Sonsuz hayatın arayışında olanlar bir yana dursun bazı insanlar için sonsuzluk sevdiğinin bir gülüşünde saklıdır. Onunla bir dakika için yapacaklarına sınır koymayanlar ölümlerini bile sevdikleri için mutluluk haline getirmeye çalışırlar. Bu abartı gelebilir ama sanıyorum Ruh-u Revan olduğum ilk zamanlarda buna benzer bir durum ile karşılaşmıştım. Adam karısı ile büyük bir aşk evliliği yapmıştı ama evliliklerinin sonbaharında adam amansız bir hastalığa yakalanmıştı. Çocukları büyümüş hayatlarını ellerine almış ve artık birbirlerine vakit ayıracakları zamanda adam kısa bir zamanı olduğunu öğrenmiş. Bunun üzerine karısı geride kalıp kimseye muhtaç olmasın diye bir plan yapmış. Önce gidip bir hayat sigortası yaptırmış, sonrasında ise bu sigortanın devreye girmesi için bir yıl pirim öderken bir yandan da çevresine hastalığını belli etmeden yaşamaya çalışmış. Ancak prim sayısı dolduğunda adamın artık devam edecek gücü neredeyse tükenmek üzereymiş. Son kalan takati ile bir kaza tertip edip hayata veda ederken karısının da rahat edeceği bir meblağı da temin etmiş. Adamı gördüğüm zaman harabe bir evin önünde yeni yolcu ettiğim bir ruhun yakınlarının yanından çıkıyordum. Adamın kendi evindeki cenaze kalabalığına bakarken ki gülümseyen hali dikkatimi çekmişti. Kulaklığımı kulağıma taktım ve sordum:
" Affedersiniz, sizin eviniz mi?" dediğimde adam önce bana hayretle baktı , ardından omuz silkip:
" Evet, benim evimdi." dedi. Önce eve sonra da adama baktım.
" Eğer gitmek istiyorsanız yardım edebilirim."
Adam güldü, o kadar sakin ve huzurlu bir gülüşü vardı ki.
" Gideceğim ama sevdiğimin gelmesini bekliyorum." dedi.
O gün bana yaşadıklarını anlatırken öğrendim bu hikayenin sonunu. Adam öldükten sonra kadın üzüntüsünden yemeden içmeden kesilmiş. Adamda kadını bırakıp gidememiş ve beklemeye başlamış. Kadın o acılı ve perişan haline bakmadan sigortadan aldığı para ile hastanede tanıdıkları bir arkadaşının doktor kızına gitmiş ve tüm parayı MS hastası olan bir çocuğun tedavisi için bağışlamış. Eve döndükten sonra da sevdiğinin hasretine dayanamayıp aynı gece kalp krizinden ölmüş. Orada adam ile bekledim ama bu bekleyiş çok uzun sürmedi. Gülümseyen yüzü ile hafif balık etli bir hanım koşarak geldi ve adamın boynuna kollarını doladı.
" Gitmemişsin, gittin diye çok korktum."
" Seni o halde bırakıp gitmeyeceğimi bilmiyor musun ay yüzlüm."
Kadın sakince adamın göğsüne sığınırken beni fark edip eşine baktı. Adam kadının saçını okşarken:
" Seni beklerken bana yoldaşlık eden bir genç" dediğinde kadının yüzü anında düştü.
" Vah vah çok da gençmiş."
Adam gür bir kahkaha atıp karısının yüzünü elleri arasına aldı ve gözlerini gözlerine hapsetti.
" Üzülme ay yüzlüm , bu genç hala yaşıyor sadece Yaradan gidenler kalanları beklerken yalnız kalmasınlar diye onu ruhlara yoldaş yapmış."
Kadın derin bir iç çekip tekrar gülümseyerek yok olmadan önce dudaklarının arasından bir "teşekkür ederim" fısıldadı. Birlikte kaybolan ikiliye bakarken adamın son sözleri kulaklarıma dolmuştu.
" Genç adam umarım hayat senin de karşına beklemeye değecek kişiyi çıkarır."
Aklıma dolan anılarla aydınlandım ve başımı kaldırdığımda Adem abinin kütüphanenin bahçe kapısına yöneldiğini gördüm. Elimdeki kitabın arasına dikkatle ayıracı yerleştirip arkasından bende bahçeye yöneldim. Ben çıktığımda sigarasının ucunu yeni yakmış Adem abi gökyüzüne başını çevirdi. Artık emindim ve aklımdakiler dilimden döküldü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUH-U REVAN
ФэнтезиO ne bir şaman ne de bir büyücü. O bu dünyadan gidemeyen ruhlara kılavuzluk eden bir ruh gören. Yaman Kırcı İstanbul üniversitesinde Türk tarihi dersi veren bir doçent olsa da asıl görevi gidemeyen ruhlara yardımcı olmak. Yakup Yaser Tezman, Yahudi...