24. NE KADAR ÇOK MESAFE VAR ARAMIZDA.

56 41 1
                                    

Sıkıcı ve klasik geçen yolculuk sonunda eve geldik. Bartu'nun cehennem adı verdiği yere ulaştık ya yanacaktık burada ya da söndürecektik bu ateşi. Eritecektik aramızdaki buzları, bitirecektik bu savaşı. Ya daha keskin silahlar ile artacaktı nefretimiz, ya da kopacaktı tüm bağlarımız ve bunu sadece bizim duygularımız, hareketimiz belirleyecekti, bunu sadece biz yapacaktık iyisiyle kötüsüyle. Arabadan indim, indik. Bartu kapıyı açtı ben içeriye geçtim oda arkamdan giriyordu. Yatak odasına girdim kıyafetlerimi ayarladım ve duşa girdim. Ne kadar yorulmuş, ufalanmış bedenim. Suyu açtım kaynar su bedenimi ısıtmıyordu. Ama vücudum kızarmıştı. Sonra kapadım suyu, çıktım duşa kabinden, giydim bornozumu kıyafetlerimi. V yaka gri tişört, altına kahve tayt giydim. Saçlarımı kuruttum ve banyodan çıktım. Bartu montunu giymişti;

" Nereye ?" Dedim cevap vermedi.

" Bartu... Sana diyorum nereye ?"

" İşim var biraz geç dönebilirim ." Dedi ve anahtarı aldı beni eve kilitledi. Gitti, keşke nereye gittiğini söyleseydi. Merak ettim ama neden düzgün bir şey demiyor, bir şey mi oldu ki? Kapıyı da üzerime kilitledi. Cins adam ya sonra müzik açtım ve evi toplamaya başladım. İlk yatak odasını topladım. Bartu maşallah gardolabı yatağa boşaltmış. Kıyafetlerini güzelce ütüledim. Yakınındayken alamadığım kokusunu gömleklerden aldım. İçime çektim kokusunu, sonra salonu topladım. Biraz dinlendim, televizyondan dizi açtım. Vakit geçmiyordu. Saat 18.26 olmuştu. Bartu gelir diye akşam yemeğine giriştim. Yoğurt çorbası yaptım yanına ıspanaklı börek. Çay makinesine su koydum. Bulaşıkları yerleştirdim, Yıkanan çamaşırları serdim. Balkona çıktım acaba gelmiş midir diye baktım. Ama gelmemişti. Telefonuma baktığımda şarkı dinlemekten şarjı %1 'di telefonu masanın üzerine koydum.

Ve kaynayan suyu elime aldım birden elektrikler kesildi. Elimdeki çay makinesi yere düştü, kaynayan su ayağımı yakıyordu. Ama şuan o umurumda değildi. Karanlıktı her yer karanlıktı. Her yer karanlık... Her yer karanlık... Hiç ışık yok. Bir mum ışığı bile yok, o yok, ne zaman düşsem bu yalnızlığa gereksiz korkularım artıyor. Sanki gölgeler üzerime yürüyor. Evde biri varmış gibi, bana zarar verecekmiş gibi. Geri geri gittim, Buzdolabının önüne çöktüm ellerim titriyordu. Umutlarımla tek başıma kalmıştım. Beynim susmuyordu. Kendimden, aşkımdan, ailemden, hayatımdan, ondan, bundan, şundan konuşup duruyordu beynim. Kulaklarım çınladığı an elim ile kulaklarımı kapattım. Bacaklarımı karnıma sokarcasına içime doğru çektim. Ayağa kalkacak halim mecalim yoktu. Günlerdir tuttuklarım patlıyordu sanki. Hep güçlü kalmaya çalışıyordum ama şimdi ise o güçten tek bir eser dahi kalmamıştı. O yanımda yoktu. Eskiden seven adam yoktu. Duygularım, kırıldıklarım, hislerim içimde birikenler şuan gün yüzüne çıkıyordu. Şimdi tükenmiş bedenim yıkılmıştı. Rutubet bir duvar misali yıkılmıştı... Yıkılmıştım. Tir tir titriyordum. Gözlerimi kapatıp açtığımda sanki Bartu'yu görüyordum. Ellerim ile kulaklarımı kapattıkça kapatıyordum. Kendimi sıktıkça sıkıyordum ve ağlayışım artıkça artıyordu. Engel olamıyordum. Yüzüm ağlamaktan yanıyordu. Gözyaşlarım bedenimi yakıyordu alev... Alev. Gözlerim ağır ağır kapandı. Ama bayılmadım. Bacaklarım kendini saldı. Ellerim bıraktı kendini. Buzdolabına yaslandım. Gücüm sanki beni terk ediyordu. Bedenimi terk ediyordu. Ama halen ağlıyordum. Bu yaşananlar beni bitirmişti. En çokta Bartu bitirmişti, beni tüketmişti... Titreye titreye sakinleşmeye çalışıyordum ama imkânsızdı. Ve kapı açılış sesi geldi. O gelmişti bana sesleniyordu. Elinde telefon feneri ile beni o halde görünce şok içinde;

" Gözde! Gözde !" Diyerek yaklaşmaya başladı dizleri üzerine çöküp yaklaştı. Ben ürkek ve korkmuş bir şekilde;

" Yaklaşma! Yaklaşma bana !" Diye bağırarak kendimi ondan geri çekerek elim ile kulaklarımı kapattım. Sanki delirmiştim. Şuan delirmiştim. Ve beni o, bu hale getirmişti. Sarılmaya çalıştı ama ben ittim.

Sen Daima BenimsinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin