"Aylin kim anne? " Diyerek sordum anneme.
Muhtemelen Zeynep'in annesiydi. Çünkü Zeynep de bugün bizi davet etmişti.
Ve düşüncelerimde haklıydım. Aylin Hanım Zeynep'in annesiydi. Bugün annemin yanına gelip Zeynep'in bana anlattıklarını anlatmış ve ardından bugün yemeğe çağırmış.
Annem ilk başta istememiş malûm sebepler yüzünden ama Aylin Hanım onun bugün geç geleceğini söyleyerek annemin içini rahatlatmış.
Annem ise yemeği kabul etmiş. Bu nedenle şuan Aylin Hanım'gilin kapısını çalıyorduk.
Kapı Zeynep tarafından açıldı ve açılır açılmaz annemle bana sarıldı. Geldiğimize sevindiğini söyleyerek bizi içeri davet etti.
Aylin Hanım da gelip sarılınca bizi ilk önce salona yönlendirdi.
Biraz konuştular ve yemek masasına geçmek istediler. Hep beraber yemek masasına oturduk.
Annem ile Serpil Hanım karşı karşıyaydı. Zeynep ve abisi Alperen yan yana ve ben Zeynep'in karşısındaydım.
Bir yandan yemeği yerken bir yandan sohbet ediyorduk.
Bu yemekten herkes memnun gibi görünüyordu. Tabii Alperen dışında.
Telefonumun titremesi nedeniyle özür dileyip telefona baktım.
Duru arıyordu.
Masadan kalkıp salona geçtim. Telefonu açıp, Duru'yu dinlemeye başladım.
"Ada, neredesin kız sen? Senin evin kapısının önündeyiz ama açan yok."
"Evde değiliz. Bir sorun mu var geleyim mi? "
"Sorun yok ya. Sadece beraber eğleniriz demiştik. İşin varsa gelme ama gelebilirsen iyi olur. Eğleniriz."
"Tamam ben hemen geliyorum." Deyip telefonu kapattım.
Annemin yanına gidip izin almam gerekiyordu.
Geri mutfağa gittim. Annemin yanına geçip mutlu mutlu gülümsedim.
"Annemmm, canımmmm, bir tanemmmm, senden bir şey isteyebilir miyim?"
Gülümsedi ve beni dinlediğini belirterek kafasını salladı.
"Kızlar çağırıyor, gidebilir miyim? Kapıya kadar gelmişler. "
"Hayır Ada. Misafirlikteyiz. Hiç bir yere gidemezsin."
Diyerek beni reddetti.
Ben tam bir şey diyecekken Aylin Hanım araya girdi.
"Bırak Öznur, çocuklar takılsın. Gençler illa çıkacaklar. Hatta hep beraber gidin. Hadi Zeynep, Alperen sizde Ada'yla gidin."
A aaa ben bunları çağırmadım ki. Bunlar niye benle geliyor.
Neyse diyerek yoluma devam etmek istiyorum.
"Bekleyin ben bir ceketimi alıp geleyim." Diyen Zeynep ile Alperen'le baş başa kaldık.
Bana bakmıyordu.
Bakmasın zaten, ona bakan mı var? Hem bu niye bizle geliyorsa, tamam Zeynep'i anlarım ama bu niye?
Zeynep de yanımıza gelince hep beraber evden çıktık.
Bizimkiler parka geçmişti. O yüzden parka doğru sessizce yürüyorduk.
Park görüş alanımıza girince onların yanına gittim ve sarıldım. Zeynep ve Alperen'i anlamamışlardı. Onlara sonra anlatırım işareti yaparak Duru'nun yanına oturdum.
Buraya neden geldiğimizi sorunca sohbet muhabbet diye cevap veren Onur'un sohbet için hangi konuyu açacağını hepimiz merak ediyorduk.
Eski defterler açılacaktı biliyorum, yine de ses çıkartmadım.
"Eskiden ne kadar güzeldik. " Diyen Ali ile gülümsedim.
Eskiden güzeldik.
Eskiden..."Sürekli berâberdik, hiç ayrılmazdık."
Kaan'ın cümlesiyle aklıma bu anıların sadece 3 ay boyunca yaşandığı geldi.
Biz onlarla 3 ayda neler neler yapmıştık.
Gülmüştük, üzülmüştük, eğlenmiştik ve sevmiştik.
Sadece 3 ay içinde kan bağımız olmuştu.
Güzel miydi?
Elbette.
Bir daha ister miydik?
Belki.
Peki bir daha sever miydik?
İşte bunu bilmiyorum.Biz küsmeden önce hep birbirimizi sevmiştik. Hepimiz kardeştik.
Zeynep yanıma oturunca "Okula geldiğim günden beri sizin neden küstüğünüzü hep merak ettim. Gerçekten, neden küstünüz? Ne sebep oldu bu düşmanlığınıza? Madem güzel anılarınız vardı, hangi katil öldürdü bu anıları? "
Zeynep'in söyledikleri ile hepimiz birbirimize baktık.
Hepimiz biliyorduk o katili ya da katilleri ama bunu birisine söylemeye gerek yoktu.
"Belki sonra. " Dedi Sinem.
Bunu konuşacak kimse yoktu aramızda.
"Buluştuğunuza göre şuan barıştınız." Diyen Alperen'le ona döndük.
Barıştık mı bilmiyorum ama neden bir arada olduğumuzu dokuzumuzdan başka kimse bilmiyordu.
Mesajlar...
Harbi diye düşündüm. Harbi uzun zamandır bizi rahatsız etmiyor, acaba bizi rahat mı bıraktı.
Düşüncelerimi bölen şey bir mesaj sesiydi.
Mesaja baktığımda kanım dondu.
Arkadaşlarını koruman için bir dakikan var güzelim.
58 saniye
55 saniye
50 saniye
46 saniye
...
Ne demek istemişti. Hepsini korumak derken ne kastetmişti. Hayır hayır asıl soru bu sefer ne yapacaktı.
Hemen bizimkilere korunmalarını söyledim ve mesajı belirttim.
Nereye saklayacaktım, nasıl koruyacaktım. Şuan sakın düşünemiyordum.
Sakın ol Ada, nefes al nefes ver. Tekrarla nefes al nefes ver.
Erkekleri oturduğumuz masanın altına soktum.
Kızları ise yan çardağa.
Masaların yanları kısaydı.
Yani masanın altındakilere zarar vermek isteyen birisi illa eğilmek zorunda kalırdı. Ve birde masaya yaklaşmak.
Bunu yapmazdı. Kendini tehlikeye atmazdı.
Ben ne yapacaktım. Zaten masalara zor sığmışlardı.
Ve ardı arkası kesilmeyen bir mesaj daha.
Ve süre bitti güzelim. Arkadaşlarını korumuş olsan bile kendini koruyamadın. İyi uykular.
Ve ardından bir silah sesi, hayır bir değil. Daha fazla silah sesi. Çok fazla. Çok fazla silah sesi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Düşman Sınıflar
Fiksi Remaja2 sınıf, 2 çete, 2 çete lideri ve sonsuz aşk. Bu hikayede cıvık cıvık aşk yok. Bu hikayede beraberlik, takımlaşma, yardımseverlik, kavga, kaos ve daha nicesi var. Bu hikayedeki ana karakterimiz hayatında daha önce hiç bu kadar can yakan acılar...