15. Bölüm: Damar Yaran.
Grace, You Don't Own Me.
🪁
Derler ki; Umuda bezenmiş kalplerle değil, toparlanamayacak kadar kırılmış hayallerle yaşamak zordur.
Kendimi bildim bileli, hayatımın neredeyse tamamını hastanelerde geçirmiştim. Hastanede olduğum bir gece kalbime bir hayal düşmüştü. 16 yaşındaydım, yine yurttan hastaneye kaldırıldığım gecelerden birindeydim. Fazlasıyla haşır neşir olduğum hastane duvarlarıyla geçirdiğim saatlerde bir sürü karar verirdim, bir sürü hayal kurardım.
Ama hayalleri kurmamı, kararları vermemi sağlayan hastane duvarları aynı zamanda kurduğum hayallerin, verdiğim kararların ne kadar imkansız olduğunu da yüzüme çarpardı.
O gece; tek başıma kaldığım odada doktor olacağım demiştim kendime. Kimse benim yaşadıklarımı yaşamasın istiyordum, bunu tek başıma başaramayacağımı biliyordum ama gördüğümü kör kalmak çok daha kötüydü.
Doğduğundan beri hastanelerle haşır neşir olan bir insandan çıkabilecek maksimum düşünce diyen yanımı bastırmaya çalışmıştım saatlerce.
Evet, şu an fazlasıyla iyi bir akademik hayata sahiptim ama 10. sınıfta işler pekte öyle değildi. Sadece matematiğe düştüğüm bir seneydi; sayısal-sözel, hiçbir ders umurumda değildi, bütün sene matematik çalışmıştım ve 4 dersten kalmayı kıl payı kurtarmıştım. Buna rağmen benim için matematik anlamında paha biçilemez derecede güzel bir seneydi, en çok istediğim şeyi 9 ay boyunca yapmıştım. Sonuçları tabii ki kötüydü ama geçirdiğim zaman beni çok mutlu etmişti.
Bu kararı verdikten sonra kendimin bile şaşıracağı şekilde tüm sayısal derslere yüklenmeye başlamıştım. 11. sınıfım tamamen böyle geçtiğinde sözel derslerim yine çok iyi olmasada sayısal derslerim herkese göre yüksek olduğundan dönem birincisi olmuştum.
Babamın yanına gittiğim ama beni 2,5 ay yalnız bıraktığı o yazın ilk birkaç günü ağlayarak geçse de benim için mükemmel bir şans olmuştu ve sonuna kadar bu şansı kullanıp çalışmıştım.
Tıp diye yatıp kalktığım geceler, hayatımda geçirdiğim en güzel gecelerdi belki de.
Duvarlar benim hayallerimi de saklamıştı korkularımı da.
Saatlerce tek bir noktaya odaklanmış baştan sona her şeyi düşünmüştüm. Babamı, söylediği yalanı, neden söylemiş olabileceğini, her ne kadar yalan söylemiş olsa da haklı olup olamayacağını; Sonra yavaş yavaş babamdan uzaklaşmıştı düşüncelerim. Kenan'ı, babamın yalanına ortak oluşunu, bütün güvenimi yerle bir edişini ve çok daha fazlasını.
Babam gittikten sonra beni sakinleştirmişti. O an o kadar korkmuştum ki ona dur diyememiştim. İstediğim o değildi. Onu kullanmıştım, içimdeki korku hissini geçirene ve sakinleşene kadar onun yanında durmuştum ve kendime geldiğimi hissettiğim an kolları arasından çıkıp kendimi odama atmıştım. Onun evinde olduğumu hatırladığım anlarda bir anda kalkıp gitmek istiyordum buradan.
Sonra evimin, sözde evimin de babama ait olduğu geliyordu aklıma. Babama çok daha sinirli olduğum için oraya gidersem bütün her şeyi savurup kendimi durduramayacağını biliyordum.
Odama gelip yorganımın altına geri girdiğimde saatlerce bunları düşünmüştüm. Evet, saçma sapan bir sürü şey yaşamıştım ama 7 ay sonra hayatımı şekillendirecek bir sınav vardı önümde. Ne olursa olsun, konu babam dahi olsa 7 ay boyunca umurumda olmaması gerekirdi. Babam kaçmıyordu ve değil 7 ay; 7 yıl bile içimdeki öfkeyi diri tutabilecek bir insandım. Bu konuyu ve diğer tüm konuları 7 ay sonraya ertelemeye karar vermiştim. Rehber öğretmenin hayatıma katkısı.