Hayat pek çok insana göre siyah ya da beyazdır. Çoğu insan başka renklerin varlığını kabul etmezken yaşam pek çok rengin birleşiminden oluşmuştur. İşin en ilginç tarafı ise siyahın da beyazın da bütün renkleri içinde barındırmalarıdır. Yaşadığım yaşamda her renk insan görsem de insanların dünyadan ayrılırken aydınlığa gittiklerini düşünmüşümdür. Nedense düzgün bir şekilde uğurlanan insanların yüzündeki huzur beyazı anımsatmıştır bana. Ama hayatımda gördüğüm her şey bana insanların beyazla olan ilişkisinin düşündüğümden daha hızlı kaybolduğunu gösteriyordu.
Sayina ananın evine geldiğimizde hızla bahçeye aracı park edip içeri girdiğimde beni kapıda Sayina ananın yardımcısı genç bayan karşıladı. Hiç bir söz etmeden beni içeri yönlendiren kadının arkasından içeri girdiğimde herkesin gördüğünden farklı olarak sisli bir oda beni karşıladı. Odanın içinde Atakan ve Sencer dışındaki her şey flu bir görüntüye sahipti. Hızla Atakan'ın yanına ulaşıp:
" Ne zaman haber aldınız?" dediğimde Atakan telaşla:
" İki saat oluyor." dedi. Sayina anayı görmüyordum, yattığı yatakta sadece siyah bir karaltı vardı. Bu arada Şehzade'nin sesi ile kendime geldim.
" Ele geçirilmiş ama zayıfta olsa burada."
" Bu nasıl olabilir? Sen bana bir şamanın hele de kara şamansa bedeninin o kadar kolay ele geçirilemeyeceğini anlatmıştın."
" Sayina yaşlı ve içinde tonla pişmanlığı olan biri. Kara şaman bile olsa pişmanlık ve yılgınlık insanı fazlasıyla zayıflatır. Üstelik kara şaman olmasa ruhu hala burada olmazdı. "
Şehzade konuşurken koluma dokunan parmaklarla yana döndüm.
" Kimle konuşuyorsun? Bize yardım edebilecek biri mi?"
" Evet Atakan bize yardım edebilir."
O sırada yatağın baş ucunda gördüğüm dev bir karanlık ve kollarından zap edilmiş kara şaman ile donup kaldığımda anlamak için çabaladıklarıma tek kelime ile Şehzade cevap verdi.
" Yılmaz."
Ne yapacağımı bilmiyordum zira böyle bir karanlık hiç bir şekilde savaşmadığım bir olguydu. Sadece karanlığın ortasında genç bir kadının çırpınışını zar zor algılayan beynim çözüm üretmekten uzak ve endişeliydi. O sırada duyduğum ses ile kendime geldim.
" Yaman Sayina'nın yanındaki kehribar tespih , onu al ve söylediklerimi aynen yerine getir."
Şehzade'nin kendinden emin ama bir o kadar da telaşlı sesi ile kendime gelip puslu odada pırıl pırıl parlayan kehribar tespihe yöneldim. Elime aldığımda Şehzade talimatlarına devam etti.
" Sol tarafında meşeden oyulmuş bir havan var, tespihin 13. boncuğunu kopar ve içinde kır. Onu toz haline getirirken de Atakan öğrendiği koruma duası ile sana eşlik etsin."
Başımı sallarken havana ulaşıp aldım ve Atakan'a dönüp:
" Koruma duası ben dur diyene kadar okumaya devam et." dediğimde Atakan " Tamam" deyip duaya başladı. Tespihteki 13. boncuğu tutarak tespihin ipini kırdım. Boncuğu havana koyup dövmeye başladım, ardından kulağımın dibinde Şehzade talimatlarına devam ediyordu.
" İçine koruyucu karışımını ve Sencer'in kanını ekleyip macun haline getir."
Çantamın ön cebindeki koruyucu tozu alıp içine ekleyip bir süre karıştırdıktan sonra Sencer'e dönüp:
" Kanın lazım kutum" dediğimde beni ikiletmedi. Kanla birlikte oluşan macun tamamlandığında Şehzade'nin talimatı ile macunu Sayina'nı alnına yaydım. Pus devam ederken karanlık varlığın tiz çığlığı ile Sayina'ya ait olduğunu anladığım ruh tekrar bedene döndü. Ama Şehzade durmadı ve kulağıma tekrar talimatlarını fısıldadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUH-U REVAN
FantastikO ne bir şaman ne de bir büyücü. O bu dünyadan gidemeyen ruhlara kılavuzluk eden bir ruh gören. Yaman Kırcı İstanbul üniversitesinde Türk tarihi dersi veren bir doçent olsa da asıl görevi gidemeyen ruhlara yardımcı olmak. Yakup Yaser Tezman, Yahudi...