Yaşam herkes için tek yönlü bir bilet olarak düşünülse de ömrümün 20 yılında gördüğüm ruhlarla yaşamın daim bir döngüde ve dengede olduğunu düşünmüşümdür. Zira ölüm bana göre sadece bir yaşamdan diğerine atlayıştı. Bu ara geçişte ise bedenini bırakmak istemeyen, varlığının sona erdiğine inanıp kendini umutsuzca dünyaya bağlayan pek çok ruhla karşılaşmıştım. Giderken onları izlerdim, gördükleri şey yüzlerine huzur ve mutluluk verirken yolculuklarının devamının daha iyi bir yerde olduğu düşüncesi yaptığım işi daha anlamlı kılıyordu. Gene de dersimin ruhlarla bölünmesinden hoşlanmadığım ve daha önce ruhlar yüzünden sınıfta sıkıntı yaşadığım için kayın ağacı özü ile birleştirilmiş Hazar denizi tuzunu amfinin kapı girişine serperek daha rahat ders anlatabiliyordum. Açıkçası önceleri öğrencilerim garip karşılaşa da Türk kültürünü anlatmak için ritüelleri uygulamalı gösteriyorum diyerek onları ikna etmiştim. Doğrusu bu onlarında işine geliyordu, mistik bir zamana gittiklerini , eski bir kültürün imgelerini görmenin heyecanı ile derse girmeleri işime gelmişti. Tabi bu ritüeli yaparken farklı ritüeller ile destekleyerek dersi canlı tutup ruh tuzundan da dikkatlerini dağıtıyordum. Amfinin önünde yaşanan garip karşılaşmanın ardından çantama daha da sıkı sarılarak sınıfa geçtiğimde beni kapıda asistanım Tolga karşıladı. Biri ile çalışmak benim için zor olsa da Tolga işleri elinden geldiğince kolaylaştırıp az soru sorduğu için tercih ettiğim çalışkan bir öğrenciydi. Tarih bölümünde kalmayı istiyordu ama içten içe biliyordum ki seçmek istediği alan benim çalışma alanım değildi.
" Hoş geldiniz hocam. Tüm hazırlıkları tamamladım kapı kapanmadan girişi tuzlayacağım" dediğinde gülümseyerek teşekkür ettim. Arkamdan içeri giren az önceki gençle birlikte üç koruma girerken Tolga bana ne yapmalıyım bakışı attığında başımla onay verip yerime geçtim. Bu gün anlatacağım konu eski zamanlardaki din ritüelleriydi ki bu yüzden de sınıf hınca hınç doluydu. Bu tarz mistik konular insanları cezbettiği için olsa gerek ne zaman bu konuya geçsem farklı bölümlerden de misafirlerim olurdu. Sakince kürsüme geçtiğimde salonu göz ucu ile taradım. Sınıfta devam eden uğultu benim işaretim ile kapanan ışıklarla durdu.
" Dünya insanlığın varoluşundan itibaren varlığını sorgulamıştır. Nereden geldik, hayat nerede bitiyor? İnsanların biten yaşamları ile ilgili kokuları dinlerin doğumunun başlangıcıdır aslında. İlk din kavramı ilkel zamanlarda doğanın yıkımı ile başlarken zaman ilerledikçe şekillenip şimdiki halini alsa da hala insanoğlu sorularına cevap aramak adına pek çok farklı yol denemeye devam etmektedir....."
Konuya kendimi kaptırmam uzun sürmezken ilk çağlardaki din ritüelleri bitmiş Orta Asya dinlerine geçmiştim bile. Normalde çok konuşkan biri olmasam da ders anlatırken kelimelerim benden izinsiz ve özgürce hareket ediyorlardı. Bir buçuk saatin sonunda Tolga'nın ikazı ile beni dinleyen öğrencilerime dönüp:
" Konu uzun ve detaylı bu nedenle bu günlük burada bitirelim yarın kaldığımız yerden devam ederiz. İyi günler arkadaşlar." diyerek dersi sonlandırdım. Kürsümden inip çıkışa doğru yöneldiğimde karşıma dikilen girişte gördüğüm genç ile olduğum yerde durup çantamı kucağımda sıktım.
" Hocam dersiniz çok güzeldi. Konuşmadan bir buçuk saat dinlediğim ilk kişisiniz. Bu arada benim adım Yahya Gökhan Tezman. Dersinize yeni katıldım ve özür dilerim babam öldürüldüğünden beridir abim peşime bu çam yarmalarını taktı."
Gülümseyerek kendini tanıtan gence bakarken aklımdan geçen soru tedirgin ifademle dilimden döküldü.
" Yahudi misiniz?"
Az önce neşe ile konuşan çocuğun başı öne eğilirken derin bir iç çekti.
" Bu sizin için sorun mu acaba?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUH-U REVAN
FantasyO ne bir şaman ne de bir büyücü. O bu dünyadan gidemeyen ruhlara kılavuzluk eden bir ruh gören. Yaman Kırcı İstanbul üniversitesinde Türk tarihi dersi veren bir doçent olsa da asıl görevi gidemeyen ruhlara yardımcı olmak. Yakup Yaser Tezman, Yahudi...