- 40 -

252 16 13
                                    

Üstümdeki elbiseyi hafif düzeltip arabadan inip anahtarım ile evi açtım.
Saat gece 1:30 civarıydı.
Stüdyodan daha yeni gelmiştim eve.
Son günlerde sadece stüdyodaydım, eve girdiğim yoktu.
O kavganın üzerinden 1 hafta geçmişti.
O kadar sıkmıştı ki bu olay beni, bana iyi gelen şeyi yapıyordum sadece; şarkı yapmak.
Az önce menajerimle küçük bir kutlama yapmıştık, çünkü bir hafta iki şarkı yapmıştık.
Geç olmadan eve dönmeye karar verdim, çünkü gerçekten yorulmuştum.
Emirhan bana arada yazıyordu ama cevap vermiyordum.
Ahmet bana gerçekten sinirli olacak ki hala yazmamıştı.
Ben ona arada yazıyordum ama geri dönmüyordu mesajlarıma.
Neden Ahmet bu kadar çok kafaya taktığımıda bilmiyordum.
Ama onu çok özlemiştim sanki.

Evin kapısını açıp anahtarımı dolabın üstüne bıraktım.
Ceketimide çıkarıp dolaba astım.
Ev karanlıktı.
Sadece led ışıklar açıktı salonda ve bir telefon yansıması.
Işığı açmadan salona girdim.
Koltukta oturan Ahmet'e baktım.
Beyza: Selam.
Ahmet bana bakıp geri telefonuna döndü.
Beyza: Bizimkiler nerde?
Ahmet: Reckol ve İrem date çıktılar, Özbey abi ve diğerleri bir şeyler içmeye gittiler.
Yanına oturdum ve ona baktım.
Beyza: Ahmet?
Ahmet: Hm?
Beyza: Neden soğuk davranıyorsun?
Ahmet: Yo.
Beyza: Ne yo? Konuşsana benimle.
Ahmet: İstemiyorum.
Beyza: Sebep?
Ahmet ayağa kalktı.
Ahmet: Sebep mi?! Bunu gerçekten soruyormusun beyza?!
Beyza: Ahmet sakin ol.
Ahmet: Olamam! Görmüyormusun?!
Beyza: Neyi?
Ahmet: O kadar mı emirhan'a aşıksın?! O kadar mı o piç seni kendine aşık etti?!
Beyza: Ahmet, lütf-
Ahmet: Gerçekten yazık size! Sen bu kadar mı cahilsin?
Beyza: Ahmet!

Bende ayağa kalktım ve ahmetin önünde kaşlarımı çattım.
Beyza: Yeter! Çok olmaya başladın!
Ahmet: Ben mi?! Lan aylardır belkide yıllardır sana sevgimi belli etmek için köpek gibi her hale girdim! Tamam dedim, ahmet şimdi yapabilirsin, ama olmuyor! Kabul etmiyorsun, etmek istemiyorsun!

Beyza: O iş o kadar kolay değil!
Ahmet: Daha ne kadar seni üzmesini bekliyorsun beyza? Daha ne kadar bana siktiri basacaksın?!
Beyza: Biraz zamana ihtiyacım var, söylemiştim.
Ahmet: Ben sana o zamanı veriyorum! Hatta yaralarını iyileştirmeye çalışıyorum o zamanda ama sen bunu görmüyorsun!

Kafamı eğip yere baktım.
Ahmet bana yaklaşıp parmakları ile çenemi tutup kafamı yukarıya kaldırdı.
Çok yakındık.
Kırmızı led ışık, onun gözlerini öne çıkararak, derinden bakmama sebep oldu.
Ahmet: Lütfen artık beni gör, lütfen artık sana ne kadar değer verdiğimi gör.
Beyza: Özür dilerim.
Ahmet: Senin özür dilerim diyen dudaklarını yerim.
Beyza: Ye.
Ahmet şerefsiz gibi sırıtıyordu.
Nefesi dudağımın üstüne vuruyordu.
Ahmet yavaşça dudaklarını dudaklarıma değdirme başladı.
Karnımdan her an kelebekler çıkabilirdi.
Yavaş yavaş dudaklarımızı hareket etmeye başladık.
Ahmet elini çenemden çekip belime doladı.
Ben ise kollarımı onun boynuna doladım yavaşça.
Gözlerimizi kapatmıştık ve kendi halimizdeydik.
Dudakları çok yumuşaktı.
Arada bir öpüşürken gülümsüyordu.
Elleri yavaş yavaş aşağı iniyordu.
Biraz korkmadım değil.
Beni kalçalarımdan tuttu ve kucağına aldı.
Çok zayıf olduğu için her an kırılır diye korkuyordum ama şu an umrumda bile değildi.
Kendimi ona daha çok bağlamıştım.
Ahmet beni yavaşça koltuğa yatırdı ve üstüme çıktı.
Aslında yapmam böyle bir şey ama o an çok doğruymuş gibi geldi.
Bütün dertlerimi unutmuştum.
Çok nazik davranıyordu.
Ahmet biraz geri çekildi ve gülümseyerek bana baktı.
Biraz bakıştıktan sonra çeneme değen kolyesinden hafifçe kendime çektim ve dudaklarımızı birbirine kavuşturdum.
Ahmet sevinmiş gibiydi.
İki tarafımdanda desteklenen kollarından boynuna doğru çıktım ellerimle.
Boynunda biraz durup sırtına tırnaklarımla daireler çizmeye başladım.
Hoşuna gitmiş olacak ki hafif bir inilti çıktı ağzından.
Ben ise sadece gülümsedim.
Ahmet hafif boynuma indi ve boynumu öpmeye başladı.
Gözlerimi kapattım ve dudağımı ısırdım.
Ahmet istediğine ulaşmış gibi gülümseyerek geri dudaklarıma yapıştı.
Çok nazik ama bir o kadarda birbirimizi ister gibi öpüşüyorduk.
Ahmet çok iyi öpüyordu.
İçimdeki coşku artıyordu.
Ahmeti kendime daha çok çekmeye çalışıyordum.
Dudaklarımız ayrılmayı bilmiyordu.
Dudaklarımbenim dudaklarımı mıknatıs gibi çekiyordu.
Kalbim çok hızlı atıyordu.

