9. Bölüm: Virane Aşkın Dilrubası.
The Weeknd, After Hours.
🪁
13 Kasım 2020, Cuma,
Sınav haftasının son günü, ara tatil girişi."Çalışabilirsiniz arkadaşlar."
Bunu duyan herkes bir sonraki ders sınav olduğu için derin bir nefes vermişti.
Bir sonraki ders bu dönemin 1. matematik sınavına girecektik. Eğer Sinan Hoca bu sınıfın beni kötü etkilediğine ikna olursa bir şekilde sınıfımı değiştirecekti. Okul müdürü Selçuk Hoca, öğrencilerin son güne kadar okula gelmesi için tatile girilen haftalara göre sınav takvimi hazırlıyordu. Haziranın ortasında, bazen karne alacağımız hafta bile sınava giriyorduk.
Aslında haftalar önce gecemi gündüzüme katıp, saatlerce uykusuz kalıp çözdüğüm o test kitabını çözmemiş olsaydım belki de bu sınıfta kalmak isterdim.
"İnsanların yakınları ölüyor, evleri barkları yanıyor, seninki dert mi?" derdi hep içimdeki ses.
Zübde* haline gelmiş; liyakatli** davranmaya çalıştıkça zarar ziyan olmuştum kan kokan parmaklar arasında.
Canım içimi terk etmiş, boşluk hissini koyvermişti vücudum.
Haftalardır ölü gibi dolaşıyordum etrafta. Tamam, herkesin söylediği en ufak şeyi dahi deli gibi takan bir insandım ama bir takar, iki takar, üçüncü günde unuturdum ben. Bunun tek bir saniyesini bile niye unutamıyordum? Unutamayışımın üstüne bir de sağlıksak moral bozukluğum eklenmişti. O gün okul çıkışı hastaneye gittiğimde dizimdeki dikişleri patlattığım için Duman abiden ayrı, babamdan ayrı azar yemiştim. Haftalarım okula gitmeyi istesem de babam asla izin vermediği için evde soru çözerek geçmişti ve güzel haberdi ki, Kimya ve Edebiyat'ın
çalışmam gereken konularını bitirip soru çözerek pekiştirmiştim.Sadece derslere odaklı olması gereken aklım çoğu zaman olması gerekeni düşünse de onu düşündüğü an ayağımı kaydırıyordu.
Odama girip o masayı görüyordum, aklıma o geliyordu.
Sehpada test kitabı görüyordum, aklıma o geliyordu.
Gece soru çözmeye çalışırken şarkı dinliyor, şarkı dinlerken onu düşünüyor hâlde buluyordum kendimi.
Yıllar önce ağlayarak dinlediğim şarkılara, matematik çözerken dinlediğim için gülümsüyordum. Ben yapmıyordum, yapmak istemiyordum ama içimdeki o dürtü kalbimin elifini sıkıştırıyor, bana kaçacak ufacık bir boşluk dahi bırakmıyordu.
Herkes istediği kişinin yanına gidip harıl harıl çalışırken ben kollarımı yastık görevi görmesi adına sıraya yaslayıp kafamı içine yerleştirdim. Dakikalar birbirini kovalarken, hem uyanıklık hem de uyku arasındaki o çizgiye ulaştığımda Aymira Hocanın "Asal," dediğini duydum.
Kafamı yavaşça kaldırdım. Sağ elimle hafifçe saçlarımı düzelttim. "Efendim?"
"Sanırım çalışmıyorsun," Başımı onaylar biçimde salladım. "O zaman bana Öğretmenler Odasından 11 ve 12. sınıfların resmi defterlerini ve su getirir misin? Defterler bilgisayarın altındaki dolapta."