21

3.6K 11 0
                                    

   Yatak odası genişti. Tavana kadar yükselen camlar Seattle'ın ışıklı, çok katlı binalarına bakıyordu. Duvarlar beyaz, mobilyalar açık maviydi. Devasa yatak ultra-moderndi ve dalgaların karaya attığı odun parçalarına benzeyen kaba, gri ahşaptan yapılmaydı.

   Köşelerden yükselen dört direğe rağmen sayvansızdı. Üstündeki
duvar göz alıcı bir deniz tablosuna dönüştürülmüştü. Yaprak gibi titriyordum. Sonunda, bunca zaman sonra bunu yapacaktım ve yapacağım kişi Christian Grey'den başkası değildi.
Nefes alışım sıklaşmıştı ve gözlerimi ondan ayıramıyordum. Saatini çıkarıp yatağı tamamlayan bir şifonyerin üstüne, ceketini de bir sandalyeye bıraktı. Üzerinde beyaz keten gömleği ve kot pantolonu vardı. Kalp durduracak kadar güzeldi. Koyu bakır rengi saçları karışmıştı, gömleği pantolonunun üstüne sarkıyordu. Gri gözleri cesur ve göz alıcıydı. Converse ayakkabılarından kurtuldu ve yere
eğilip çoraplarını tek tek çıkardı.

   Christian Grey'in ayakları. Vay
canina... Çıplak ayaklarda ne vardı böyle? Döndü ve yumuşak bir ifadeyle bana baktı.

Şifonyerin en üst çekmecesini açtı ve bir.paket prezervatif çıkardı. Bana büyük bir dikkatle baktı.

"Hazırlan," diye mırıldandı.

"Storların inik olmasını mı istersin?"

"Fark etmez," diye fısıldadım.

"Yatağında kimsenin uyumasına
izin vermediğini sanıyordum."

"Uyuyacağımızı kim söyledi?" diye mırıldandı.

"Ah." Tanrı aşkına.
Usulca bana yaklaştı. Kendinden emin, seksi, alev alev gözler. Kalbim gümbürdemeye başlamıştı. Kanım bedenimin her yanına pompalanıyordu. Yoğun ve sıcak arzu karnımda birikiyordu. Karşımda durup gözlerimin içine baktı. O kadar seksiydi ki.

  Yumuşak bir sesle, "Şu ceketi çıkaralım, ne dersin?" dedi ve yakalarından tuttuğu ceketi nazik hareketlerle omzumdan kaydırıp
sandalyenin üstüne bıraktı.

  "Seni ne kadar çok istediğim konusunda bir fikrin var mı, Aaron  Steele?" diye fısıldadı. Nefesim kesilmişti. Gözlerimi ondan ayıramıyordum. Elini uzattı ve parmaklarım yanağımdan çeneme doğru usulca kaydırdı.
Çenemi okşarken,

"Sana neler yapacağım konusunda bir fikrin var mı?" diye ekledi.
Vücudumun en derin, en karanlık yerindeki kaslar, en enfes şekilde kasılmıştı. Acı o kadar tatlı ve keskindi ki gözlerimi yummak istedim, ama tutkuyla bana bakan gözleriyle hipnotize olmuştum.

   Eğilip beni öptü. Dudakları, benimkilerle bütünleşirken talepkâr,
sert ve telaşsızdı. Çeneme, çenemin altına ve ağzımın köşelerine kuş tüyü ağırlığında öpücükler kondururken, gömleğimin düğmelerini çözmeye koyuldu ve usulca üzerimden sıyrılıp yere düşmesine izin verdi. Geri çekilip bana baktı. Üzerim tamamen çıplak kalmıştı.

"Ah, Aaron," diye soludu. "O kadar güzel bir tenin var ki, açık renk ve pürüzsüz. Her santimini öpmek istiyorum."
Kızardım... Ah, Tanrım. Neden sevişemeyeceğini söylemişti? İstediği her şeyi yapardım.

Her iki eli de saçlarımdaydı ve başımın iki yanını sıkıca kavramıştı. Öpüşü talepkârdı; dili ve dudakları benimkileri kandırıyordu sanki. İnledim ve dilim, bütün çekingenliğiyle, onunkiyle buluştu. Kollarını bana doladı ve bedenine bastırıp iyice sıktı. Bir eli saçlarımda kalmış, diğeri omurgamdan belime, oradan popoma kaymıştı. Eli, arkamda gevşedi ve usulca sıktı. Beni kalçalarına iyice yaslamıştı. Zorlamadan bana bastırdığı
ereksiyonunu hissediyordum.

    Bir kez daha ağzının içine doğru inledim. Bütün vücudumu yakıp yıkan asi duyguları -yoksa hormonlar mıydı?- güçlükle bastırabiliyordum. Onu öylesine istiyordum ki! Kollarının üst tarafını kavrayınca, kaslarım hissettim. Şaşırtıcı derecede güçlüydu... ve
kaslı. Çekinerek ellerimi yüzüne, saçlarının arasına kaydırdım. Son derece yumuşak ve asilerdi. Saçlarını yavaşça çektim. İnledi. Beni
karyolaya doğru itti. Ta ki yatağı dizlerimin arkasında hissedene
kadar. Bir an yatağın üzerine itecek sandım, ama bunu yapmadı.

Grinin Elli Tonu (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin