Sükunet, hayatımda hiç bir zaman yaşamadığım bir durum olduğu için bana ne katacağını bilmiyordum. Ama insanların huzuru tanımladığı kitaplarda anlattıklarını gıpta ile okurken hayal eder ne hissedeceğimi çözmeye çalışırdım. Her yeni ruhta hayatın farklı kesimlerinin acılarına şahit olurken , yaşarken hiç huzuru buldular mı diye merak etmediğim bir an olmadı. Giderlerken mutlu olan yüzlerine inat gözlerinde belirsizliğin karanlığı mutlu sonlarına gölge düşürürdü. Sadece çok azının yüzünde saf mutluluk gördüğümü hatırlıyorum.
Kulaklarıma dolan yağmurun sesi ile yavaşça gözlerimi açarken sessizliğin verdiği rehavetle yerimde kımıldadım. Başımı yasladığım sert zeminde hafifçe kımıldandığımda yattığım yer titreyince gözlerim açıldı. Başımı kaldırıp yattığım yere baktığımda geniş omuzların üzerinden bana gülümseyen Yaser ile yerimde dikleştim. Bir an sessizlik ve bulunduğumuz yerde gözlerimi gezdirdiğimde bunun gerçek olmadığını fark edip tekrar başımı Yaser'in omzuna koydum. Benim kabullenişim ile bulanık olan mekan netleşmeye başladı ve elimin üzerindeki elin sıcaklığı vücuduma yayıldı.
" İyi uyuyabildin mi güzelim?"
" Evet güzel ve huzurlu bir uykuydu."
Baş parmağı ile elimin üzerini okşayan Yaser sakince saçlarıma bir öpücük kondurdu. Dudağımın kenarı hafifçe kıvrılırken etrafı incelemeye başladım. Büyük bir camın önünde ikili koltukta yanımda Yaser oturmuştu. Camdan baktığımda dışarıda hafif bir yağmur yağdığını , camın aralık kısmından içeri dolan toprak kokusunu net bir şekilde alıyordum. Bu arada Yaser'in güçlü sesi ile başımı kaldırıp ona baktım.
" Yavrum , Gökhanların düğünü yaklaştı gidebilecek miyiz?"
" Gideriz neden gidemeyelim?"
" Malum son bir kaç gündür yaşadıkların yüzünden yorgunsun yolculukla daha da yıpranmanı istemem."
Başımı Yaser'in omzundan kaldırıp yüzüne baktığımda ciddi ifadesi zor zamanlar geçirdiğimi anlamamı sağladı ama benim kafamdaki soruların başında ise bunun olası bir gelecekten bir kesit mi yoksa benim hayal ettiğim bir gerçeklik isteğimi olduğuydu. Bu düşüncelere rağmen daha önce hissetmediğim bu huzurun etkisiyle gülüşümü genişlettim ve başımı tekrar omuzuna yasladım.
" İyiyim merak etme."
Benim cevabıma karşım sadece gülümseyen Yaser'in hareketsiz duruşu ile yerimden tekrar doğruldum ve duyduğum ses ile yan tarafıma döndüm.
" Güzel bir gelecek resmi ama gerçekleşmesi senin elinde."
Şehzade , altında en sevdiği ince , salaş beyaz pantolonu , üzerinde kolsuz bir bluz , saçları dağınık bir halde dikilmiş ikimize bakıyordu.
" Seninle tartışamayacak kadar yorgunum Şehzade. Gücümü toparlayıp şu belayı savmak ve senin gidişini sağlamak dışında bir isteğim yok."
" Özür dilerim."
" Neden?"
Sorduğum soru karşısında hafifçe gülümsedi. O benim bildiğim , hatırladığım insan olarak karşımdaydı.
" Çünkü, bencildim ve sevdiklerimi göremeyecek kadar kör. Çünkü, kibirliydim , kibrim yaşamıma anlam katanları geride bırakacak kadar kendimi kaybetmemi sağladı. Ve son olarak tüm suç bende olmasa da en büyük suçlu bendim ama bunu kabul edemeyecek kadar korkuyordum."
Oturduğum koltuktan kalkıp yavaşça karşısına geçtim. Yanağının kenarında bir damla yaş asılı kalmıştı. Elimi uzattım ve işaret parmağımın dışı ile nazikçe aldım o yaşı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUH-U REVAN
FantasyO ne bir şaman ne de bir büyücü. O bu dünyadan gidemeyen ruhlara kılavuzluk eden bir ruh gören. Yaman Kırcı İstanbul üniversitesinde Türk tarihi dersi veren bir doçent olsa da asıl görevi gidemeyen ruhlara yardımcı olmak. Yakup Yaser Tezman, Yahudi...