Cenaze evleri insanların sevdikleri ile vedalaşmak ve acılarını paylaşmak adına kurulan mekanlardı. Herkesin ölüme ve ölene bakış açısı faklıydı ve ben bunu birinci elden tecrübe etmiştim. Herkes ölümü tadarken her ev cenaze evi oluyordu en az bir kere. Kimileri ölümü sevdikleri ile ilgili güzel anılarla gülümseyerek karşılarken kimileri acılarını ağlayarak gösteriyordu. Açıkçası hepsi kaybettikleri yakınları ile birlikte giden parçalarına üzülüyorlardı. Bunları düşünerek giydiğim siyah takıma kravat denen eziyeti geçirmeye çalışırken bu alafranga işkenceye neden maruz kaldığımı düşündüm. Aslında çok düşünmeme gerek yoktu Yaser bey beni cenaze merasimine götürebileceğini ama bu merasimde kravatlı takım elbise zorunluluğu olduğunu söylemişti. İşin kötü tarafı elimi dolabıma attığımda dolapta hiç kravat olmaması da ayrı bir sıkıntıydı. Neyse ki kara şaman Atakan'a haber verdiğimde benim için lacivert bir kravat temin etmişti. Ama sorun şuydu ki ben kravat bağlamayı bile bilmiyordum. Aynada bu meret ile boğuşurken duyduğum ses ile elimin hareketi durdu.
" Önce kalın ucu ince ucun üzerinde tut. Ardından ince olan kısmı kalının üzerinden bir defa dola ve oluşan açıklıktan tekrar geçirip kalın kısmı düzelt."
Bakışlarımı aynadan çekip kapıya yönelttiğimde kapıya yaslanmış kollarını göğsünde birleştiren Şehzade'ye ters bir bakış attım. Onu ve yardımını istemediğimi en sert şekilde belirtmiş olmama rağmen hala buradaydı.
" Bakma bana öyle gidecek yerim var sanki. Hem haklı olman belki de gidememe nedenimdir."
" Ne istiyorsun Şehzade?"
Şehzade derin bir iç çekip gülümsedi. Bu gülüşü uzun zamandır görmemiştim. Şehzade ile eğitim yaptığım zamanlarda bir abi edası içeren bu gülüşünü sevdiğimi hatırlayıp iç çektim. O ise gülüşünü genişletip:
" Aslında ne zaman o hale geldim ben de pek emin değilim ama olanları değiştiremem. Gitmek istiyorum Yaman ve bunu tek başıma yapamam . Senden sadece gitmeme yardım etmeni ve o zamana kadar bana tahammül etmeni istiyorum." dediğinde aynaya tekrar dönüp az önce tarif ettiği gibi kravatı bağlamaya başladım.
" Neden benim tanıdığım görüntüdesin?"
" Garip biliyor musun? Bu halimi seven tek kişi sendin ve öldükten sonra olmak istediğim tek görüntü buydu. Herkesin sandığının aksine kadın gibi hiç hissetmedim sadece bana güç verecek kişi için bu şekle bürünmüştüm."
Biri için kendi benliğinden ya da sevdiğin görüntünden vazgeçmek hiç bir zaman anlayacağım bir durum olmadığı için sadece dudaklarımı büzüp kaşlarımı kaldırdım. Şehzade ise eskiden olduğu gibi kocaman bir kahkaha attı. Bu sırada odanın köşesinde bizi izleyen Yasemin'i fark edip derin bir iç çektim. Bu onun son günleriydi ve abimden önce benim onunla vedalaşmam gerekiyordu. Yanına doğru adımlayıp karşısına geldiğimde durdum.
" Son bir göreve gelmek ister misin?"
Sözlerimle dudaklarında kocaman bir gülümseme belirdi ama bu gülümseme Şehzade'nin sesi ile anında kayboldu.
" Benim sana ondan daha fazla yardımım dokunur."
" Kapa çeneni lanetli herif."
Yasemin son konuşmamızdan bu yana fazlası ile hırçınlaşmıştı. Gideceği yeri bilmemenin belirsizliği ve korkusu pek çok ruhta gördüğüm gerginliği ona da sunmuş olmalıydı. Ben bunu ölene kadar anlamayacaktım. Şehzade yerinde kollarını birleştirip pis pis sırıtırken Yasemin bir anda kaybolup onun önünde belirdi. Ben onlara istemedikleri sürece dokunamazdım ama onlar birbirlerine dokunabiliyorlardı. Ama ne bu dalaşmaya vaktim ne de sabrım olmadığından:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUH-U REVAN
FantasyO ne bir şaman ne de bir büyücü. O bu dünyadan gidemeyen ruhlara kılavuzluk eden bir ruh gören. Yaman Kırcı İstanbul üniversitesinde Türk tarihi dersi veren bir doçent olsa da asıl görevi gidemeyen ruhlara yardımcı olmak. Yakup Yaser Tezman, Yahudi...