Ahmet'ten

Sonunda.
Sonunda istediğim olmuştu.
Beyzanın o güzel dudaklarını öpüyordum.
İçimdeki gıdıklanma gitgide artıyordu.
Çok güzel bir histi.
Beyzanın yaptığı her hareket beni daha çok heyecanlandırıyordu.
Onu öptüğüm an bütün dertlerim silinmiş gibiydi.
Ona karşı olan duygularım daha çok şiddetlenmişti.
İçimde kocaman bir savaş sona ermişti.
Dünyalar benim oldu artık.
Dudaklarına doyamıyordum.
Bu durum beyzanın hoşuna gitmiş olacak ki, durmuyordu; buda beni mutlu ediyordu.
Daha fazlasını istiyordum.
O kadar güzel öpüyordu ki, sabaha kadar dudaklarında olmak istiyordum.
Her öpüşüşünde içim gidiyordu.
Arada gülümsemesi, kalbimi daha hızlı attırıyordu.
Kalbimi ele geçirmiş meğer, haberim yok.

Beyza'dan

Ahmetin dudakları arada boynuma iniyordu.
Onu kendime çekerek dudaklarımı yine öpmesini sağladım.
Çok kuvvetli öpmeye başlamıştı.
Anahtar sesi ile gözlerimizi açmamız ve dudaklarımızı ayırmamız bir olmuştu.
Kapı açılınca Ahmeti üstümden attım.
Ahmet: Lan.
Özbey abi, deha, kutay ve Emirhan içeriye girince ahmete "kusura bakma" bakışı attım.
Ahmet kulaklarına kadar sırıtıyordu.
Kulağıma eğilip:,,domatesin rengi çok yakıştı sana."
Ahmete koca gözlerimle bakıp yüzümü elledim.
Özbey abi: Napıyonuz lan?
Ahmet: Hoş geldiniz.
Deha: Bu kırmızı led ışıklar neden açık?
Kutay: Ve neden sadece ikiniz varsınız?
Özbey abi ışığı açıp bize baktı.
Özbey abi: Siz savaştınız mı?
Beyza: Derken?
Deha: Yolunmuş tavuğa benziyorsun beyza ahahha.
Ahmet'te gülmeye başlayınca ayağa kalktım ve hemen lavaboya gittim.
Giderken Emirhan bana bakıyordu.
Saçlarım çok dağılmıştı.
Hemen kendimi düzeltip tekrar içeriye girdim.
Emirhan bir bana birde Ahmet'e bakıyordu.
Ahmet çarpılmış gibi hala gülüyordu.
Kutay: Dökülün.
Beyza: Ne?
Özbey abi: Siz, kırmızı ışıklar falan.
Emirhan sinirli bir şekilde Ahmet'e bakıyordu.
Beyza: Tövbe tövbe.
Deha: Doğruyu söyleyin.
Beyza: Hayır be yok öyle bir şey, Ahmet bir şey desene.
Ahmet: Ha, ne?
Kutay: Sadece ışıklar kırmızı değildi, Beyza'da kırmızı olmuştu domates gibi.
Emirhan'dan hariç herkes gülümsemişti.
Ahmete "yardım et" dermiş gibi bir bakış attım.
Ahmet anlamış olacak ki gülmeyi bıraktı.
Ahmet: Abi, ne saçmalıyorsunuz ya? Götünüzden uydurmayın.
Kutay: Tabi tabi.
Ahmet yine sırıtmaya başlamıştı.
Özbey abi: Neyse ya çıkar kokusu yakında.
Deha: Kesin abi.
Emirhan: İyi geceler.
Emirhan dişlerini sıkarak yukarıya çıktı.
Sorunu neydi?


____________________________________
Bayram hediyenizzzz 🤭🍬🍯
40. bölüm için özel bir bölüm ahhddns.
Umarım beğenmişsinizdir.

Imkansız Aşk- EMİRHAN ÇAKALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin