DİLBER

247 42 29
                                    

 Araba ile gittiğim yolda bir süre nereye gittiğimi bilmeden hızla yolu takip ettim. Ama yavaş yavaş sakinleşmenin etkisi ile gazdan ayağımı çekip aracın hakimiyetini elime aldığımda merkeze giden otobana geldiğimi fark etmiştim. Sessizlik bir anda Şehzade'nin titrek sesi ile doldu.

" Bana kızgın mısın?"

 Sakince direksiyonu kırıp eve giden ana yola döndüm. Kırgın ya da kızgın değildim, zira kimsenin böyle bir durumu tahmin etmesi mümkün değildi. Ama canım yanıyordu , Yaser beyin iğneleyici sözleri ilk defa canımı fazlasıyla yakmıştı. Evet , haksız demiyordum haklıydı, Onun gözünden durumu irdelediğimde deli olduğumu ya da sahtekar olduğumu düşünmesi normaldi ama , işte o ama yok mu beni bu kadar kızdıran o ama idi. Derin bir nefes alıp yoldan gözümü ayırmadan:

" Sana kızgın değilim Şehzade, sadece keşke bu ruh koruyucu olayını bilseydim .... " dediğimde cümlemi devam ettirememiştim. Ne yapacaktım peki, bilseydim elime ne geçecekti. Atakan bir kara şaman iken ve kendisi için bir ruh eşi,  bir koruyucu çıkacağını biliyorken ne yapabilmişti. Hiç bir şey, bazen olaylara bizim müdahale şansımız olmadığını unutuyordum. Sessizlikle geçen ev yolculuğumuz yine aynı sessizlikle son bulduğunda saat sabahın sekizi olmuştu bile. Arabadan inip eve geldiğimde ilk iş elime telefonumu alıp programımı kontrol etmek oldu. Zira uykusuzdum ve bu halimle derse gitmek beni fazlasıyla yoracaktı. İncelediğim programımda dersimin öğleden sonra olduğunu görüp rahatladım. Tam telefonu elimden bırakacağım sırada ekranıma düşen mesaj ile bir süre donup kaldım.

YASER BEY: Eve sağ salim ulaştın mı?(08:03)

 Bana yaptığı o kadar imadan sonra mesaj atması daha önce hissetmediğim bir şekilde canımı yakmıştı. Hem ulu orta düşünmeden konuşuyor hem de beni düşünüyormuş gibi mesaj atıyordu. Ben bunları düşünürken telefonuma ardı ardına mesajlar gelmeye başladı.

YASER BEY: Endişeleniyorum Yaman.(08:10)

YASER BEY: En azından ulaştım ya da iyiyim der misin?(08:15)

YASER BEY: Seni kırmak istemedim.(08:19)

YASER BEY: Pek diline hakim olabilen bir adam değilim.(08:30)

YASER BEY: Eğer biraz daha cevap yazmazsan oraya korumaları yollamak zorunda kalacağım.(08:35)

YAMAN:Ulaştım.(08:40)

Telefonumu yatağın kenarında şarja takıp kendimi yatağa üstümü bile değiştirme gereği duymadan attım. Zor ve yorucu bir akşamdı, benim derse gitmeden önce iki saatte olsa dinlenmem gerekiyordu. Telefonuma bildirim geldiğini duysam da bakma gereği duymadım. Zaten bakamayacak kadar yorgun hissediyordum. Kolumu gözlerimin üzerine atıp uykuya yenik düştüm. Allak bullak olan aklımın bana zor bir gün hazırladığını bilmeden...

Müziğin sesi ile kapısında durduğum mekan rüyalarıma sızan bir ruhun habercisiydi. Evet yorgundum, evet kendimi hırpalanmış hissediyordum ama her işim tatili olurken bu işlerin tatili olmuyordu. Kapıda bekleyen korumalara gözüm takıldı, çürüyen iri bedenleri ile kapıda duran iki koruma beni baştan ayağa süzdükten sonra mekanın kapısını ardına kadar açıp bana yol verdiler. 

Derin bir nefes alırken içimi yakan keskin çürüme kokusu ile kaşlarım çatıldı. İçeri girdiğimde eski Türk filmlerinden bir sahneyi anımsatan mekanda bakışlarımı gezdirdim. Hepsi çürümüş , çürümek üzere olan ya da sadece iskelet halinde pek çok ruh sanki normal hayatta bir pavyona gelmiş gibi kurulmuş , sahnedeki beyaz bedeni izleyip tezahürat yapıyorlardı. Yavaş yavaş sahneye yanaştığımda taze bir ölünün solgun beyazlığı yüzüne yerleşmiş , orta yaşlı bir kadının gülerek bir şeyler anlattığını gördüm. O sırada yanımda hissettiğim hareketlilik ile başımı yana çevirdiğimde garson kılığında yüzünün yarısı erimiş bir bedenin gülümsemesi ile başımı dikleştirdim.

RUH-U REVANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin