Eş ve aşk ∘ 16

3.2K 337 215
                                    

Ares gülerek geldi çocukların yanından, ona bir şey bildiğimi belli etmemeye çalışarak ev sahiplerine döndüm. "Tanıştığıma memnun oldum, umarım tekrardan görüşürüz." Kapının arkasından bizi izlemeye çalışan çocuklara da el salladıktan sonra dışarıya çıktım.

İçime birkaç derin nefes çekerken Ares'in elini belimde hissetmiştim. "Bir sorun mu var?"

"Hayır." diyerek kafamı iki yana salladım. Ares'in gözlerine hatta yüzüne bakamıyordum. Geçmişte yakın olduğumuz belliydi fakat bu kadar yakınlık beklemiyordum.

Ares benim kocamdı.

"Bir şey olmuş, belli." diyerek önüme geçti Ares. Hep beni nasıl bu kadar iyi tanıdığını merak ederdim, artık cevabı biliyordum. Gözlerimi onun gözlerine çevirdiğimde Ares tek kaşını kaldırdı. "Ben çocukların yanına gittiğimde canını sıkacak bir olay mı yaşadın?"

"Sadece..." diyerek yanağımın içini ısırdım, ne diyeceğimi bilmiyordum. "Bana umut dolu gözlerle bakmaları... Bilmiyorum, insan tuhaf hissediyor."

"Eğer kendini kötü hissediyorsan geri dönebiliriz."

Bir anda ona sarılmak istedim. Ares'in yerine kendimi koyunca canımın yandığını fark ettim. Gözlerinin önünde sevdiğin kişinin kalbini sökülüyor ve elli yıl boyunca onun yokluğunda yaşıyorsun. Daha sonra sevdiğin kişiyle buluşuyorsun ama o seni ve anılarınızı hatırlamıyor.

"Demir." diyerek elini koluma koydu Ares ve canımı yakmayacak şekilde sıktı. "Beni endişelendiriyorsun, yoksa bir şey mi gördün?"

Gerçekten de endişelenmeye başlamıştı, onu daha fazla endişelendirmemek için gülümseyerek kolunu girdim ve yürümeye başladım. "Şimdi nereye gideceğiz?"

Ares şaşırmış gibi şekilde en başta koluna daha sonra bana baktı. "Şehri biraz gezdirmek istiyorum sana. Daha doğrusu seni bir yere götürmek istiyorum."

"Olur." diyerek salladım kafamı. "Gidelim. Yeni yerler keşfetmeyi hep sevmişimdir." Ares'in kolundan çıkmadan yürümeye devam ettim. Bu sefer çok uzun yürümemiştik. Yirmi beş dakika sonra geldiğimiz yere hayranca baktım. Önümde büyük bir deniz vardı ve üzerine dolunayın yansıması düşüyordu. "Ne kadar güzel bir yer burası."

"Gel, şuraya oturalım." diyerek elimi tuttu Ares ve görkemli bir bankın yanına doğru adımlamaya başladı. Bakın yanına geldiğimizde ilk beni oturttu, hemen sonra da dibime oturup bir elimi bırakmadan bana baktı. "Geceyi mi daha çok seversin sabahı mı?"

Birkaç saniye boyunca Ares'in gözlerinin içine baktım, bunun cevabını bildiğini biliyordum, hatta benden daha iyi biliyordu. Sonrasında gözlerimi yavaşça büyük dolunaya çevirdim ve muazzam manzarayı izledim. "Babam ölmeden önce bu sorunun benim için pek önemi yoktu aslında fakat babamı kaybettikten sonra geceler daha çok sevdim. Geceler beni her zaman korudu."

"Baban ile iyi mi anlaşırdın?"

"Hem de çok iyi anlaşırdık." diyerek gözlerimi Ares'e çevirdim. Babamın lafı bile beni gülümsetmeyi başarmıştı. "Benim annem yoktu, babam annemin beni benim için bıraktığını söyledi. Annemden ne zaman nefret etmek istesem babam, sakın, derdi. Annen seni bırakıp gitmek istemedi ama senin için gitmek zorundaydı. Hiçbir zaman anlamadım fakat şimdi anlıyorum." Birkaç saniye sessizce Ares'e baktım. "Annem buralı, babam dünyalı mı?"

Ares içine derin bir nefes çekti. "Bunu anlatmak bana düşmez."

Eşim değil misin? Senden başka kime düşecek? diye sormak istedim bir an için ama sessiz kalarak yüzümü tekrardan büyük denize çevirdim. "Annem o günkü kadın mıydı? Bana sımsıkı sarılan, şu kanatları olan yeşil elbiseli kadın." Tekrardan Ares'e baktım. Kaşları çok hafif bir şekilde çatılmıştı. "Tuhaf hissettim." diyerek açıkladım. "Ona çekildiğimi hissediyordum, içimi tuhaf bir sevgi hissi kaplamıştı. Annem olduğu için olmalı."

pandora , GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin