1.5

23.5K 859 88
                                    

Selamlarr!!

Bölüme geçmeden önce oy verirseniz sevinirim.

Keyifli okumalar<3

Mirza Atasoy

Hayatında 27 yaşına kadar hiçbir şeyin yolunda gitmediği bir insan oldum. Her işimin sonunda hoşlanmayacağım durumlar ortaya çıkardı. 

Yolum 24 yaşımda bir şekilde Metehan Öztürk ile kesiştiğinde hayatımı bu kadar etkileyeceğini bilmiyordum. O ve ailesi bendeki boşluğu doldurmuştu. Taner albayım beni çocuğu gibi görürken Metehan yüzbaşım bir kardeşi olarak görüyordu. Girdiğimiz çatışmalarda sürekli sırt sırta mücadele vermiştik, 4 yıl kadar. Mila mı? O konuya sonra gelelim.

Gaziantepliydim iki kardeştik, bir abim vardı. Üniversiteye başladığımdan beri memleketime uğramaz olmuştum.  Abimle çok sık olmasa da görüşüyorduk genelde o benim yanıma geliyordu. Kendi evim var ama kalmayı pek tercih ettiğim söylenemez. Benim ev olarak nitelendirdiğim yer, içinde tek bir kişinin yaşadığı ve hazır yemeklerin yendiği ev değil. İçinde aile bireylerinin olduğu her akşam sıcak yemeklerin piştiği yer, benim için evdir. Tıpkı Taner albayımın yaşadığı ev gibi. Mila'nın yaptığı yemeklerden benim de yeme şansım oluyordu bazen, genelde abisi için askeriyeye yemek getiriyordu, komutanım beni de çağırıyordu arada. Geçen gün onu almak için gittiğimde yine elinde abisi için hazırladığı yemekler vardı. Sorduğumda acıkmışsınızdır diye yaptım demişti. Kısa bir şok yaşamıştım yemekten bana da yaptığı için, yanlış mı duydum diye tekrar sormuştum, tebessüm ederek bana cevap vermişti. O gün yediğim yemeklerin tadı hala damağımda. Keşke tekrar öyle bir şansım olsaydı. 

Şuan o gün güzel yemekleri yapan kadın tam karşımda uyuyordu. Abisi ve babası acil bir operasyona gitmişlerdi, bir aksilik çıkmazsa 4 gün içinde döneceklerdi. Gece saatlerinde evlerine saldırı düzenlenmişti. Saldıranların Taner albayımın eski düşmanları olduğunu biliyorduk. Mila sonunda uykuya dalabildiğinde Metehan komutanıma ulaşıp olayı anlatmıştım ve onlar gelene kadar Mila'yı gözümün önünden ayırmamamı söylemişti. Seve seve yapardım.

Saat öğlene geliyordu ve hâlâ uyanmamıştı bende bizim için kahvaltı hazırlıyordum. Ev yemekleri kadar olmasa da bende birkaç şey yapabiliyordum, dışarıdan yemek istemediğim zamanlarda kendim hazırlardım.

Masaya çayı da koyup salona geçtim, Mila'yı artık uyandırmam gerekiyordu kahvaltı yapacaktık. Yine başı örtünün içindeydi ama bazı saçları dışarıya çıkmıştı. Bir güneşi andıran güzel sarı saçları.

Gece hiç beklemediğim bir anda hislerini açık etmişti. Bu anonim işi başlarda canımı sıksa da konuştukça kendisi olduğunu anlamıştım. Böyle bir işe neden kalkıştığını anlamıyordum, ona hiç ters bir şey yapmamıştım. Zaten konuşmada kendisinden emin olduğunu söylüyordu ama eğlencesine anonimi karıştırmıştı. 

Yanına kadar ilerlediğimde kafasındaki örtüyü çekiştirdim, homurdanarak daha çok başına çektiğinde "Mila." diye mırıldandım. Sesim neden böyle çıkıyordu? Nereye kaybolmuştu herkese kök söktüren sert sesim?

"Ne var be! Bir uyutmadınız adamı ha!" Örtüyü başından atmış çatık kaşlarla bana bakıyordu, daha gözlerini bile tam açamıyordu.

"Kahvaltı hazırladım."

"Çay demledin mi?"

"Evet."

"Aferin evimizin direği." Bunu dedikten sonra tekrar örtüyü kafasına çekip uyumaya devam etti. Bana evimizin direği dedikten sonra uykusuna kaldığı yerden devam etti, hala rüya görüyordu sanırım. Bu defa daha gür bir şekilde seslendiğimde örtünün altından bir şeyler demişti ama sesi boğuk çıkıyordu. Tam omzuna dokunup uyandıracağım sırada yattığı yerde doğruldu ve saçını düzeltti, hiçbir şey söylemeden omzunu bana çarparak gitti. Tekrar mutfağa doğru ilerledim, herhalde o da gelirdi. 

ZİNCİR | TEXTİNGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin