17. Bölüm: Koşarken Bile, Düşerken Bile.
Cigarettes After Sex, Sunsetz.
'söz verdiğim tarihte gelemediğimiz için 2 bölüm uzunluğunda.
🪁
Eşyalarımın neredeyse tamamı yerleşmişken kendimi yatağa bıraktım. Kulak üstü kulaklığımdan şarkı son ses çalmaya devam ederken nefes nefese şarkıyı dinliyordum.
Kahvaltı sonrası Kenan beni bırakmış ve bendeki evlilik cüzdanını alıp gitmişti. İlk aldığımda bende kalacağını düşünsem de tabii ki bu binevi anlaşmalı evlilik olduğundan ona lazımdı.
Üstüme beyaz kayık yaka, tam da temizlik tişörtü sayılabilecek nitelikte karnımda kalan bir tişört ve altıma kalçamın tam altında biten siyah tayt giymiştim. Saçlarımı eve girdiğim gibi yukarıdan bir at kuyruğu yapmış, sadece kâküllerimin ve perçemlerimin özgürlüğüne izin vermiştim.
Kollarımı arkaya doğru uzatıp birbirine kavuşturduğumda sakince tavanı izliyordum. Nefesimin düzene girmesini beklerken bir anda kapının hareketini flu bir şekilde gördüğümde hızla bakışlarım tavandan kapıya dönmüştü.
Aralık kapı açıldığında çok kısa bir an tereddüt içimi kuşatsa da tanıdık yüzünü görmemle direkt rahatladım. Kenan odama girip arkasından kapıyı yeniden kapattığında başımı biraz kaldırıp kulaklığı boynuma indirdim ama şarkıyı durdurmadım. Şu an kulaklıktan yükselen şarkının sesi her ikimizin kulağındaydı.
Yatağa doğru yaklaşırken "Her seferinde böyle mi yapacaksın?" diye sordu.
"Ne yapıyorum?" derken gerçekten bir şey yapıp yapmadığımı düşünmeye başladım ama yapmamıştım, zaten saatlerdir iş halletmeye çalışıyordum.
Tam yanımda, yatağın kenarında üstten bana bakarken "Telefonun neden kapalı, Asal?" diye sordu.
Kaşlarım çatılırken "Telefonum kapalı değil?" dedim, elim kulaklığıma gitti çaldığını göstermek ister nitelikte. Kulaklık telefonuma bağlıydı, yani telefonum kapalı değildi.
Komodinin üzerindeki telefonumu aldı ve ekranına tıkladı, ardından sağdaki açma tuşuna baştı. Birkaç saniyenin ardından bana döndürdüğünde telefon ekranındaki şarj simgesini gördüm, kapanmıştı.
"Nasıl?" derken boynumdan kulaklığı çıkardım. Hâlâ çalıyordu. Ne diyeceğimi bilemezken sadece yüzüne bakıyordum. Telefonu bıraktı, ardından beklemediğim bir şekilde yatakta bana dönük bir şekilde oturdu.
Karnımın üzerindeki koluma parmakları temas ettiğinde anlamaz şekilde ona bakmaya başladım. Kolumu kaldırdı, ardından saatimin ekranına dokundu. Ekranda şu an kulaklıkta çalan şarkının adının yazdığını görünce anlamıştım. İşaret parmağıyla ortadaki yuvarlağa dokundu ve şarkı durdu.
Kolumu yeniden karnımın üzerine bıraktığında yüzlerimizi eşitleyecek kadar yakınıma girdi.
"Bu eve kaç defa kalbim ağzımda atarken girmek zorunda bıracaksın beni?
Kesik aldığım küçücük soluk içimde kalmıştı. Yüzüne defalarca yakından baktığım olmuştu ama sanırım, sanırım değil, kesinlikle ilk defa bu kadar yakından bakıyordum. Uzun kirpiklerle bezenen gözlerini, irislerini kesinlikle ilk defa bu kadar net görüyordum.
Yetmedi.
Bir elini bedenimin sol tarafından yatağa bastırdı ve beni alanına kıstırmış oldu. Daha yakınıma girerek aramızdaki mesafeyi indirdi. "Ne zaman akıllanacaksın?" dedi. Bir anda saçlarımda parmaklarını hissettim. Sağ elinin baş ve işaret parmakları terlediğim için nemlenmiş kâküllerimde gezindi, ardından parmaklarını saçlarımı kaydırak gibi kullanıp indirdi, bu sefer perçemlerime dokunmaya başladı. "Ne zaman sana dediklerimi dinleyeceksin?" derken aramızda sadece bir nefeslik mesafe bırakmıştı.