~ 54.Bölüm ~

172 9 9
                                    

✖️Yaşadıklarımdan pişman değilim. Fakat seninle tanıştığım güne geri dönsem 'merhabadan' ileriye gitmezdim✖️

Rüya'nın ağzından:

"Nasıl,ne demek?" Annemin gülüşü odanın atmosferini daha çok gerdi. "Biriniz konuşabilir mi artık!" Sesimin tonu beni bile rahatsız ederken babam gerile gerile oturdu ve ellerini saçlarına geçirdi.

"Burdan gidecek ve daha iyi bir yerde okuyacaksın" nefes almakta zorlanmaya başladığımda gözlerimin dolmasını aldırmadım. "Na-nasıl?" Babam önündeki viski dolu bardağı alarak dudaklarına yavaşça değdirdi. Aniden kafasına dikerek yüzünü buruşturdu ve rahatlama tonunda bir ses çıkardı.

"Nasıl diyorum!" Günlerden,aylardan sonra sesimi bu kadar yükseltmem annemi şaşırtmıyordu. Sadece defalarca kez bu aksi yönümün Hakan sayesinde ortaya çıktığını hatırlatıyordu. Ben onu seviyordum. En azından benim içimdeki bir yönümü ortaya çıkarmıştı.

"Bizi duyduğunu düşünüyorduk," dedikten sonra anneme baktı. "Kızımızın sadece bu yönünü ortaya çıkarmamış. Daha da kötü bir şey yapmış. Anlama duyusunu zedelemiş" karşımda kahkaha atarken sinirle soludum.

"Anlama duyumu zedelemek mi? Siz iyi misiniz? Yalvarırım kendinize gelin!" Babam umursamaz bir şekilde cama doğru döndü ve ciddiyeti ele geçirerek dondurucu bir ses tonunu kullandı. Küçüklüğümden beri, bu sesten çok korktuğum için odayı terk eder, yani kısaca kaçardım. Fakat ellerimi yumruk yaptım ve gözlerimden sonunda kurtulan mahkumlara ses çıkarmayarak boğazımdaki yumruyla ve acıyla beraber konuşmaya başladım.

"Pekala,siz nasıl isterseniz öyle olsun" merdivenlere yönelirken hiç bir tepki göstermedim. Hızlı ve sessiz bir şekilde yukarı çıktım. Kapıyı arkamdan kapatarak kapıyı kilitledim ve duvara yaslandım. Elimi ağzımı kapatacak bir şekilde yüzüme yerleştirdim. Yüzümü olabildiğince buruşturdum ve nefes almaya çalıştım. Bir kolumla bacaklarımı kendime çekerken bir taraftanda kendimi teselli etmeye ve rahatlamaya çalışıyordum.

Acı olan ise kimse duymasın diye her zaman ki gibi odamda yalnız başıma ağlamak ve yine kendi kendimi teselli etmemdi. Telefon sesiyle oturmaya devam ettim. Israrla telefon bir çalıyor bir de kapanıyordu. Ayağa kalkarak kapıyı kilitledim. Kendimi topladığımda yavaşça yatağa yöneldim ve uzandım. Telefonu elime alarak kim olduğunu bakmadan açtım.

"Efendim?" Sesim titrek ve bok gibi çıkıyordu.

"Ağladın mı sen?" Hakan'ın sesiyle yattığım yerden doğrularak oturdum. "Ha-Ha-hak-kan" kekeleyerek konuşmamın tek nedeni onun sesiyle daha çok ağlamam oldu.

"Siktir neyin var!" Bu bi soru değildi. Bu sadece sinirle söylenmiş bir cümleydi. Cevap beklemiyordu. "Ben,çok kötüyüm" nefes almaktan zorlanıyordum. Sessiz konuşsamda titrek sesim beni ele veriyordu.

"Nerdesin? Hemen geliyorum" arkadan sandalye seslerini duyduğumda yüzümü elimle kapattım. "Senden sonra nerdeysem hala oradayım" Derken aynaya baktım. Karşımda upuzun bir boy aynası vardı.

"Seni ben üzmeye bile kıyamazken kim yaptı sana bunu?! Siktiğimin orospu çocuğu!" Küfür etmesine ses çıkarmadım. Çünkü şuan ilk defa böyle bir Rüya'yla karşılaşıyordum. Yüzü kıpkırmızı olmuş,dudakları morarmış,yüzü kırışmış ve kendini susturmaya çalışan bir Rüya. Böyle birini daha önce tanımamıştı. Yavaşça göz yaşlarını sildi ve derin bir nefes aldı. "Rüya orda mısın?" Hakanın sert sesiyle kendine gelerek aynaya bakmaya devam etti.

"Gelme,git. Seni istemiyorum. Bana sen daha kötülerini yaşattın şimdi ağlıyorum diye böyle davranıyorsun. Buna hakkın yok! Belki yaşadıklarımdan pişman değilim. Fakat seninle tanıştığım güne dönecek olursam 'merhabadan' öteye gitmezdim,anladın mı? Hepsi seni sevdiğim için başıma geldi. Burdan gideceğim. Sende bende bundan,bu işkenceden kurtulacağız anladın mı? Git. Sakın gelme. Dediklerimi unut. Anladın mı beni?" Telefonun yüzüme kapanmasıyla yüzümü ellerimin arasına aldım ve yatağa yüz üstü yattım.

KaybolmuşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin