Gözlerimi yavaş yavaş aralamaya başladığımda daha büyük bir odada olduğumu fark etmiştim. Önceki uyanışımda ellerim ve ayaklarım yatağa sabitlenmişti ama bu sefer serbesttim. Bilincimi kaybetmeden önce gördüğüm son şey gelmişti aklıma.
Sarı parlak gözleri, uzun gri saçları, bembeyaz teni olan o kalıplı adam.
O sadece bir halüsinasyondu, dedim kendi kendime. Eğer kafayı yemediysem doktorların bana verdiği haplar yüzünden görmüş olduğum bir halüsinasyondu.
Ellerimi yatağın iki yanına koyup kendimi yukarıya çekmek istediğimde bileklerime giren sızı yüzünden tekrardan yatağa düşmüştüm. Ağzımdan hafif bir inilti çıkarken kollarımı dikkatlice tutan elleri hissettim ve ardından kalın bir ses geldi kulaklarıma. "Dikkatli olmalısın, bileklerinde dikiş var."
Gözlerimi yavaş yavaş sesin geldiği tarafa, sağıma, çevirdim.
Halüsinasyon görmemiştim.
"Ben aklımı mı kaçırdım?"
Karşımdaki sarı gözlü adam belli bile olmayacak şekilde güldü. "Tekrar bayılmadan önce sana zarar vermeyeceğimi söylemeliyim."
Tam bu sırada yardımıma bir doktor gelmişti. En fazla 40 yaşında duran, kahverengi uzun saçları olan, kadın bir doktor gülümseyerek bana doğru gelmeye başladı. "Merhaba Demir Bey, kendinizi nasıl hissediyorsunuz?"
Gözlerimi beni dikkatlice izleyen sarı gözlü adama çevirdim. "Delirmiş gibi."
Onu sadece benim gördüğümü düşünürken kadın elini sarı gözlü adamın koluna koydu. "Ares Bey işinde en iyisi olan bir psikiyatrist doktorumuz. Sizin için çok uzak bir ülkeden geldi." Kadın gözlerini Ares dediği adama çevirdi. "Nereden gelmiştiniz Ares Bey?"
"Pandora'dan geliyorum."
"Pandora diye bir ülke yok." diyerek çattım kaşlarımı, coğrafya bilgim iyiydi ve böyle bir ülke olmadığına adım kadar emindim. "Bu sadece bir mitoloji."
"Hayır, var." Kadın doktor, önlüğündeki yaka kartında Tuğçe yazıyordu, bana çevirdi koyu kahverengi gözlerini. "Ekvator çevresinde bir yerlerde."
"Pandora sadece mitolojideki bir kadın. Pandora'nın kutusunu hiç duymadınız mı?"
"O da ne?" Tuğçe hanım bana deliymişim gibi bakmaya başladığında kendimi gerçekten de deliymişim gibi hissetmiştim. "Pandora bir ülke, Demir Bey."
"Tuğçe hanım, isterseniz hastamızı çok yormayalım." Ares denilen adam ufak bir gülümseme ile kadına döndü. "Onun kafası şu an çok karışık, epey kan kaybetti. Ben onunla ilgileneceğim."
"Bugün nöbetçi benim, istediğiniz zaman bana seslenebilirsiniz Ares Bey."
"Onun göz rengi sizce de tuhaf değil mi?" diyerek kadına çevirdim yüzünü.
Tuğçe hanım en başta onun sapsarı bir şekilde parlayan gözlerine daha sonra bana baktı. "Sizin gözleriniz nasıl koyu maviyse onunkiler de açık mavi. Tuhaf olan nedir burada?"
"Açık mavi mi?" diye fısıldadım adamın sarı gözlerine bakarken. Sonrasında başımı yastığa koyup gözlerimi sıkı sıkı kapattım. "Ben delirdim mi?"
Tuğçe hanımın, "Galiba anestezinin etkisi hâlâ sürüyor." dediğini duydum. Sonrasında topuklu ayakkabı sesi geldi kulağıma, hemen ardından da kapı açıldı ve Tuğçe hanım odadan çıktı. Kapıyı kapattığı anda sesle kesilmişti.
"Kendini nasıl hissediyorsun? Ağrın var mı?"
"Ne olduğunu tam olarak hatırlamıyorum." Gözlerim hâlâ sımsıkı kapalıydı çünkü onun sarı gözlerine bakmak istemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pandora , GAY
FantasíaHayatıma son vermek istediğimde bu sonun yeni bir başlangıç olacağını tahmin edememiştim. Bir avcıya av olacağımı bilememiştim. Normal bir dünyada doğmuştum. Herkesin insan olduğu, süper güçlerin olmadığı, fantastik dünyanın sadece kitaplar ve filml...