"Neden gözlerini bile kırpmadan bakıyorsun bana?"
Oturduğu siyah deri koltukta biraz öne gelip ellerini birleştirdi ve cevap vermemi bekledi. Birkaç saniye daha ona bakmayı sürdürdüm, sonrasında sakince cevapladım. "Senin gerçek olmadığına artık eminim. Hapların bir yan etkisi olmalısın."
Ciddiyetle bana bakarken dudağının sağ kısmı hafifçe yukarıya doğru kıvrılmıştı. "Diğerlerinin de beni gördüğünden haberin var değil mi?"
"Ama benim gördüğüm gibi görmüyorlar." dedim hızlıca. "Tuğçe hanım senin mavi gözlü olduğu söyledi." Onun sarı parlak gözlerine dikkatlice baktım. "Eğer renk körü değilse tabii."
"Ya sen renk körüysen?"
Gözlerimi onun ayaklarına çevirdim. "Ayakkabılarını çıkarır mısın?"
"Neden?"
"Ayakların ters mi düz mü ona bakacağım."
Bu sefer sesli bir şekilde güldü, fazla uzun sürmemişti ama kalın sesi kulaklarımda iki saniye boyunca oyalandı. Sonrasında yine o sakinliğini bozmadan devam etti. "Cin değilim."
Bir şey demeden tavanı izlemeye başladım, içim içimi sıkıyordu. Sanki görünmeyen bir el hem midemi hem kalbimi sıkıştırıp duruyordu. O gözlerini bir saniye bile benim bedenimden çekmezken, ben onun gitmesini içten içe diliyordum. "Sabaha kadar bu şekilde beni mi izleyeceksin?"
"İki haftadır izliyorum." diyerek ayağa kalktı ve bana doğru adımlamaya başladı, benim bakış açımda hâlâ tavan vardı. "Bir gün daha izleyebilirim."
Gözlerimi hızla onun sarı gözlerine çevirip umutla baktım. "Bu yarın çıkabileceğim anlamına mı geliyor?"
O daha cevap veremeden kapı iki kez tıklandı ve içeriye elinde yemek tepsisiyle hasta bakıcı girdi. İlk bana hemen ardından da başımda dikilen Ares'e baktı. "Doktor Bey kusura bakmayın, burada olduğunuzu bilmiyordum."
"Buyrun." diyerek elini bana doğru uzattı Ares, sonrasında kalktığı yere tekrardan oturup gerisine yaslandı. Gözlerini tekrardan bana çevirmişti, onun gözlerinin içine birkaç saniye baktıktan sonra bakıcıya döndüm. "Ondan hiç korkmadın mı?"
Hasta bakıcı anlamayarak bana baktı. "Kimden?"
"Ondan işte." dedim kafamla doktoru göstererek. "Onu bu şekilde gören tek kişi ben olamam, lütfen."
Hasta bakıcı yüzünü Ares'e çevirdiğinde Ares dudaklarını birbirine bastırarak elini kaldırıp indirdi. "İlaçların etkisi, önemli bir şey değil. Birkaç güne düzelecektir."
"İsterseniz bir sakinleştici getirebilirim." diye fısıldadı bakıcı, benim duymadığımı mı düşünüyordu? Ona zarar vereceğimi düşünmüş olmalıydı, neredeyse benim iki katım olan adama nasıl zarar verebilirdim?
"Gerek yok." diyerek kafasını bir kez iki yana salladı Ares. Sonrasında tekrardan bana çevirdi bakışlarını. "Herhangi bir haylazlık yaparsa ben hallederim ama uslu uslu duracağına eminim, değil mi Demir?"
"Elbette Ares." dedim sahte olduğu belli olacak şekilde gülümseyerek. "Uslu duracağım."
Hasta bakıcısı elindeki tabldotu önüme çektiği masanın üzerine bıraktı. Yemeklere baktım. Haşlanmış brokoli, mercimek çorbası, iki tane paket içinde küçük ekmek, yoğurt. Plastik kaşık ve çatalı da tabldotun yanına bıraktıktan sonra Ares'e döndü. "Size de getirmemi ister misiniz doktor bey?"
"Teşekkürler." diyerek reddetti Ares. Adama değil sadece bana bakıyordu. Beni rahatsız ettiğini biliyordu fakat bakmayı asla kesmiyordu. O burada yokmuş gibi davranmaya çalıştım. Tuzsuz mercimek çorbamı içirken bileğimdeki bandajlara baktım, dikişleri hissedebiliyordum. Elimi doğru düzgün bükemiyordum, sanki bileğimdeki dikişler bir anda patlayıp ortalık kan gölüne dönüşecek gibi hissediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pandora , GAY
FantasyHayatıma son vermek istediğimde bu sonun yeni bir başlangıç olacağını tahmin edememiştim. Bir avcıya av olacağımı bilememiştim. Normal bir dünyada doğmuştum. Herkesin insan olduğu, süper güçlerin olmadığı, fantastik dünyanın sadece kitaplar ve filml...