İnsan yaşadıklarını tanımlamaya pek meraklı maddi bir varlık olsa da maneviyatla sınanmaya mahkumdur. Bunu hayatımın her anında tecrübe etsem de bazı zamanlar benimde somut desteğe ihtiyaç duyduğum zamanlar oluyordu. Şamanın evinden ayrılmadan kaybolan şehzade yol boyunca kafamı kurcalayan konulardan biri olsa da zarar vermek için çabalamadığını ispatlaması benim için yeterliydi. Ayrıca bu akşam gördüğüm o karanlık ruh bana fazlası ile ağır gelmiş ve ilk defa çaresiz hissetmiştim. Eve geldiğimde kendimi direkt duşa atarak rahatlamaya çalışsam da bu benim için bile çok fazlaydı. Yıllarca pek çok ruh ile ilgilenmiş olsam da varlığın doğası ile oynayan bir düşman ilk defa karşıma çıkıyordu.
Duştan çıkar çıkmaz üzerimi değişip hazırlıklarımı yaparak yatağa geçmeden önce bir bardak ılık süt ısıtmak için mutfağa geçtiğimde gördüğüm varlık ile durdum.
" Burada ne işiniz var?"
Kadın bana mahsun gözler ile bakarak:
" Yaser, beni görmediği gibi varlığıma inanmıyor ama korkuyorum." dediğinde derin bir nefes aldım.
" Bakın bayan bu dünya artık kalmanız gereken yer değil. Sorun ne ise yardım etmeye çalışırım ama sizinde bırakmayı göze almanız lazım."
" Olmaz , öğrenirse kızıma zarar verir."
Başımda bu kadar sorun varken bir de gitmemek için kendine sunduğu bahaneleri bana direten bir ruh en son isteyeceğim şeydi. Bu nedenle hiç bir şey demeden tezgaha geçip cezveye sütümü ve içine bir kaşık bal koyarak ocağa yerleştirdim.
" Anlamıyorsunuz . Gidemem."
" Bakın ne derseniz deyin Yaser bey kendi kızına zarar verecek biri gibi görünmüyor."
Ocakta hafif ısınmış sütü bardağa koyarken bir cevap bekledim. Sessizlik hafif bir hıçkırıkla bozulduğunda bardağı elime alıp kadına döndüm. Gözlerinde beliren hüzün ve çaresizliği anlamlandıramadığım için aklıma ilk gelen soruyu sordum.
" Eşiniz kızınızı mı taciz ediyor . Eğer öyle ise..."
" Hayır hayır Yaser öyle bir şeyi asla yapmaz ama öğrenirse Suna'yı yanında tutmaz."
Bardağımla birlikte masaya oturduğumda olayı az çok anlamış olsam da düşüncemi tastiklemem gerekiyordu.
" Suna Yaser beyin kızı değil değil mi?"
Kadın hıçkırıklara boğulurken ben de sütümden bir yudum aldım. Aslında başından beri bundan şüpheleniyordum zira kadının korkusu bana tuhaf gelmişti. Kardeşine bu kadar özen gösteren birinin kızına zarar vereceğini düşünen bir anne çocuğunu bırakamıyorsa emanet ettiği kişinin gerçek babası olmaması sık karşılaştığım bir durumdu. Sakince sütümden bir yudum alıp bekledim, buraya kadar geldiyse anlatacaktı ama sadece zamana ihtiyacı vardı. Ve nitekim ki haklı çıkmam çok uzun sürmedi.
" Yaser , bizim evliliğimiz sadece ailelerin isteğiydi. Babası Yahudi asıllı biri ile evlenmesini tercih etti. Ama birlikte olduğumuz yıllar boyunca Yaser bana hiç bir zaman o şekilde yaklaşmadı. Birlikteliklerimizde bile soğuk ve aceleciydi. Sadece kendisine biçilen görevi yaptığını anlamak için çok zeki olmak gerekmiyordu. Çok yalnızdım ve kayın pederim şirkette çalışırsam kafamı dağıtıp daha iyi hissedeceğimi söyleyince hiç düşünmeden kabul ettim."
Derin bir nefes alan kadın ile bu hikayenin hiç de hoş olmayan bir yere gittiğini anlamıştım ama ben yargılayan kısım olamayacak kadar konuya uzaktım. Ayrıca yaşamı sona ermiş birinin hayatını yargılamak bana düşmezdi, gerçi yaşarken de yargılama hakkım olmayacağını düşünenlerdendim. İnsanlar kendi hayatlarının yönünü kendileri verip sonuçları ile yüzleşmek için yaşıyorlardı bana göre.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUH-U REVAN
FantasyO ne bir şaman ne de bir büyücü. O bu dünyadan gidemeyen ruhlara kılavuzluk eden bir ruh gören. Yaman Kırcı İstanbul üniversitesinde Türk tarihi dersi veren bir doçent olsa da asıl görevi gidemeyen ruhlara yardımcı olmak. Yakup Yaser Tezman, Yahudi...