Sabah alarm sesi ile korkarak yerimden fırladım. Sırt üstü yatan sırığa baktım. Bartu'nun komodinin üzerindeki çalar saat çalıyordu. Bir süre bekledim yatakta oturarak. O alarmın sesine rağmen odun gibi uyuyordu. Ve en sonunda Bartu'nun kalkmayacağını anlayınca onun üzerinde sol elimi geçirdim ve yavaş bir şekilde saati kapatmak için sağ elimi uzattım. Ama uzanmak zordu. Ve sonun da uzandım, şükrederek elimi Bartu'dan uzaklaştırdım. Ama sol elimi tuttu ve diğer tarafına döndü, uyuyordu ama kolumu kırmak üzereydi bir insan uyurken bile nasıl can acıtabiliyordu anlamıyorum. Öylece kalakaldım elimi tuttuğu yetmiyormuş gibi birde kollarını göğsüne doladı. Artık kolumu kurtarmam imkânsızdı. Ama yavaşça yukarıya kaldırmaya çalıştım. Olmuyordu. Resmen kolları arasına hapsetmişti beni. Diğer elimden güç aldım ve öyle çekmeye başladım. Kolumu çekmeye çalıştıkça daha sıkı tutuyordu sanki. Onu uyandırmaktan korkuyordum ama canım acıyordu. Kolumu asılmaya başladım. Ve telefonum çalmaya başlamıştı. Allah'ım bittim ben, cidden. Kolum ona bağlıyken, ayağım ile yatağın ucundaki telefona uzanmaya çalışıyordum. Ve uzandım telefonu kendime doğru çektim. Annem arıyor... Diğer elim ile telefonumu açtım.
" Günaydın kızım . "
" Günaydın anne ."
" Tatlım ben mi uyandırdım seni yoksa uyanmış mıydın ?"
" Yok anne çoktan uyanmıştım ."
" Bartu nerede ?"
" Şeyy Bartu şuan oda da değil ." Derken birden kalktı telefonu aldı elimden.
" Günaydın anne . Ben bir yere gitmedim odadayım ." Dedi Bartu pişkin pişkin bana bakarak. Yataktan kalktım koltuğa geçtim. Acıyan kolumu tutmaya başladım.
" Aslına bakarsan Gözde konuşmamızı istemiyor galiba o kadar ." Dedi Allah'ın yerli malı. Ya sen kimin kızını kime anlatıyorsun acaba ya.
Koltuktan kalktım halen dahi salak salak anneme beni kötülüyordu bir süre yüzüne dik dik baktım. Ve el kol hareketi ile eşyalarımın yeri sordum. Anlamazcasına başını salladı. Ve fısıldayarak
" Eşyalarım nerede? " diye sordum. Ve parmağı ile banyoyu işaret etti. Koşarak banyoya ilerledim. Ve tüm kıyafetlerim su içindeydi. Bartu kesinlik ile bilerek yapmıştı. Kuru kalan kıyafetlerimi arama başladım ve ararken ayağım kaydı. Musluğa tutundum ve açıldı. Birde her şey ıslanmaya başladı. Ve musluk kapanmıyordu. Ne kadar çevirsem boşaydı. Tüm kıyafetlerimi ıslanması yetmiyormuş gibi kendimde ıslanıyordum. Yerdeki kıyafetlerimi hızlıca köşeye itelemeye başladım. Ve Bartu girdi içeriye Allah'ın davarı bari kapıyı tıklasaydı iyi olacaktı. İçeri girdi ve duvara yaslandı zevk alırcasına beni izliyordu. Yüzünde gülücükler açıyordu. Bide utanmadan;
" Ne oldu ?" Diye sordu ebenin körü oldu geri zekâlı. Küstah herif.
" Geri zekâlı bütün elbiselerimi mahvetmişsin ." Dedim sinirli bir şekilde. Öküzün trene baktığı gibi baktı. Zaten bir farkı yoktu.
" Bu hiçte komik değil Bartu ."
" Bana da komik gelmiyor ." Dedi ve çıktı. Of içimden bütün küfürleri ettim. Sonra tüm kıyafetlerimi banyodan çıkardım. Bartu oda da trafik lambası gibi dikiliyordu;
" Annen bizi kahvaltıya davet etti. Yaklaşık on dakika var yani kısaca senin ." Dedi pis pis gülerek. Düşünmeye başladım. Oda da beni izleyerek zevk almaya devam etti. Sonra ise kendisi duşa gitti. Bende ütüyü ve saç kurutma makinesini aldım. Kırmızı elbisemi kurutmaya başladım. Tek parça kurutarak vakit kazanmaya çalışıyordum. Çünkü daha saçım, başım yapmam gerekti. Bartu çoktan duştan çıktı. Üzerine mavi bir gömlek altında, beyaz bir tişört ve lacivert bir kot giymişti.
" Ooh ütü yapıyorsun ."
