~42.Bölüm~ SEN BENİM ULAŞILMAZ'ımsın

701 18 2
                                    

Rüya'nın ağzından:

Filmlerde izlediğim,kitaplarda okuduğum kızlar gibi,cesaretli ve yüzsüz olabilir miydim?Belki..

Ayağa yavaşça kalktım. Merdivenlere ilerlemeye başladığımda sağ gözümden akan ve yanağımı ıslatan gözyaşımı hızlıca sildim.

Ayaklarım gitmemek için direniyorlardı sanki. Hani şu köpek sahipleri,köpeklerini dışarı çıkarırlar, ardından eve gitme vakti geldiğinde köpekler gitmek istemez,çırpınırlar fakat zorunda kalırlar ya aynı öyleydi. Ayaklarım titriyordu... Gözlerimi yumdum ve ellerimi yumruk yaptım.

Gerçekte ben böyle biri değildim. Aslında başkalarına karşı hala ulaşılmaz biriydim fakat hakana karşı öyle değildi. Onun yanında çok değişiyordum. Ayağımı yere sertçe vurdum ve ona karşı böyle yaptığım için kendime kızdım. Arkamı döndüm ve kapıya ilerlemeye başladım.

Kapı kolunu tuttuğumda hakanın keyifli çıkan sesi yüzünde nefesimi titrek bir şekilde dışarı verdim. "Birde gururlu" dediği zaman kolu tutmayı bıraktım ve gözlerimi yumdum. Tekrar açtığımda nefesimi dışarı verdim ve ona doğru döndüm.

Arkama baktığımda merdivenlerin tam solunda ki duvara yaslanmış,kollarını göğsünde birleştirmiş bana bakıyordu.

Derin bir nefes alıp,verdim. Şuana kadar hep ben üzülmüştüm. Şimdi sıra ondaydı.

"Sana sadece şunu söylemeliyim. Yeter artık sıkıldım anladın mı? Bana bir iyi davranıp,bir kötü davranıyorsun. Sana ayak uydurmaya çalışıyorum fakat olmuyor. Sonunda hep üzülen ben oluyorum. Sen bundan nasıl etkileniyorsun? Hah! Aynılarını yine yapıyorsun. Uzak durmak istiyorsun fakat olmuyor. Yine gelip aynı şeyleri yaşıyoruz. Seni bilmiyorum fakat ben bundan çok sıkıldım. Bana şunu söyle uzak duracaksak,duralım. Durmayacaksan böyle aptal şeyleri tekrar etmeyelim. Canım yanıyor" dediğimde hıçkırmaya başladım. Gardiyanlarım çok acemiydi anlaşılan. Gözyaşlarım özgür kalmaya başlamışlardı. Elimin tersiyle yüzümü sildim ve ona bakmaya devam ettim.

Doğruldu ve karşımda dimdik durmaya başladı. Saçlarına baktığımda yine dağınıktı. Tişörtü bembeyazdı. Uçlarındaki siyah lekeleri saymazsak tabi. Kotu dardı. Bacaklarını sarıyordu. Siyah kotunun altına siyah ayakkabılarını giymişti. Bir eliyle saçlarını dağıtırken diğer elini cebine soktu. Bu sinirimi az da olsa geçirmiş miydi? Onun bana bakıp çarpık bir şekilde gülümsemesi..

"Neye gülüyorsun?" Dediğimde kendimi tebrik ettim. Hatta kendi vicdanımda çalışan avukatlar ayağa kalkıp alkışladılar. Ona karşı hele ki bu etkileyici görünüşü ve gülümsemesine karşı böyle birşey demem gerçekten imkansızdı. Onun beni sevmesi gibi...

Bir adım yaklaştığında "güçlü bir kıza alışacağımı sanmıyorum" dedi. Yüzüme yapmacık bir gülümse yerleştirdim.

"Ben bana her an zarar verebilecek birine alıştım. Garip olan ne biliyor musun?" Dediğimde kafasını hayır anlamında yavaşça salladı.

"Sen bana her an zarar verebilirsin fakat ben senin yanında daha güvenli ve huzurlu hissediyorum... Ben..ben kimsenin peşinden koşmazken senin peşinden koştum...koşmaya da devam ediyorum" ben kimsenin peşinden koşmamıştım. Doğruydu. Hep başkaları benim peşimde koşmuştu ve ben hep reddetmiştim.

Bir adım atarak yaklaşmaya başladı. Yine şu duvar oyununu mu oynayacaktık? Her adımıyla uzaklaştığım ve en son olarak sırtımın duvara çarpmasıyla oyunun en güzel yerinin geldiği oyun. Ve oldu. Her adımıyla uzaklaştım ve sırtım duvara çarptı. Oyunumuz başladığında gözlerimi kapattım. Güçlü olmalıydım. Vicdan mahkememde beni yüzü asılmış avukatlarım ve hakimin karşısında durup yine haksız çıkacağım bir şey yapmamalıydım...

KaybolmuşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin