Sadece bir avcı ∘ 4

4.5K 403 113
                                    

Nefes nefese doğruldum yataktan, göğsüm hızla kalkıp inerken saçımdan alnıma doğru bir ter damlasının aktığını hissediyordum. Ellerimi yatağın iki yanına koyarak dik durmaya çalışsam da kollarım titrediği için bu pek mümkün olmuyordu. Tam bu sırada güçlü ellerden bir tanesini belimi bir tanesi sırtımı tutup yatağa düşmemi engelledi. Gözlerimi karşımdaki yüze çevirirken nefesimi dudaklarımın arasından alıp veriyordum. "Ç-çok gerçekçiydi."

Ares birkaç saniye boyunca yüzüme baktıktan sonra iki kaşını kaldırdı. "Ne gördün?"

"Orman." dedim yutkunarak, tükmüğüm boğazımı yakarak geçmişti. "Koşuyordum. Çok hızlı koşuyordum. Arkamdan birisi geliyordu fakat kim olduğunu göremedim. Büyük ağaçlar vardı, daha önce hiç görmediğim ağaçlar. Çok yükseklerdi, her renkten ağaçlar vardı. Arkamdaki kişiden kaçarken bir ağaç üstüme düştü."

"Başka bir detay hatırlıyor musun?" diye sorarken endişeli bir yüz ifadesi vardı, yüzü yüzüme daha fazla yaklaşmıştı. Geriye doğru gidecekken sırtındaki eli ile beni kendisine doğru yaklaştırdı. "Demir, odaklanmaya çalış. En ufak bir detay bile olur, hatırlıyor musun?"

"Karga." dedi gözlerimi kapatarak, gördüğüm rüyayı zihnimde canlandırmaya çalışıyordum. "Kargalar." diyerek düzelttim. "Bir tanesi tepemde uçuyordu, diğerleri de ağaçların tepesine tünemişlerdi ama beni seyrediyorlardı. Büyüklerdi, hem de çok büyük." Gözlerimi açıp onun sarı gözlerine baktım. "En az kartal kadar büyüklerdi, tepemde uçan ise en büyüğüydü."

"Gidiyoruz, hemen." Ares'in yüzündeki endişeli ifadesi şimdi daha belli oluyordu. Sağ bileğimi tutup bandajı açtı ve dikişe baktı. "Bunu evde alırım, şimdi gidelim buradan."

"Neden?" diye sordum gergince, Ares'in endişeli tavrı beni hem ürküttü hem germişti. "Bir sorun mu var?"

"Bunları sonra anlatacağım sana ama en başta gitmemiz lazım." Sağ elimi bırakıp boynunda asılı olan uzun bir kolyeyi çıkarttı ve benim boynuma astı. "Bunu sakın çıkartma boynundan."

Gözlerimi boynumda asılı duran kolyeye çevirdim. Zincir kolyenin ucunda küçük beyaz bir kuş sembolü vardı. "Bunu da mı sonra anlatacaksın?"

"Aynen öyle." diyerek ayağa kalktı ve üstümdeki örtüyü kenara çekti. "Eğer yürümeyecek gibi hissediyorsan seni kucağıma alabilirim."

"Yürürüm." diyerek ayağımı yataktan aşağıya sarkıttım ve buz gibi soğuk olan zemine bastım. Ares dolaptan bir çift çorap ve ayakkabı getirip benim önüme koyduktan sonra onları bana giydirecekti ki elimi onun omuzuna koyup durdurdum. "Sen çantamı yerleştir, bunları ben hallederim."

Ares bir kez kafasını sallayarak ayağa kalktı ve birkaç parça kıyafetimi küçük çantaya yerleştirmeye başladı. Onun aceleci tavrı beni daha fazla geriyordu, sanki peşimizdeki bir şeylerden kaçıyormuş gibi her hareketini hızlı hızlı yapıyor. "Tehlikede misin?" diye sordum ayakkabılarımın bağcığını bağlarken. Ares bana dönüp kafasını iki yana salladığında, "Tehlikelide miyiz?" diye sordum bu sefer. Ares tekrardan kafasını iki yana salladığında gözlerim kocaman açıldı. "Sadece ben mi tehlikedeyim?"

"Biraz daha hızlı olmalısın." diyerek köşedeki sandalyenin üzerinde duran örgü lacivert hırkayı alıp bana giydirdi. "Ağrın sızın var mı?"

"Yok." diyerek ceketi düzelttim ve çantayı alıp tek omuzuma geçirdim. "Nereye gideceğiz?"

"Senin evine." dedi omuzuma taktığım çantayı kendisi alırken. Sonra kapıyı benim için açıp geçmem için elini öne uzattı. "Endişelenecek bir şey yok, ürkek gözlerle bana bakma."

"Senin kadar sakin olamadığım için üzgünüm." dedim olduğum yerde durarak. "Ben kan gölünün içinde öldüğümü düşünürken gözlerimi akıl hastanesinde açtım. Açar açmaz da sarı gözlü, gri saçları, dev gibi bir adamla karşılaştım ve o adamı benim dışımda herkes normal görüyor. Şimdi de o adam beni sağa sola koşturup duruyor. Sana aşkla değil de ürkek bir şekilde baktığım için özür dilerim Ares."

pandora , GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin