5

1.7K 17 0
                                    

  "İyi şeyler yakalamışsın, Aaron. Bravo. Sana etrafi gösterme teklifini kabul etmediğine inanamıyorum. Belli ki seninle daha fazla zaman geçirmek istemiş.”
Bana kısacık, soru dolu bir bakış attı.

  Kızardım ve nabzım izah edilemez şekilde hızlandı. Sebebi bu olamazdı elbette. Göreceğimiz her şeyin efendisi olduğunu anlamam için bana etrafı göstermek istemişti. Dudağımı ısırdığımı fark ettim ve Kate'in bunu fark etmediğini umdum. Ama kendini röportajı çözme işine kaptırmıştı.

"Resmî derken neyi kastettiğini anladım. Hiç not aldın mı?"

"Hmm... şey, almadım."
"Sorun değil. Bunlarla da gayet iyi bir makale çıkarabilirim. Elimizde birkaç orijinal fotoğrafın olmaması çok kötü. Yakışıklı herifin teki, değil mi?"

"Sanırım." Sesimin ilgisiz çıkması için büyük çaba harcıyordum ve sanırım başarmıştım da.

"Ah, haydi ama Aaron, senin bu adamın yakışıklılığına karşı bağışıklığın olamaz." Kusursuz kaşı havadaydı.

  Lanet olsun! Yanaklarımın ısındığını hissedince, her zaman iyi bir numara olan yaltaklanmaya sığındım.

"Sen olsaydın, muhtemelen daha fazlasını koparırdın."

"Bundan şüpheliyim, Aaron. Haydi ama, adam sana neredeyse iş teklif etmiş. Bu işi son dakikada üstüne yıktığımı düşünürsek, bayağı iyi iş çıkarmışsın." Beni şüpheci bakışlarla süzdü. Aceleyle mutfağa çekildim.

"Söylesene, hakkında gerçekten ne düşündün?” Lanet olsun, çok
meraklıydı. Neden peşini bırakamıyordu ki? Bir şey düşün... çabuk.

"Ne istediğini bilen, kontrolü seven, küstah, korkutucu, ama
bir o kadar karizmatik." Bunun çenesini sonsuza dek kapatmasını
umarak, dürüstçe, “Cazibesi olduğu doğru,” diye ekledim.

"Sen ve bir adamdan etkilenmek? Bu bir ilk," diye homurdandı.
Yüzümü göremesin diye, sandviç için malzemeleri bir araya toplamaya koyuldum.

  Kate eşcinsel olduğumu biliyordu fakat bu konularda çok hevesli olmadığım oldukça aşikardı.

"Gey olup olmadığını neden merak ettin? Konu açılmışken, en utanç verici soru buydu. Dehşete kapıldım ve o da böyle bir soru sorulmasından rahatsız oldu."
Hatırlayarak yüzümü buruşturdum.
"Sosyete sayfalarında boy gösterdiğinde, yanında hiç kadın olmuyor."

"Utanç vericiydi. Olayın tamamı utanç vericiydi. Onu bir daha görmek zorunda olmadığım için seviniyorum."

"Ah, Aaron, o kadar kötü olamaz. Bence senden etkilenmişe benziyor."

  Benden etkilenmek mi? Kate şimdi saçmalamaya başlamıştı işte.
"Bir sandviç ister misin?"

"Lütfen."

  Neyse ki o akşam Christian Grey'den bir daha hiç bahsetmedik. Sandviçlerimizi bitirdikten sonra, Kate'le birlikte yemek masasının başına geçebildim ve o makalesinin üstünde çalışırken ben de Tess üzerine yazmakta olduğum denememle uğraştım. Lanet olsun, bu
kadın yanlış yüzyılda, yanlış zamanda, yanlış yerdeymiş. İşim bittiğinde gece yarısı olmuştu ve Kate çoktan yatmıştı. Bitkin, ancak bir pazartesi için çok fazla iş başarmış olmaktan hoşnut, odama gittim. Beyaz demir karyolama kıvrılıp annemin battaniyesine sarındım ve gözlerimi yumduğum anda uykuya daldım.

  O gece rüyamda, karanlık yerler, kasvetli beyaz zeminler ve gri gözler gördüm. Haftanın geri kalan kısmında kendimi derslerime ve Clayton's'taki
işime verdim.

   Kate de bir yandan finalleri için debelenirken, bir yandan da yeni editöre devretmeden önce son kez çıkaracağı okul gazetesinin son sayısını derlemekle meşguldü. Çarşamba günü geldiğinde, çok daha iyiydi ve artık gereğinden-fazla-tavşanlı- pembe
pazen pijamasına katlanmak zorunda değildim.

Grinin Elli Tonu (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin