İnsanları anlamak benim için her zaman zor olmuştur zira hem bu hayatta hem de varlıklarını geride bırakırken beni şaşırtmaları onları anlamamı zorlaştırmıştı. Yaşamları son bulduğunda bana ulaşan ruhların pek çoğu birileri için endişelerinden kalmayı tercih edenlerdi. Hatta bazıları o kişi için acı çekmeyi bile göze alacak kadar ileri gidebiliyorlardı. Bir ruhun dünyadaki varlığını tek başına bir yıl dürdürebildiğini yıllar içinde tecrübe etmiştim. Eğer daha uzun kalıyorsa bunu sağlayan en önemli neden ruhunu canlı tutan bir yaşayandı. Ama onlar bile en fazla on- onbeş yıl dayanıyordu. Şimdi bir de Yasemin gibi istisnalar vardı, Yasemin benim gibi birinden beslendiği için daha uzun kalsa da artık onun içinde yolun sonu gelmişti. Tabi hem tecrübelerim hem de araştırmalarımın ışığında ruhunu terbiye etmiş bir şamanında ölümden sonra uzun süre kalabildiğini öğrenmek ilk başta beni şaşırtmadı diyemem. Ancak var olan ruhani güçleri ve aldıkları terbiyeler düşünülürse burada kalış sürelerinin birine bağlı olmadan uzayabilmesi de garip değildi. Yine de Şehzade'nin burada kalması ya da daha da açığı beni bulması şaşırmamdan ziyade rahatsız ediciydi. Bulunduğum ortamı saran sessizlik garip bir hal alırken Yasemin'in tedirgin bakışlarını fark edip karşımdaki insanlara selam vererek yanlarından ayrıldım. Yol boyunca Şehzade'nin kalışı için neden bulmaya çalıştığımda onun kinci mizacı dışında bir neden bulamamak beni rahatsız etmişti. Otoparka geldiğimde aracımın önünde beliren kadın ile derin bir nefes aldım. Gözlerimin içine endişe ile bakarak:
" Beni görüyor musun?" dediğinde yüzüm ifadesizdi. Bu tip ruhlar bağlandıkları kişilerden ayrı kalma korkusu ile bu soruyu sordukları için olsa gerek bana hiç bir anlam ifade etmiyorlardı. Bedensiz olarak yapacakları şeyin sınırlarını anlamayıp ısrarla kalmalarının getirdiği sonuçları bilmemeleri aslında fazlası ile sıkıntı vericiydi. En sevdiğim gidemeyenler işlerini halledip yoluna devam edebilenlerdi. Ya da zamanının gelişine saygı duyanlardı ama bu ruhlar gerideki kendi olmadan yaşayamayacak gibi düşünüp koruduğunu zannettiği kişiye bağlanan zorlu ruhlardı.
" Evet görüyorum."
" Bebeğim için kalmam gerek. Beni görüyor , bensiz yaşayamaz."
Yüzünde endişe yüklenmiş kadına bakarak derin bir iç çektim. Anlamıyordu.
" Şimdilik seni görüyor, çok sürmez gerçek hayata tutundukça seni görmemeye başlayacak. Ve herkes yaşamaya devam eder."
" Anlamıyorsun"
Kadın gözden kaybolduğunda başımı sağa sola salladım. Anlamayacaktı, çocuklar belirli bir yaşa kadar ölen sevdiklerinin ruhlarını görseler de hayatlarına gerçek insanlar girip ilgileri arttıkça ruhlar hayatlarından da görüş açılarından da çıkarlardı. Sonrası ise ruhun kalmak adına o bedene de kendine de zarar vermesi ile devam eden sıkıntılı bir süreç başlardı. Arabama bindiğimde bir süre bekledim, burada olduğunu hissettiğim eski akıl hocam ve Türkmenlerin felakete gitmesi adına pek çok acımasızlığın altına imzasını atmış o kişiyi. Burada olduğunu biliyordum.
" Beni mi bekledin ruh-u revan"
" Bunu benim sana sormam lazım. Beni mi bekledin Şehzade?"
Şehzade arabamda şoför koltuğunda onu tanıdığım görüntüsü ile otururken derin bir nefes çekti.
" Gidemiyorum ruh-u revan gidemiyorum."
Belki merhametsiz ya da soğuk nevale diyebilir insanlar bana ama iki dünya arasında sıkışanlara karşı sakinliğimin nedeni şu an yanımda oturan adamdı. Bir yıl boyunca beni eğitmiş, kabuslarımla ve ruhlarla baş etmemi öğretmişti. Dünya kadar soru sormak geliyordu içimden ama soracağım her soru canımı yakabileceği için dudaklarımda mühürlenirken sakin kalmayı ondan öğrenmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUH-U REVAN
FantasyO ne bir şaman ne de bir büyücü. O bu dünyadan gidemeyen ruhlara kılavuzluk eden bir ruh gören. Yaman Kırcı İstanbul üniversitesinde Türk tarihi dersi veren bir doçent olsa da asıl görevi gidemeyen ruhlara yardımcı olmak. Yakup Yaser Tezman, Yahudi...