Yavaşça onun gibi bağdaş kurarak karşısına oturdum ve bitap düşmüş adamı izlemeye başladım. Sonunda gözlerini benim gözlerime çevirmişti. "Seni o kadar uzun süredir bekliyorum ki." diyerek başladı cümlelerine, aynı diğerleri gibi. Onlara yaptığım gibi bu adamı da sessizce dinlemeye başladım. "50 yıl." dedi içine bir nefes çekerek. "Umudum bir saniye bile tükenmedi."
"Neden burada kalıyorsunuz?" diye sordum adama, sonra mağaraya bakındım. Karanlık ve soğuktu. Zindandan hiçbir farkı yoktu. "Pandoras ve Ares evdeler, oraya gidelim."
"Beni dinlemen lazım." dedi Fedor nasır tutmuş parmaklarını havaya kaldırıp benim susmamı isterken. "Ben diğer herkes gibi seni gücünle övmeyeceğim, güçsüzlüğünü konuşacağım." dediğinde kafamı bir kez salladım. "Kendini elli yıl önce Ares için feda ettin ama artık edemezsin -"
"Eğer ona bir şey olacak olursa yine ederim." diyerek iki kaşımı kaldırdım. "Hem de gözümü kırpmadan."
"İşte, bahsettiğim şey de tam olarak bu." dedi Fedor. Yorgun gözleri şimdi biraz sinirli bakıyordu. Eğer elinde uzun bir değnek olsa büyük ihtimalle onunla bana vururdu. "Zaaflarını çok belli ediyorsun ve düşmanının eline koz veriyorsun."
"Sonuca gelelim." dedim duruşumu dikleştirirken. "Ne yapmam gerekiyor?"
"Ares'i öldürmen." dedi adam soğukkanlı bir şekilde, sanki dünyanın en normal şeyini söylüyormuş gibi sakindi. "Böylece 'sevdiği adamı öldüren bizi de öldürür' diye düşünecekler."
Güldüm, sinirdendi. "Gerçekten de delirmişsin sen." Kafamı iki yana sallayarak ayağa kalktım ve üstten adama baktım. "Ares'i öldürmektense yenilmeyi tercih ederim, en azından onunla beraber ölürüm. Benden bunu isteyerek yanımda olacaksan hiç olma, böyle gurursuz bir galibiyeti gururlu bir mağlubiyete değişmem. Sevdiğim adamı öldürdükten sonra yenmemin ne anlamı kalır? Ben öyle dünya için sevdiğim adamı bile feda ederim kafasında değilim, tam tersiyim."
Tam gidecekken adam benim kalbimden uzanıp giden sarı ipi tuttu ve beni sertçe yere düşürüp ayağa kalktı. Ben de tam kendimi toparlayacaktım ki adam ayağını benim göğsüme bastırıp kalkmama müsaade etmedi. "Ben elli yılımı sen aşk acısı çekme diye feda etmedim Nkys!"
"Umrumda değil!" diyerek adamın ayağını itmeye çalıştım ama başaradım. "Ares'in tek bir saç teline bile dokunmam ben!"
Adam üstten bana bakıp kafasını iki yana salladı ve göğsümün üzerindeki ayağını çekip arkasını döndü. "Dokunursun Nkys, emin ol dokunursun." Sonrasında nereden çıkardığını anlamadığım bir kağıdı bana doğru uzattı. "Zamanı geldiğinde sevdiğin adamın saçının tek bir teline de dokunursun kalbine de."
İp bir anda kısalmaya başladığında ruhum bedenime tekrardan girmişti ve gözlerimi hızlıca açtım. Yatakta kaskatı kesilmiş bir şekilde yatıyordum. Bedenimi yavaşça sola çevirdiğimde Ares'in yüzünü gördüm. Gözleri kapalıydı, bedeni bana dönüktü, göğsü huzurla kalkıp iniyordu. Avucumun içinde tuttuğum kağıda kısa bir bakış attıktan sonra diğer elimi Ares'in yanağına koydum ve okşamaya başladım. Ares biraz kıpırdandı ama ben, "Benim sevgilim." diye fısıldadığımda tekrardan huzurlu uykusuna daldı.
Gözlerimi avucumun içindeki kağıda çevirdim ve üzerindeki yazıyı okudum. Sonrasında kağıt avucumun içinde yandı ve geriye külleri kaldı. Küller de odanın içine dağıldıktan sonra yok oldular.
Lanet büyü.
Tekrardan Ares'e çevirdim gözlerimi ve dudaklarımda içten bir tebessüm oluştu. Yanağını okşamaya devam ettim, ona tek bir temasımla içimi huzur kaplıyordu ve bu huzuru kaybetmeye niyetim yoktu. Uzanıp dudağımı dudağına bastırdım, amacım ufak bir öpücük bırakmaktı ama Ares'in de dudakları hareket etmeye başlayınca daha tutkulu bir öpüşmeyi döndü iş. Ares elini benim sırtıma koyup beni kendisine sertçe bastırdı ve ikimizden de yüksek bir inleme çıktı. "Demir." diye inledi gözleri hâlâ kapalıyken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pandora , GAY
FantasyHayatıma son vermek istediğimde bu sonun yeni bir başlangıç olacağını tahmin edememiştim. Bir avcıya av olacağımı bilememiştim. Normal bir dünyada doğmuştum. Herkesin insan olduğu, süper güçlerin olmadığı, fantastik dünyanın sadece kitaplar ve filml...