyle iki yıldır başa çıkmaya çalışıyordum. Çıkmıştım da. Bu yüzden de alışmıştım artık zamanla, tıpkı alışmak zorunda kaldığım şeyler gibi.
Pamuğu avcumun içerisine alarak yandaki çöp kovasına bırakmıştım. Nefeslerimi yavaş düzene sokmaya çalışırken daha henüz kendime gelemediğim için sedyenin üzerinde birkaç dakika beklemeye başlamıştım.
"Geçmiş olsun Alya hanım."
Sedyede duran bakışlarım doktorumun konuşmasıyla birlikte hızlıca onu bulurken, yüzüne her zamanki kondurduğu gülümsemesiyle beraber gözlerimin içerisine bakıyordu.
Yorgun bedenim az da olsa birazcık kendini toplamak için zorlansa da başka çaremin olmadığını bildiğimden ben de tıp ki onun gibi olmasa da yüzüme yorgun bir tebessüm yerleştirmiştim.
"Sağ olun cemre hanım."
Yavaşça ve kısık çıkan sesimle konuşmaya çalışarak fısıltıyı andıran ses tonumla birlikte bitkin bir şekilde kendisine karşılık vermiştim. Boğazım resmen tahriş olmuş gibi canımı yakıyordu. Öyle çok kurumuştu ki yutkunamıyordum bile.
"Alya buraya çıkan sonuçların için geldim aslında. İnan ben de böyle olmasını istemem ancak bu ayki sonuçlar hiç iyi çıkmadı maalesef ki. Diğer aylarda çok iyi giderken bu ay neden böyle oldu hiç bilmiyorum. Sana üzülmemen, kafana bir şeyler takmaman gerektiği konusunda birkaç bir şey dediğimi hatırlıyorum öyle değil mi?"
Her ne kadar sesi yumuşak çıksa da içerisinde az da olsa bir sitem barındırıyordu. Haklıydı da bunun ben de farkındaydım fakat elimden başka bir şey gelmiyordu ki. İstemesen de takıyordum.
Gözlerimin içerisine cevap beklermiş gibi bakan kadını daha fazla bekletmemek adına içime derin bir nefes çekerek dudaklarımı usulca ıslatmıştım.
"Ben gerçekten bu şekilde olmasını istemiyorum cemre hanım ancak ben gerçekten çok yoruldum. Her şeye o kadar çok düzelecekmiş gözüyle bakıyorum ki, hiç boşa gideceğini düşünemedim bile. Beni de anlayın lütfen, tek başına mücadele etmek her ne kadar güç verse de yoruluyor insan. Baksanıza kimsem yok. İki buçuk yıldır bu hastane köşelerinde mücadele ederken kimse yanımda olmadı benim. Ben hep tektim."
Göz yaşlarım usulca çeneme doğru süzülürken nefeslerim yavaşça düzensiz olmaya başlamıştı.
"O kadar zor ki bunların hepsi artık çabalamak bile içimden gelmiyor biliyor musunuz? Ben her şeyimi kaybettim. Sevdiğim herkes beni bırakıp gitti. Ben kaldım ancak benimle birlikte de peşimi bırakmayan bu hastalık da kaldı. Ama biliyor musunuz bunu sizden başka bilen kimse yok. Çünkü benim kimsem yok. Sizce de bu hastalığın beni bırakmaması normal değil mi? Belki de o da benimle kalmak istiyordur. O da yalnız olduğumu biliyordur çünkü."
Cümlelerimi bir bir sıralarken canımın nasıl yandığını bir kez daha hissetmiştim. Öyle bir histi ki bu onlarca acı bir araya gelmiş de peşimi bırakmamak için debelenip duruyordu adeta.
"Cemre hanım Ali bey sizi çağırmamı söyledi."
Hemşirenin sesiyle birlikte bakışlarım hiç oraya değmezken omzumda hissettiğim elin sahibiyle göz yaşlarım daha da hızlanmıştı.
"Alya, sen çok güçlü bir kadınsın bunu sakın unutma. Neler yaşadın bilmiyorum ama bütün bunların üstesinden geleceğini çok iyi biliyorum tıpkı bu kanseri yeneceğin gibi."
Eliyle birkaç kez omzumu nazikçe patpatlayarak sözlerini bitirdiği gibi yanımdan ayrılmıştı. Ayak sesleri odayı terk ederken yalnızlık bir kez daha hüküm sürmeye başlamıştı ruhumda.
Düşünürsem üzüleceğimi biliyordum. Bunun için de uzandığım sedyeden yavaşça kendimi doğrultmaya çalışmıştım ki başımın bir anda dönmesiyle beraber tekrardan geri uzanmak zorunda kalmıştım.
Gözlerim anın etkisiyle kapanırken göğüs kafesim hızlı hızlı inip kalkıyordu. Ciğerlerim yanıyordu adeta. Kalkmak artık çok güçtü benim için.
Bir kere daha denemek için içime derin bir nefes çekerek elimle sıktığım örtüyle kendimi usulca kaldırmaya başlamıştım. Sanki kemiklerim kırılmış gibi bir arı vardı her bir yerimde.
Canımın acısıyla dişlerimi birbirine geçirirken nihayet zor da olsa kalkmayı başarmıştım. Derin soluğumu dışarıya doğru bırakıp birkaç saniye gözlerim kapalı bir şekilde öylece beklemiştim.
Yavaş yavaş kendime geldiğimi hissettiğim an ayaklarımı yere doğru sarkıtarak ilk önce sağ ayağımı zemine doğru değdirip elimle yataktan destek almıştım.
Var gücümle sıktığım çarşafı hiç bırakmadan diğer ayağımı da yere indirerek yavaşça doğrulmaya çalışmıştım. Bu saniyede midem ağzıma tekrardan gelse de derin derin nefesler alarak başımın dönmesini de unutmaya çalışmıştım.
Kapalı duran gözlerimi acele etmeden açarak derince bir yutkunmuştum. Yatağın hemencecik yanında duran çantamı bulduğunda bakışlarım usulca elimi oraya doğru atarak nihayet kavramıştım.
Yavaş adımlarımla birlikte arkamı dönerek kapıya doğru ilerlediğim esnada çantamı omzuma yerleştirip gideceğim yere doğru ilerlemeye devam etmiştim olacakları bilmeden.
Okuduğunuz için teşekkür ederim Ballarım 💕
Diğer bölüm fenaaa
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ACIVÂRİS
Acción"Sen beni terk edip kendine yeni bir yuva kurarken benim yuva kuracağım bir ailem yoktu. Senin her zaman yanında olan bir sürü insan vardı!! Ben burada kalmakla yetinebildim sadece. Acımı bile kimseyle paylaşamadım ben. İşte aramızdaki en büyük fark...