ANLAMAYA ÇALIŞMAK

259 39 15
                                    

 Ne garip bir şeydir insanların duyguları. Ben duyguların pek çoğunu  başka insanların gözünden görmüş biri olarak söylüyorum siz yaşamadığınız sürece bazı duyguları anlamak mümkün değildir. Şu an alnımı alnına yasladığım adamın baygın bakışları altında deli gibi atan kalbim ile doğru düşünemediğimi fark ettiğimde hızla kendimi düzelttim. Belime doladığı kollarından çıkıp derin bir nefes aldığımda o da derin bir nefes alıp dudaklarını ıslattı. Etrafa parçaları dağılmış tabaklardan biri ayağıma değdiğinde başımı eğip yere baktım. Yaşadığım durumun gerçekliğini yeni idrak etmenin şaşkınlığını yaşıyordum. Bir adım geri çekilip yere eğilerek tabakların kırıklarını toplamaya başladığımda ne yapmam gerektiğini de aklımda tartmaya çalıştım ama şu durumda aklım değil kalbim baskındı.

 Ben kırıkları toplamaya çalışırken bileğimi tutan iri el ile durdum. Ne zaman yanıma eğildi ne zaman bileğimi kavradı anlayamadığım Yaser bey, beni tanıdığım tavrına tezat yumuşak bir şekilde tutarken diğer eliyle de omzumu kavrayarak kaldırdı.

" Bırak onları şimdi , ben toplamak için bir şeyler getirip toplarım"

 Yaser beyin yönlendirmesi ile elimdeki parçaları tezgahın altındaki çöp kovasına attım. Eli hala bileğimde iken beni masaya oturtup derin bir nefes alarak geniş mutfağın ucundaki odalardan birine girdi. Elinde kürek ve süpürge ile geldiğinde şaşırmıştım. Yaser bey pek evde iş yapacak gibi bir adama benzemediği için dikkatle kırık tabakları toplayan hali garibime gitmişti. Sanki öfkeyle içeri bağırıp birini çağırması ya da bana sert bakışları ile bakması daha normal gelirdi. Düşüncelerimin içindeki ön yargı ile havalanan kaşlarım indiğinde Yaser beyin beni gördükleriyle yargılar halini sergilediğimi fark ettim. İşi bittiğinde az önce uzandığım dolaba uzanıp tabak indirerek masaya yerleştirdi.

" Neyse ki camlar bir yerinize denk gelmedi." 

İşini bitiren Yaser bey tezgaha çıkardığı kahvaltılıkları düzdükten sonra bardaklara çayı koyup çaprazımdaki sandalyeye oturana kadar dikkatle onu izledim. Bu adam tüm doğrularımı kırmaya yemin etmişti bu gün. Sakince kahvaltımızı yaparken sanki herhangi bir şeyden söz ediyormuşcasına dile getirdiği sözler ise sakin kahvaltımızın sonu olmuştu.

" Aslında iyi adamsın ama bir de şu ruh saçmalığın olmasa fazlasıyla etkileyici birisin."

 Elimdeki çatalı duyduklarım ile sertçe masaya bırakıp ayağa kalktım. 

" İnanmaya bilirsiniz ama her inanmadığınız yok anlamına gelmiyor Yaser bey. Ben size , yaşamınıza ya da benden farklı olan inancınıza laf etmiyorum. Üstelik aramızdaki tüm tatsızlıklara rağmen yaşadığınız sorunlarda zamanı ve hakaretlerinizi düşünmeden koşarak buraya geldim. Teşekkür edeceğim dediğinizde samimiyetinize inanmak benim aptallığımdı."

 Sözlerimi tamamlar tamamlamaz hızla salona geçip paltomu ve çantamı alarak kapıya yöneldim. Arkamdan seslendiğini ve geldiğini duyuyordum ama içimde büyüyen öfke, karşı karşıya gelirsek sonuçları hiç iyi olmayan bir şekilde patlayabilirdi. Bu nedenle hızımı azaltmadan kapıdan çıktığımda korumaların şaşkınlığından yararlanıp arabama binip hızla sürmeye başladım. Beni durdurabilirlerdi zira çıkmak için demir kapıdan geçmem gerekiyordu . Ama kapıya ulaştığımda kapının açık olduğunu görüp hızla yola doğru sürdüm. O sırada yanımda beliren Şehzade ile öfkem dilimde hayat buldu.

" Beni bu adam koruyacaksa hayatım boyunca hayaletler ile uyumaya hazırım."

 Gözlerim benden izinsiz dolarken Şehzade'nin kırık sesi kulaklarıma doldu.

" Üzgünüm Yaman gerçekten üzgünüm."

 Yol akıp giderken ne yolu ne Şehzade'nin sakinleşmem için söylediklerini ne de yanımdan geçip giden araçları fark ediyordum. Bana söylediği o kadar söze rağmen gururumu ayaklar altına alıp yardımına gelmiştim. Anlamadığı şey üstlendiğim misyonun yalnız bir yaşam olduğuydu. Ve en önemlisi kimse böyle bir yalnızlığı bile isteye kabul etmezdi.

RUH-U REVANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin