"Uyuyamadın mı?" diye sordu Ares bana elindeki fincanı uzatırken. Kendisi için bitki çayı yapmıştı fakat onu bana veriyordu. Kafamı iki yana sallayıp fincanı aldım ve dumanı üzerinde tutan çaytan yudumladım. Ares yanıma oturduğunda yatağın bir kısmı içine çökmüştü fakat artık buna alışmıştım. Tek kolunu omuzumdan geçirerek bana doladı ve kendisine dikkatlice çekip şakak kemiğime bir öpücük bıraktı. "Korkuyor musun?"
"Evet." diyerek itiraf ettim. "Astral seyahat yapmak istemiyorum."
"Kendinle ilgili hatırlayamadığın bir şey var." dedi Ares yavaşça saçlarımı okşarken. "Annenden çıkan büyü, yani sis beyaz. Bunun nedenini biliyor musun?" Kafamı iki yana salladığımda Ares gülümsedi. "Çünkü o yeryüzündekileri kontrol ediyor." Gözlerim kocaman açıldı ve onun göğsünden çekilip gözlerinin içine baktım. "Senin sislerin ise siyah çıkıyor." dedi diğer elini benim köprücük kemiğime koyarken. "Çünkü sen de yeraltındakileri kontrol ediyorsun."
"Bunu neden hatırlamıyorum?"
"Hâlâ hafızanda birçok kısım eksik çünkü." diyerek yanağımı okşamaya başladı. "Dediğim gibi, yeraltı kontrolü sende. Bundan dolayı hiçbir ruh sana zarar veremez, isteseler de bunu yapamazlar. Onlar sana itaat etmek zorundalar."
Bu korkutucu bilgiyi bilmeden hayatıma daha iyi bir şekilde devam edebilirdim. "O zaman neden şu ana kadar bana hiç görünmediler de şimdi göründüler?"
"Aslında göründüler." dedi Ares içine derin bir nefes çekerken. "Fakat sen onları normal bir insan sandığın için normal bir şekilde sohbet edip geçtin."
"Ah." diyerek ağzımı araladım. "Bir ara parkta küçük bir çocuk ile konuşuyordum. O ağacın arkasındaydı, ben de bankta oturuyordum. Sonra arkadaşım gelip bana kiminle konuştuğumu sordu ve ona çocuğu gösterdim fakat o bir saniyede gözden kaybolmuştu." Kaşlarım havaya kalktı. "Aslında o bir ruh muydu?"
Ares olumluca kafasını salladı. "Büyük ihtimalle böyle birçok şey yaşadın ama farkında değildin."
"Yani şimdi ben babam ile görüşebilir miyim?"
"Eğer istersen evet." dedi Ares alnıma bir öpücük bırakırken. "Ama istediğin ruh ile görüşmek biraz zordur."
"Neden? Ben kontrol etmiyor muyum?"
"Ediyorsun fakat edemiyorsun." diyerek hafifçe güldü Ares. "Bu konuda pek iyi değilsin, eskiden de öyleydin. Tam olarak o gücünü çok iyi kullanamıyordun ama her geçen gün kendini geliştiriyordun."
"Ve şimdi de en baştan başlayacağım." diyerek yüz astım ve sıcak çaydan bir yudum aldım.
"Sabret." dedi Ares ellerimin arasındaki fincanı kendi dudaklarına götürüp üç yudum alırken. "Beraber aşacağız bunu."
Gülümsedim, içtenlikle ve mutlulukla. "İşte bu bana yeter." diye fısıldarken onun göğsüne tekrardan ağırlığımı verdim. Ares güçlü bir dağ gibiydi, ona sırtımı yaslarken düşmekten hiç korkmuyordum çünkü düşmeme izin vermezdi. "Göğsünde biraz uyuyabilir miyim? Çok uykum var."
"Göğsümde hep uyuyabilirsin." diyerek elimdeki fincanı aldı ve kenara dikkatlice koydu. Sonra yatağın içine iyice girip beni göğsünde çekti ve sıkıca sarıldı. Saçlarımı yumuşak dokunuşlar ile okşarken uykuya dalmam sadece birkaç dakikamı almıştı. Uykuya dalarken biraz gergindim fakat saatler sonra gözlerimi Ares'in göğsünde açtığımda astral seyahat yapmadığımı fark ettim. Yavaşça Ares'ten ayrıldım, uyuyordu. Dudaklarımda tebessüm oluşurken eğilip şakak kemiğime çok ufak bir öpücük bıraktım.
Biraz hareketlendi ama sonra tekrardan uyumaya devam etti. Birkaç dakika boyunca dudaklarımdan silinmeyen tebessüm ile onun yakışıklı yüzünü izledim. İlk zamanlarda beni çok ürperten bembeyaz teni şimdi gözüme dünyanın en güzel teni gibi geliyordu, bir papatya misali. Uzun gri saçları, dünyadaki en güzel saçlardı. Dolgun dudakları, hafif kıvrımlı burnu, uzun kirpikleri, kalın ama hafif kavisli olan kaşları hayatımda gördüğüm en güzel şeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pandora , GAY
FantasyHayatıma son vermek istediğimde bu sonun yeni bir başlangıç olacağını tahmin edememiştim. Bir avcıya av olacağımı bilememiştim. Normal bir dünyada doğmuştum. Herkesin insan olduğu, süper güçlerin olmadığı, fantastik dünyanın sadece kitaplar ve filml...