" Ne o buda mı yasak ?" Diyerek sesimi yükselttim.
" Müstakbel karıcım öncelikle sesini yükseltme... Bu evde sadece ben sesimi yükseltebilirim ."
" Sabrediyorum Bartu ama her şeyin bir sınırı var. Sana her şeyi izah ettim değil mi? Bunu sen üzülme diye sakladım. " Dedim ama o beni umursamadan;
" 5 dakika kaldı ." Dedi ve bir süre gözlerimin içine baktı. Ve gözleri ile ütüyü işaret etti. Baktığımda ise elbisem yanmıştı. Allah kahretmesin. Yanan yere baktım kocaman bir delik vardı. Ağzım açık kalmıştı o şekilde. O ise bundan keyif alarak karşımda dikiliyordu. Ve bir adım yaklaşıp;
" Cehenneme hoş geldin sevgili karıcım. " Dedi ve bir kaşım havada ona bakakaldım resmen.
" Nasıl yaptın bu oyunculuğu çok merak ediyorum çünkü Oscar ödülünü hak ediyorsun. " dedim alaycı bir tavırla.
" Öncelikle bu zamana kadar dediğin yaptığın her şeye sadece inanmış gibi yaptım o kadar "
Ve odadan çıktı. Elbisenin sadece sırt kısmı yanmıştı. Bartu'nun eşyalarından bir ceket aldım ve öyle giymeye karar verdim. Makyajımı sildim. Saçımı salık bırakıp kurumasını sağladım ve hazırdım. Aşağıya indiğimde Bartu koltukta keyifli keyifli oturuyordu ta ki beni görene kadar. Bir süre boş boş baktı suratıma ve sonra ise;
" Ben sana bu evde ya da oda da hiçbir hakkın yok demedim mi ?" Dedi kaşları çatık bir şekilde ama gözleri bir an sanki eski Bartu gibi baktı ya da ben öyle zannettim. Ve cevap verdim;
" Sen delirmişsin !" Dedim telaşlı bir ses tonuyla ve devam ettim;
"Mal mısın ne giyecektim acaba biraz beynini kullan."
" Sence normal değil mi? Seni istemediğimdendir belki de delirmişliğim ." Dedi sert ve duygusuz sesiyle. Hayal kırıklığına uğramış bir şekilde öylece kalakaldım. O beni seven kişi nasıl bu kadar taş kalpli olmuştu? Anlam veremiyordum. Artık cevap vermemiştim anlamıştım onun artık bana asla eskisi gibi bakmayacağını, sevmeyeceğini, öpmeyeceğini ve güvenmeyeceğini öyle bir şey olur ise kesinlikle oyunun parçası olacaktı. Ve kabullenme zamanı gelmişti artık onun kalbi bana ıstırap olacaktı, burası artık Bartu Vural ile benim cehennemimdi. Ama onu sevmekten vazgeçemezdim bunu yapamazdım kendim de başaramazdım bunu. Zaten mesele Bartu ile bu halde olmamız değildi. Ortada bir savaş var ve bu savaşın odak noktası sadece benim. Tek bildiğim sadece haklı olmasıydı. Bartu ile aramızda o kadar şey yaşanmıştı böyle bitemezdi en azından. Kalbim çok zorlanıyordu tekrar atmak için çabalarken, nefes almayı tekrar öğreniyordu sanki bedenim. Bu zamana kadar çok kolay nefes alıyordum ama artık boğuluyormuş gibi hissediyorum... Evet, ben Bartu'ya gerçeği söylemekten kaçmıştım ve değişmeyen gerçekte o kaçtığım şeyin muhakkak karşıma çıkmasıydı. Öylede olmuştu.
Sonra ise evden çıktık arabaya bindik. Aklım annemde ve babamda kalmıştı. Bartu sabah sabah saçma bir şekilde konuşmuştu çünkü. Yolculuk o kadar sessizdi ki o bile rahatsız ediyordu insanı, o bile incitiyordu. Sonra telefonumu ceketimin cebinden çıkardım ve bileğimdeki morluğu gördüm. Dün gece ki yaşananlar önüme hayal hayal beliriyordu. Gözlerim doldu ama ağlamamak için direniyordum ve direndim sadece...
SİZCE GÖZDE NAZ ANNE VE BABASINA ANLATACAK MI BU OLANLARI?
BARTU'NUN BU YAPTIKLARI DOĞRU MU?
HİKÂYEYİ BEĞENİYORSANIZ OY VEREBİLİRSİNİZ.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Daima Benimsin
Fiksi Remaja" Uyanma vaktin geldi Bartu Vural ! " Dedim sesimi hafif yükselterek . " Sen halen dersini almadın mı ya ? Dünkü korkman yetmedi galiba . " Dedi gözlerini ovalayarak . " Bir ders aldığım doğru . Aslına bakarsan mutluyum bile . Bu yaptıklarından sonr...