Tam iki hafta boyunca Ares eğitimlere devam etmişti. En çok da yakın dövüşe ağırlık vermişti. Günde en az 10 saat eğitim alıyordum Ares'ten. Koşuyor, ok atıyor, ağaçlara tırmanıyor ve Ares'ten çoğunlukla dayak yiyordum. Ona ne olduğunu sorduğumda Ares sadece, "Yakında göreceksin." diyerek gizem yapıyor, beni merak içinde bırakıyordu.
"Bak, hep burnuma vuruyorsun, ayıp oluyor." diyerek kenara kaçtım ve nefeslenmeye başladım. "Çok terledim."
"Daha çok eksiğin var." dedi Ares bana doğru adımlarken.
"Yakın dövüş, ok, ağaca tırmanma gibi şeyler yerine tüm odağımı gücüme verseydik şimdi baya ilerlemiştim." dedim elimden çıkan siyah sislere bakarken. "Bu bir mucize Ar- Ah!"
Ares bir anda beni yere düşürmüştü, boynuma da küçük hançeri bastırdı ve iki kaşını kaldırdı. "Dikkat vermiyorsun."
"Beni hazırlıksız yakaladın, bir şey anlatıyordum sana." diyerek karşı çıktım.
"Düşman gelirken 'ben geliyorum, hazırlan' demeyecek Demir, bu yüzden -"
Onun cümlesini bitirmesine izin vermeden elimden çıkardığım siyah sis ile en başta boynumdaki hançeri ağaca doğru fırlattım, sonrasında Ares'i sertçe yana iteleyip üstüne geçtim. "Yendim."
Ares gülerek kafasını kaldırıp bana baktı. Bir elini sırtıma koyup beni kendi bedenine bastırdı, göğsüm artık onun göğsüne değiyordu, diğer elini de enseme koydu ve yüzümü kendi yüzüne yaklaştırıp dudağını dudağıma bastırdı. Öpüyor muydu yoksa öylece duruyor muydu emin değildim fakat kalbim çok hızlı atmaya başlamıştı. Dudağım Ares'in dudağındaydı. Gözlerimin kocaman açıldığında Ares gülümseyerek dudağını dudağımdan çekti ve şaşkınlığımı fırsat bilerek beni altına aldı. "Kaybettin, av."
"Bu haksızlık. Hile yaptın." dedim içime kaçmış sesimle, konuşmak çok zor olmuştu benim için.
Ares gülerek yüzüme baktı. "Savaşta her şey mübahtır avım."
Kaşlarım çatıldı, Ares'in yüzüne bakıyordum fakat gördüğüm onun yüzü değildi. Gözümün önünde sanki geçmişim vardı... Bir türlü hatırlayamadığım geçmişim.
"Kazanırsam bugün ben ne istersem yapacağız." dedi Nkys elindeki büyük, ağır, uzun ve parlak kılıcı ustaca çevirirken. "Kazanırsan bugün sen ne istersen yapacağız."
Ares düz bir ifade ile Nkys'in yüzüne bakıp derin bir iç çekti. "Resmen bir çocuk ile uğraşıyorum."
"Aslında resmen geleceğin kralı ile uğraşıyorsun." dedi Nkys sırıtarak. "Seni yenmemden korkuyor olamazsın değil mi?"
İşte Ares'i sinir eden bir kelime. Korku. Bir avcı hiçbir zaman hiçbir şeyden korkmazdı. Sırtındaki kabında duran kılıcı o kadar hızlı bir şekilde çekti ki Nkys bile göremedi. Ares onun bu şaşkınlıklığından fırsat bilerek kılıcı sertçe ona doğru savurdu fakat prens ustaca onun hamlesini engelledi. "Beni çok sinir ediyorsunuz," Ares hafifçe Nkys'in önünde eğildi. "Majesteleri."
Nkys yalandan alıngan bir tavır ile alt dudağını aşağıya doğru sarkıttı. "Siz avcılar sinirlenince daha güçlü olursunuz sanıyordum ama gördüğüme göre hâlâ çok naziksin."
"Geleceğin kralını bir kılıç darbesiyle öldürmek istemiyorum sadece." diyerek kılıcını keskinleştirmek için başka bir kılıç çıkardı ve birbirine sürtmeye başladı. Kılıcını bilediğinde diğerini yerine koydu ve ilki ile devam etti. "Buyrun majesteleri."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pandora , GAY
FantasyHayatıma son vermek istediğimde bu sonun yeni bir başlangıç olacağını tahmin edememiştim. Bir avcıya av olacağımı bilememiştim. Normal bir dünyada doğmuştum. Herkesin insan olduğu, süper güçlerin olmadığı, fantastik dünyanın sadece kitaplar ve filml...