22

2.3K 11 0
                                    

    Hâlâ nefes nefeseydim. Soluğumu, gümbür gümbür çarpan kalbimi yavaşlatmaya çalışıyordum. Düşüncelerim asi bir kargaşa içindeydi. Vay canina. Sersemleticiydi. Gözlerimi açtım, gözleri kapalı, nefesi kesik halde, alnını alnıma yasladı. Christian gözlerini kırpıştırarak açtı ve bana karanlık, ama yumuşacık bir ifadeyle
baktı. Hâlâ içimdeydi. Eğildi, alnıma bir öpücük kondurdu ve sonra kendini usulca geri çekti.

"Ah..." Bu yabancılık karşısında yüzümü buruşturdum. Christian yanıma uzanıp dirseğine yaslanarak,

"Canını yaktım mı?" diye sordu. Saçımın bir tutamını alnımdan çekti.
Sırıtmamak elimde değildi.

"Canımı yakıp yakmadığını mı soruyorsun?"
Alaycı bir gülümsemeyle,

"İmayı anlamamış değilim,” dedi.

"Cidden, iyi misin?" gözleri yoğun, meraklı, hatta talepkârdı. Yanında yatarken, uzuvlarımın tutmadığını, kemiklerimin jöle kıvamını aldığım hissediyordum; gevşemiştim. Fazlasıyla gevşemiştim. Ona sırıttım.

   Sırıtmama mani olamıyordum. Onca patırtının nedenini artık biliyordum. İki orgazm... Dikiş yerlerinden yırtılmak, çamaşır makinesinin bir anda su alması gibi, bir anda boşalmak... Vay canına. Bedenimin nelere muktedir olduğundan,
ne derece kasılıp nasıl şiddetle ve hoşnutlukla gevşeyebileceğinden
habersizdim. Bu zevkin tarifi yoktu.

"Dudağını ısırıyorsun ve sorumu hâlâ yanıtlamadın." Kaşlarını çatmıştı. Onu afacan bir sırıtışla süzdüm. Dağınık saçları, alev alev yanan kısık gri gözleri, ciddi ve karanlık ifadesiyle, muhteşem
görünüyordu.

"Bunu yine yapmak isterim," diye fısıldadım. Panjurlar geri inmeden önce, bir an, yüzünden bir rahatlama ifadesinin geçip gittiğini görür gibi oldum. Bana yarı kapalı gözlerle bakıyordu.
Kuru bir sesle,

"Öyle mi, Bay Steele?" diye mırıldandı. Eğildi ve ağzımın köşesine küçük bir öpücük kondurdu.

"Seni küçük talepkár."
dedi. "Yüzüstü dön."

Ona bir an gözlerimi kırpıştırdıktan sonra, yüzüstü döndüm.
Elini sırtımdan kalçama doğru indirdi.

"Gerçekten çok güzel bir tenin var," diye mırıldandı. Bacaklarıdan biri benimkinin arasına girecek şekilde kaydı. Kısmen sırtıma uzanmıştı. Çıplak omzumu öperken, gömleğinin düğmelerinin tenime battığını hissediyordum.

"Gömleğin neden üstünde?" diye sordum. Durdu. Anlık bir duraksamadan sonra, gömleği üstünden sıyırıp tekrar üzerime uzandı.

  Ilık tenini tenimde hissediyordum. Mmm... Harika bir histi. Göğsündeki az miktardaki tüy öbeği, sırtımı gıdıklıyordu.
Kulağıma,

"Demek seni tekrar becermemi istiyorsun," diye fısıldadı ve kulağımın çevresinden, boynumun aşağısına kadar kuş tüyü hafifliğinde öpücükler sıraladı.

   Eli aşağıya doğru kayarak belimden kalçama, oradan da dizimin arka kısmına kadar indi. Dizimi yukarı itti ve bir an nefesim kesildi. Şimdi ne yapıyordu? Bacaklarımın arasına girip, kalçama yaslanacak şekilde kıpırdadı. Eli bacağımdan sırtıma yöneliyordu.
Usulca yanağımı okşadı. Sonra parmağım tekrar bacaklarımın
arasına kaydırdı.

"Sana tekrar sahip olacağım, Aaron," diye mırıldandı ve diğer eliyle, ensemdeki saçlarımı avuçlayıp yavaşça çekerek beni olduğum yere sabitledi. Başımı oynatamıyordum. Altına çivilenmiş ve çaresizdim.

"Benimsin," diye fısıldadı. "Sadece benim. Bunu sakın unutma."

   Sesi sarhoş edici, sözcükleri baş döndürücü ve baştan çıkarıcıydı.
Gittikçe büyüyen ereksiyonunu bacaklarımın arasında hissediyordum.
Uzun parmakları usulca, küçük daireler çizerek penisime masaj yapmaya uzandı. Çenemi yavaşça dişlerken, nefesinin yumuşaklığı yüzümde dolaşıyordu.

Grinin Elli Tonu (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin